Yüz on beş çocuk ve yüzsüzler

Yüz on beş çocuk ve yüzsüzler

İstanbul’da bir hastane… Adı Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Adı ‘Kanuni’ ama orada yaşanan kanunsuzluklar ortaya çıktı.

Sadece kanunsuzluk mu?

Ahlaksızlık, sapkınlık, utanç, rezalet…

Son beş ay içinde yaşları 15’den küçük tam 115 hamile çocuk bu hastaneye gelmiş. Anne olmuş.

Yüz on beş çocuk belli… Ya yüz on beş yüzsüz?

Onlar henüz belli değil.

Çünkü hastane yetkilileri yüz on beş hamile çocuk konusunda ne hastane polisine bilgi vermiş ne de diğer yetkililere…

Adeta olay duyulmasın istenmiş. Üzeri örtülmüş.

Kanun “yasak” diyor. Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi yetkilileri kanun tanımıyor ve üzerini örtüyor.

Söylenenlere göre; sadece bu hastaneye bir yılda 500’den fazla hamile çocuk getiriliyormuş.

Yoksa burada işin ticareti mi yapılıyor?

O nedenle mi üzeri örtülüyor?

Eğer öyle ise yüzsüz sayısı yüz on beş ile sınırlı değil demektir.

Organize yüzsüzlük var demektir.

İyi ki duyarlı, insani duygularını kaybetmemiş bir Sosyal Hizmet Uzmanı bu rezaletin kamuoyunca duyulmasını sağladı.

Ya olayın üstünü örten kurum yöneticileri ile ilgili soruşturma izni vermeyen İstanbul Valisi Vasıf Şahin’e ne demeli?

Sadece elini vicdanına koysun ve baba olarak düşünsün.

Sanırım vicdanı sızlayacaktır.

İktidar üyelerinin de ellerini vicdanlarına koyup düşünmeleri gerekmez mi? Elbette gerekir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının, grup toplantısında yer kapma mücadelesi yapmak yerine, yüz on beş çocukla ilgilenmesi daha doğru olmaz mı?

Sağlık Bakanı da eli vicdanında olay hakkında düşünmesi gerekmez mi?

2016 yılında bir gece yarısı TBMM’ye getirilen, “Cinsel İstismar Yasası” ile ilgili olarak acaba şimdi kabine üyelerinin vicdanları sızlamakta mıdır?

O yasa görüşmeleri sırasında dönemin Adalet Bakanı ne diyordu?

“Bunlar tecavüzcü değil, cinsel istismar suçunu zorla işlemiş kişiler değil, tamamen ailelerin ve küçüğünde rızası ile yapılmış işler.”

Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da şimdi elini vicdanına koyarak düşünmesi gerekmez mi?

2016 Mart ayında Ensar Vakfı Yurdunda 45 öğrenciye tecavüz edilmesi olayı ile dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu ne diyordu?

‘Bir kereden bir şey olmaz.’

Şimdi Ramazanoğlu’nun da elini vicdanına koyup düşünmesi gerekmez mi?

Web sayfasında, “Kızlarda buluğ yaşı 9’dur. Buluğ çağına girmiş kız çocuk anne olabilir” yazan Diyanet İşleri Başkanı da elini vicdanına koyarak düşünmesi gerekmez mi?

Hepsi de muhafazakâr ve dindar kişiler…

Oysa bu yaşananlar ne dine sığar, ne ahlaka ne de insanlığa…

TÜİK rakamlarına göre ülkemizde 181 binden fazla çocuk gelin var. Bu gelinler resmi nikâhlı değiller. Çünkü Medeni Yasa buna engel.

İktidar soruna çözümü müftülere nikâh yetkisi vererek buldu!

2 Ocak günü medyaya yansıyan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun açıklamasına göre;

2017 yılında 409 kadın öldürülmüş. 387 çocuk cinsel istismara uğramış. 332 kadına cinsel şiddet uygulanmış.

Bu rakamlar insan olanı utandırır.

İktidar olanlara ise çözüm bulmak için sorumluluk yükler.

Sorumluluk yüklenenlerin sorumsuz davrandığı bir süreci yaşamaktayız…

O nedenle çocuk gelinler ve çocuk anneler sorunu çözülmüyor.

Kadın cinayetleri durdurulamıyor. Taciz ve istismarların önüne geçilemiyor…

Yüzü olan kızarmalıdır. Vicdanı olan sızlamalıdır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?