HİDAYET NEDİR?

HİDAYET NEDİR?

Kuran-ı Kerim de en önemli kavramlardan biride dalaletin tersi olan hidayettir. Hidayet kelimesi, islam aleminde genel anlamda kurtuluş anlamında kullanılmaktadır. Ama önemli olan Allah’ın bu kelimeye Kuran-ı Kerimde yüklediği anlamdır.

Allah’u Teala Şura 13 ve Rad 27’ de “Seçtiklerinden kim Allah’a yönelirse, Allah onları sıratı mustakim üzerinden Kendisine ulaştırcağını” ifade buyuruyor.. . Sıratı mustakim ise;  Nisa 175’de ‘ALLAH’A ULAŞTIRAN YOL’ olarak açıklanıyor.

Enam 88’de “Allah, işte bu Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini (yani hangi kul O’na ulaşmayı dilerse o kulu ) Allah’a ulaştıran yol olan sıratı mustakimle hidayete erdirir” buyuruyor. Bu durumda Allah’a ulaştıran yola iletilen kulların ruhları sonuçta Allah’a ulaşacaktır.

Enam 87: “Ve min abaihim ve zürriyetihim ve ihvanihim vectebeynahüm ve hedeynahüm ila sıratı mustakim. Onların atalarından ve zürriyetlerinden ve kardeşlerinden biz seçeriz ve onları sıratı mustakime ulaştırırız.”

Enam 88: “Zalike hüdallahi yehdiy bihi men yeşaü min ibadih ve lev esrekü lehabita anhüm ma kanu ya’melun. İşte bu Allah’ın hidayetidir k, Allah kullarından dilediğini bununla (sıratı mustakimle) hidayete erdirir” Eğer onlarda şirke düşselerdi yaptıkları ameller boşa giderdi.

Ali İmran 73, Bakara 120 ve Kehf 17 de Allahu Teala, hidayetin Allah’a ulaşmak olduğunun altını çiziyor. Ali İmran 73 : “…innel hüda hüdallah/… muhakkaki hidayet Allah’a ulaşmaktır. Bakara 120 : …inne hüdallahi hüvel hüda/… Allah’a ulaşmak varya işte o hidayettir. Kehf 17 :…. men yehdillahü fe hüvel muhted ve men yudlil fe len tecide lehü veliyyen mürşida/…Allah kimi kendisine ulaştırırsa o hidayete erer ve kimde dalalette kalırsa onun için veli mürşid bulunmaz.

Hidayet önemli mi?

Önemli, hemde çok önemli.Çünkü Yunus 7-8 de Allah , ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin ateşe gideceğini buyuruyor. Allah’a ulaşmayı dilemeden Allah’a ulaşmak mümkün olamayacağına göre, hidayette Allah’a ulaşmak(ruhun Allah’a ulaşması)olduğuna göre kişi Allah’a ulaşmayı dilemeden hidayete eremeyecektir.

Allah’a ulaşmak isteyenlerin hidayete ereceği (yani Allah’a ulaşarak ateşe gitmekten kurtulacaklarını) aşağıdaki ayetlerde ifade buyruluyor.

Bakara 156-157:  “Elleziyne iza esabethüm müsibetin inna lillahi ve inna ileyhi raciun ulaike aleyhim salavatün min rabbihi ve rahmetün ulaike hümül muhtedun”. “Onlara müsibet isabet ettirdiğimizde biz Allah içiniz ve Allah’a ulaşacağız(ölmeden önce. Çünkü öldükten sonra herkes yani ister kafir,ister mümin herkes Allah’a ulaşacaktır) derler,Allah’ın rahmetide salavatıda onların üzerinedir hidayete erecek olanlardır.”

MERYEM 43; “Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye’ye (düzgün, seviyeli, Allah’a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).”

Allahû Tealâ, Hz. İbrâhîm’i irşad makamının sahibi kılmıştır. Nebî olduğu için de huzur namazının imamıdır. Ve kendisine ilim verilen, insanları hidayete erdiren kişidir. Onun için “Seni ben, Allah’a ulaştıran seviyeli bir yola hidayet edeyim, ulaştırayım.” demektedir.

Bir putperest olan babası Hz. İbrâhîm’e tâbî olsaydı, mutlaka o hedefe ulaşacaktı. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V)’ de amcası Ebu Talibi Allah’ın yoluna almak için çok uğraştı ama amcası kabul etmedi. Kendinden küçük, oğlu yerindeki birisine tâbî olmak, ona ağır geliyordu. Ve neticede de Allah’ın yoluna giremeden, hidayete eremeden öldü.

Allahû Tealâ o yüzden buyuruyor ki:

28/KASAS-56: “İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).”

“Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah’a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.”

Kim mürşidine tâbî olursa, ruhu vücudundan ayrılarak birinci yatay Sıratı Mustakîm üzerinde olur. İşte bu Sıratı Seviyye’dir. Kişinin ruhunu Devrin İmamı’nın dergâhı’na ulaştırır.

MERYEM44; “Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân’a asi oldu.”

