Yakup Çukur
Yakup Çukur
yakupcukur@gmail.com
MEÇHUL BİR YOL 
  • 0
  • 24
  • 03 Şubat 2025 Pazartesi
  • +
  • -

Gece, karanlık bir örtü gibi yeryüzüne serilmişti. Yol nereye gittiğini belli etmiyordu; sis, asfaltın üzerinde dans ediyor, far ışıkları bile birkaç metre ötesini gösteremiyordu. Fatih, direksiyona sıkıca sarılmıştı. Gözleri yoldan bir an bile ayrılmıyordu ama içinde garip bir huzursuzluk vardı. 

Navigasyon çekmiyordu. Telefonunda sinyal yoktu. Arabanın radyosunu açtı ama yalnızca cızırtılar duyuldu. Kasvetli bir sessizlik içinde ilerliyordu. Ne sağında ne solunda herhangi bir yerleşim yeri görünüyordu. Yolun nereye çıktığını bilmiyordu ama durmak istemedi. Sanki bir şey—belki de kendisinden bile sakladığı bir his—onu bilinmeyene doğru çekiyordu. 

Dakikalar saat gibi uzuyordu. Yol daralmaya başladı. Ağaçlar sıklaşıyor, gövdeleri devleşerek yolun üzerine doğru eğiliyordu. Sanki bu yol, onu bilinmez bir sona sürüklüyordu. O sırada gözleri dikiz aynasına takıldı. Arkasında başka bir araç olup olmadığını kontrol etmek istemişti ama aynada gördüğü şey bir araç değil, hareket eden bir gölgeydi. 

Fren pedalına refleksle dokundu. Araba hafifçe yavaşladı. Aynaya tekrar baktığında, hiçbir şey göremedi. İçini tuhaf bir ürperti kapladı ama yola devam etti. 

Birkaç kilometre sonra, yolun ortasında bir siluet belirdi. Fatih,hızla frene bastı. Lastiklerin asfalta sürtünerek çıkardığı keskin ses, geceyi ikiye böldü. Kalbi deli gibi atıyordu. Gözleri, yolun tam ortasında duran kişiye odaklandı. Uzun bir paltosu vardı, başı hafifçe eğikti, yüzü gölgelerin içinde kayboluyordu. 

Fatih, korku ve merak arasında sıkışmış halde camı hafifçe araladı. 

“İyi misiniz?” diye seslendi. 

Hiçbir cevap gelmedi. Adam kıpırdamıyordu. Yolun ortasında, taş kesilmiş gibi duruyordu. Sadece rüzgarın uğultusu duyuluyordu. 

Fatih’hin içini sebebini bilmediği bir korku kapladı. Geri dönmek istedi ama bu yolun başını hatırlamıyordu. Geldiği yön bile artık tanıdık gelmiyordu. Gözlerini kırpıştırıp adama tekrar baktığında, onun hareket ettiğini fark etti. 

Bir adım attı. 

Fatih, “hin boğazı düğümlendi. İçgüdüsel olarak motoru çalıştırmak için anahtarı çevirdi ama motor inatla çalışmıyordu. Elleri titriyordu. Adam bir adım daha attı. Şimdi farların ışığı yüzünü aydınlatıyordu. 

Fatih’hin nefesi kesildi. 

Çünkü karşısında duran kişi, kendisiydi. 

Göz göze geldiler. Fatih, gördüğü yansımadan kaçmak istercesine gözlerini yumdu. Ama açtığında, adam daha da yaklaşmıştı. Yüzünde bir ifade yoktu, sadece bakıyordu. Fatih, “hin içini tarifsiz bir ürperti kapladı. İçinden bir ses, “Buraya ait değilsin” diyordu ama bedeni hareketsizdi. 

Adam, son bir adım daha attığında, fatih, “hin zihninde keskin bir görüntü belirdi. Bir kaza… Bu yolda… Kendi arabası… Bir çarpışma… 

O anda anladı. 

Bu yolu daha önce de geçmişti. Ama bir daha geri dönememişti. 

Far ışıkları yavaş yavaş solmaya başladı. Dünya kararıyordu. Fatih’hin göz kapakları ağırlaştı. Sessizliğin içinde, sadece rüzgarın hışırtısı kaldı. 

Ve sonra, hiçbir şey. 

Bu yolda ilerleyen herkes, sonunda kendisiyle karşılaşır.  

Hangi köşe ye ne bıraktıysa hep bıraktığı eylemle karşılaşır.  

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM