HİCRET ALLAH’A KOŞMAKTIR

HİCRET ALLAH’A KOŞMAKTIR

Hicret denilince ilk akla Efendimiz(as)’in milâdî 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç edişi akla gelmektedir. Lakin hicret salt bir terk ediş ya da göç değildir. Bunu gerek Efendimiz’in söz konusu hicretlerinden gerekse hicretten sonraki konu ile alakalı açıklamalarından anlıyoruz.

Birinci husus şu.   Tüm nebilerde olduğu gibi Allah Rasûlü de hicret etmiştir. Hicret Kur’an’da da övülen bir davranış (Enfal8/74,Tevbe9/20) olmuş ve Ashab-ı Kiram da hicret etmiştir. Ancak Mekke’nin fethinden(Miladi 632) sonra artık “Mekke’den Medine’ye göç” anlamında hicret olmadığı(Tirmizi,Siyer 33) dolayısıyla bu övülen kutsal yolculuğun artık yapılamayacağı da Efendimizce duyurulmuştu. O zaman “bundan sonra HİCRET nasıl olacak?” sorusuna cevap aramak gerekiyor. Bu sorunun cevabı da yine Allah Rasûlü tarafından veriliyor. Buna göre iki tür hicret var.

1-Bugün için Mekke’den Medine’ye göç şeklinde bir hicret olmasa da   hadis kaynaklarında aynı durum ve şartlar olursa yine Müslümanların hicretlerinden bahsedilir. “Küffarla cihad devam ettiği sürece, hicret sona ermeyecektir. (Nesai, Bey’at 15) Yani imkânların tükendiği yerden imkânların üretildiği yere hicret söz konusudur.

Mesela bugün Arakan’lı müslümanlar sırf “Rabbimiz Allah” dedikleri için katliama tabi tutulup yurtlarından sürülüyorlar. Bu durumda  sırf dinleri uğruna yurtlarını terk etmekten başka çareleri kalmamıştır. İşte bu bir hicrettir.

Burada hemen şunu belirtelim. Bugüne kadar İslam’ın bütün değerlerini istismar edip sonra da ekmeğini yedikleri bu vatana her türlü hainliği yapanlar HİCRET kavramını da istismar ediyorlar. Hem dine hem vatana hainlik edip soluğu gâvur diyarında almanın, kaçmanın adını HİCRET koymaları bir başka istismardır ve garabettir.

2- İkinci tür hicret ise günahlardan uzaklaşmaktır. Bugün asıl hicret günahlardan hicrettir. Günahlardan kaçarak sevaplara koşmaktır hicret. Zira Efendimiz(sav) Mekke’nin Fethinden sonra HİCRETİN sona erdiğini belirtip bunun yerini tutabilecek yeni bir yol göstermiştir. İşte bu husustaki açıklamalarından bazıları:

 “…Hakiki muhacir de Allah’ın yasak ettiği şeylerden uzaklaşıp onları   terk edendir.” (Buhari,iman, 4-5), “Hakiki muhacir, Allah’ın üzerine haram kıldığı şeyleri terk edendir” ( Müsnedi İmam Ahmed, 3/ 412). “İnsanlar zannediyorlar ki, hicret etmeyen helak olmuştur, bu doğru mu?” diye   Resulullah’a sorulunca O, şu cevabı verir: “Namazı kıl, zekatı ver, kötülüklerden hicret et, ondan sonra yeryüzünde de dilediğin yerde otur.” (İbnü’-l Esir, Üsdü’l-Gâbe )

Aslında hicret çift boyutludur. 1- Kötülüklerden hicret.  2-Allah’a hicret. Zaten Allah’a hicret eden kimse günahlardan da hicret etmiş demektir. Burada mühim nokta yönümüzün hangi tarafa dönük olduğudur.  Hz. İbrahim yönünü Rabbine çevirip “ben Rabbime hicret ediyorum” (Ankebut29/26) diyerek bunu dile getirmişti. Bu cihetten bakılınca “hicret Allah’a koşmaktır”. Hicret, Allah’ın yolunda olup bu yolda istikamet üzere devam etmektir. Zira bu yolda olan kimse günahlardan kaçınarak Hz. İbrahim’in dediği gibi Allah’a hicret etmektedir. Selam ve dua ile.

28.09.2017

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?