SON UMUT: 23 HAZİRAN

SON UMUT: 23 HAZİRAN

Dayanaktan yoksun, hukuki olmadığı bilinen, basit gerekçelerle iptal edilen İstanbul seçimleri koşusunda son dönemeç dönüldü, varış çizgisine birkaç adım kaldı.
İki perde halinde izlediğimiz yerel seçimlerin ilk bölümü ‘ülkenin beka sorunu’ ile birlikte, cami avlularında yapılan inanç sömürüsü, cumhurcuların genele yaydığı hakaret, tehdit, iftira, yalan üzerinde devam etti.
İkinci bölümde, bıçak gibi kesilen ‘beka sorunu’ ve ağır içerikli diğer söylemler yerine üzeri küllenen, inandırıcı olmayan hoşgörü maskesi takılarak strateji değişikliğine gidildi.
Kendilerinden olmayanı yok sayan AKP, hatta MHP’de epey yumuşadı.
Rolünü başkalarına devretmiş görüntüsündeki diğer aday kendine dönmeye başladı.
Gerginlikten beslenen, doğuda yaşanan olaylara ‘taş üzerinde taş, baş üzerinde baş bırakmayın’ bakışı ile çözüm bulmaya çalışan, kimlik siyasetini ilk sırasına alan Bahçeli’nin, ‘Kürtler bizim kardeşlerimiz’ diye demeç vermesi ne kadar inandırıcı bilinmez.
Yaşanan gerçek, siyasetin kirli dili ve yüzünün kısmen de olsa İmamoğlu ile birleştirici olmaya, sempatiye dönüşmesine tanıklık edilmesi.
İktidarın kimin, nerede ve nasıl çaldığı yanıtını veremediği, ‘organize ve planlı olarak oyumuzu çaldılar, mağdur edildik, katakulli yapıldı, sağlam çalmışlar..’ üzerine kurdukları algı söylemleri tutmasa da ısrarcı oldular.
‘Siyaset gereği söylenmiş.’ mantıksız, ilkel ve düzeysiz söylemler karşılığını bulmadı.
Seçim, İstanbul ile ilgili olmaktan çıktı ve ülke genelini ilgilendiren duruma geldi.
Topluma verebileceği kalmayan iktidar, yıllardır aynı sloganlarla ortada dolanmakta, konuşmalarının içeriği her zaman olduğu gibi öfke, yalan, hakaret, kibir, kin, ayrıştırma…
İnandırıcılıkları gittikçe tükenmekte, saygınlıkları hızla gerilemekte.
Belirli bir kitleyi ayakta tutma savaşında, sığındıkları kale de gedik vermeye başladı.
Rafa kaldırdıkları ‘beka’ sorunu yerine, ‘ Lazistan, Kürdistan, Pontus, Ekümenlik…’ gibi akla mantığa sığmayan söylemlerle oy devşirmeye çalışmaktalar.
Kendilerine oy verenleri cennete götüren ‘Berat Belgesi’ düzenleyerek işin kolayını bulanlar, inanç sömürüsü ile’tövbe, istiğfar’ ederek günahlarını arındırma çabasında.
Ellerinde son sermaye olarak kalan din aracılığı ile sömürüye devam edilmekte.
Kendinden olmayanlara, ‘zillet, illet, FETÖ’cü, PKK işbirlikçisi…’ diye ağır suçlama, hakaret ve ötekileştirmede bulunanların heybelerinde, ‘Allah İle Aldatma’ kaldı.
İç ve dışta yığınla biriken, çözüm bekleyen ülke sorunları umurlarında değil.
İstanbul’a mitil atıp karargâh kurma ve ‘ülkenin beka sorunu’ söyleminden vazgeçen Bahçeli’nin, alanlardan geri çektirilmiş görüntüsü devam etmekte.
31 Mart öncesi her gününe birkaç mitin sığdıran partili cumhurbaşkanı da geri çekildi.
Sevgi, hoşgörü, kucaklama, paylaşım, barış dilini kullanan, ‘ben değil biz’ diyen, topluma huzur vermeyi hedefleyen yönetim anlayışı ile hareket edenler kazanacak.
Tüm yetkilerin tek adamda toplandığı, ortak akılın kullanılmadığı, siyaseti, ‘öfke sanatı’ gören yaklaşım kaybetmek zorunda.
Yıllardır, siyasetin insanı bozduğu söylemine inandık, kandık.
Siyasetin, insanın bozuk yanını ortaya çıkardığı gerçeğini geç anladık.
Kaybetme korkusu ile telaşa kapılanların, siyasi etik ve nezaketle bağdaşmayan söylemleri toplumsal barışı sekteye uğratmakta.
Liyakatten yoksun kişilerle, ülkenin iyi yönetilemediğini görenlerin, demokratik kurallar içerisinde toplumsal direnç göstererek başarı sağlayacakları kuşkusuz.
Demokrasi, adalet, eşitlik, barış, birlikte yaşam, sevgi, …milli iradeden yana olan her birey, ülkenin geleceği için bu yöndeki tüm çabalara destek vermek zorunda.
İstanbul üzerinden Türkiye’nin konuşulduğu bu seçimin, ülkemizin geleceğini doğrudan ilgilendirdiği gerçeğini görmek, ona göre tercih yapmak zorundayız.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?