Allahû Tealâ, Hz. Âdem’i yarattığı zaman, bütün meleklerle beraber şeytana da (iblise de) Hz. Âdem’e secde etmesini emretti. Bütün melekler derhal secde ettiler. Ama iblis secde etmedi. Ve Allahû Tealâ’ya böylece başkaldırdı.

İblisi Âdem’e secde etmekten men eden şey, Allah’ın insanı çamurdan iblisi dumansız ateşten (enerjiden) yaratmasıdır. Kendisini bu yüzden ondan üstün görmektedir. Bunun üzerine Allah’ın huzurundan kovulan iblis Allah’tan kıyâmet gününe kadar kendisini yaşatmasını, insanların pek azı hariç hepsini, kendisine tâbî kılacağını, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara tesir edeceğini, Sıratı Mustakîmler’i üzerine oturacağını, onların Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani olacağını söylemiştir.

İblis, kıyâmete kadar bu yolunda devam edecektir. Şu anda da bundan evvelki bütün devirlerde de insanların %90’dan fazlası, ne yazık ki şeytanın kumandası altına girmiş, şeytana tâbî olmuşlardır.

İfadeye dikkat edin: “Pek azı hariç, hepsini kendime bağlayacağım.”

İşte bu, şeytanın isyanıdır. Şeytan, Allahû Tealâ’dan yaşama müsaadesi alarak Allah’a bağlanması lâzımgelen kulları kendisine bağlamak üzere harekete geçmiştir.

Kovulmuş Şeytan’ın  şerrinden Allah’ a sığınırım. Rahman ve Rahim Olan Allah’ ın Adı ile.

Hamd (şükür, övgü, minnet), âlemlerin Rabbi olan ALLAH’ a mahsustur. Allah’ım, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya ve Onun ailesine (soyuna) salat (rahmet) eyle. Şeytanın elinde bir kukla olarak yaşamaya devam etmek ya da özgürlüğünüzü ilan etmek… Karar sizin.

Cahil ile dost olma

İlim bilmez, irfan bilmez

Söz bilmez, üzülürsün

Saygısızla dost olma

Usul bilmez, adap bilmez

Sınır bilmez üzülürsün

Aç gözlü ile dost olma

İkram bilmez, kaide bilmez

Doymak bilmez, üzülürsün

Görgüsüzle dost olma

Yol bilmez, yordam bilmez

Kaide bilmez, üzülürsün…

Amman mübarek ne güzel söylemiş. Çok doğru valla, bundan böyle ben de bu nasihate aynen uyacağım. Misal şu falanca var ya falanca, pek cahil canım, ondan uzak durayım da üzülmeyeyim; filanca da pek görgüsüz hiç bana denk değil zaten, ondan da uzak durayım neme lazım; şu kadıncağız de pek saygısız şahsıma karşı, ona da merhaba, merhaba o kadar…Ah be sevgili kardeşim, herkesin kusurlarını pek güzel tesbit etmektesin de ya senin nefsin? Şiire göre sen de dost olunmaması gereken insanlardan birisin aslında.

Tasavvuf öğretisinin vaadettiği mutluluk; nefs sahibi herkesten uzak durarak üzülmemek şeklinde tanımlanıyor gördüğünüz üzre bu şiirde.Kul olmaya çalışanların, Allah’ın rızasını kazandıklarını zannederken aslında farkında bile olmadan nefsleri istikametinde şuurlanmaları için güzel taktik doğrusu.

Adem babamızı da benzer bir yolla kandırmıştı. Gel gelelim her seferinde aynı tongaya düşüyor aramızdan birileri.

İnsanın -özellikle sanal ortamda- öğrendiği dini bir bilgiyi red ya da kabul etmeden evvel; Allah’tan yardım isteyerek idrakinin süzgecinden geçirmesi, Kur’an hakikatlerine uygun olup olmadığına, hayat içinde karşılığının ne olabileceğine kafa yorması, bilmiyorsa bir zikir ehline sorması; Allah’a verdiği değerin bir sonucu değil midir?

Allah’a ulaşmayı dileyin” şeklinde ayetlerle açıklamalar yapılan bir uyarı ulaştı diyelim ki elimize; böyle bir bilgiye kayıtsız kalmak mesela, bariz kendi bildiğimizin çürütülmesi korkusunu taşıyor içinde.

Allah yolunda olmayı önemseyen insanlar böylesi korku dolu bir bakış açısına sahiplerse, tefekkür etme sorumluluğundan kaçıyorlarsa eğer, onlara dine uygun olmayan safsataları, hurafeleri din diye yutturmak ve nefsani bir düşünce yapısını kazandırmak için yapılacak şey bellidir; hadis, meal ya da filanca evliyanın sözü başlığı altında yanlışları dayatmak.

Bu durum şeytanın ekmeğine yağ süren öyle bir ortam yaratıyor ki; kişiler haddi aşmak korkusuyla dine dair hiçbir şeyi tefekkür etmedikleri için hem din diye yıllarca kendilerine dayatılmış hurafeleri yaşamaya devam ediyorlar, hem de “doğrusu bu” diye kendilerini uyaran, Allah’ın yoluna davet eden Allah dostlarını, alışık olmadıkları söylemlerine kapılmaktan korktukları için ellerinin tersiyle itiyorlar.

Sevgi ile kalın. Allah razı olsun.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?