Mevsim; Kış…
Aylardan; Şubat ayının 24.günü…
Kocakarı karı hesabıyla zemheri ayının en soğuk günlerini yaşıyoruz…
Saat; 23.00 suları…
Yaklaşık bir saat sonra Çarşamba ‘gündelik nöbetini’ vukuatlı-vukuatsız bir şekilde Perşembe gününe devredecek!
Her zaman olduğu gibi bilgisayarımın başında yazmakta olduğum bir konu üzerine iyice odaklanmış ve konsantre bir vaziyetteyken birdenbire masamın üzerindeki cep telefonum bütün dikkatlerimi dağıtacak bir şekilde çalıverdi…
Ekranına baktım; çocuklu ve gençlik arkadaşlarımdan can dostum, sevgili arkadaşım ‘Engin Türker’in’ adı yazıyor.
Ses alıcı duşuna basarak ve her zaman birbirimize yaptığımız şaka yollu takıldığımız ses tonumla: “Buyur Engin’ciğim” deyiverdim ama bu kez karşımda; “Ben Muhterem Şaban ağabeyi, Engin daha önce senin gibi ‘ses tellerinden’ ameliyat oldu ve yaklaşık bir hafta konuşamayacak. Sana da haber vermemi istediği için onun telefonuyla ben iletişim kuruyorum” dedikten sonra bende; “Geçmiş olsun” ve buna benzer morale dayalı ‘iyi niyet’ deliklerimi belirttikten sonra, Muhterem hanım bu kez hüzünlü bir sesle: “Bugün Yalçın ağabeyi de kaybettik Şaban ağabeyi” dedikten sonra gerçekten afallamadım dersem, bu acı haber karşısında ne diyeceğimi şaşırmadım dersem yalan olur; şaşırdım ve bir süre ne diyeceğimi şaşırdım…
Demek Yalçın Güven ağabeyimizde yola çıktı ha!
Demek son limandan o’da demir aldı ha!
Yalçın GÜVEN…
Babası Hamit GÜVEN Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden…
1930’lu yılların başında ‘Öğretmen’ olunca, 1933 yıllarında Dereliye bekar bir öğretmen olarak tayin oluyor ve Dereli Merkez Atatürk İlkokulunda görev yapan ilk öğretmenlerden olmanın unvanını da taşıyan Hamit Güven öğretmen o yıllarda Nahiyenin ileri gelenlerinden Mürsel Türker’in kızı Müşerref hanımla evlendikten sonra ‘Güven’ ailesinin ikinci çocuğu olan Yalçın GÜVEN Dereli Nahiyesinde doğuyor, ancak okul çağına gelince ilk öğrenimini Giresun Merkez ilkokullarından Yeşilgiresun İlkokulunda yapıyor, ailesi Dereli Nahiyesinden Giresun Merkeze taşındığı için Orta ve liseli yıllarının yarısı da Giresun’da bulunan okullarda geçiyor.
Aynı zamanda gençlik yılları da mahalle olarak ikamet ettikleri Sokakbaşı mevkiinde…
Yani Yalçın Güven’in kanının kaynadığı, mahalle aralarında kız tavladığı yıllar daha çok Sokakbaşı ile Hacı Hüseyin Mahallesin de geçiyor…
O dönemlerin efsanevi ve en renkli simalarının mekanı olan Sokakbaşı; içinde renkli sima olarak Yalçın Güven’i de barındırıyor.
Renkli unvanı ile ünlenen (Cin Ahmet) unvanlı Ahmet Yücesan’ın, (Kör Sema) unvanı ile tanınan Sema Yazıcıoğlu’nun, (Kepçe Ahmet) unvanı ile tanınan Ahmet Yenal’ın ve daha bir çok renkli kimliklere sahip insanların akranı ve arkadaşı olan Yalçın GÜVEN’ de en az bu sözünü ettiğim insanlar kadar sevilen ve saygınlığı olan bir kişiliğe sahipti…
Üniversiteyi İstanbul da okumasına ve üniversite sonrası iş hayatını yine İstanbul’da sürdürmesine karşın, sırılsıklam bir Giresun aşığıydı Yalçın Güven…
Bir sohbet anında sözü Giresunspor’dan açsanız, size Giresun’da futbolun tarihçesinden başlar, Giresunspor’un kuruluşuna kadar bilimsel konferans verir gibi ve tıpkı anlattığı anını heyecanını yaşarcasına anlatırdı…
Kısacası eğer söz konusu Giresun ise; Giresun üzerine kimseye kötü söz söylettirmez ve toz kondurmazdı!
Çok duygusal bir yapıya sahipti…
Bu kadar yoğun ve derinliği olan bir duyguya sahip olduğu içindir ki, bundan bir yıl öncesi İstanbul’dan çok sevdiği bir arkadaşı ve yakın, yine eski arkadaşlarından (Kör Sema) Sema Yazıcıoğlu’nun öldüğünü duyunca, hem çok üzülüyor, hem de (ölümden çok korktuğu için) “Sıra artık bize geldi galiba” düşüncesi ve duygularının içine hapsedince kendisini, günden-güne sağlığından ödün vermeye başlıyor ve kendi kurguladığı olumsuz bir dünyanın içerisinde rol alıyor adeta!
Ve korkulu, kuşkulu yaşam her gün bir şeyler alıp götürüyor Yalçın Güven ağabeyimizin bünyesinden…
Halbuki o kadar gönlü zengin ve paylaşımcı bir yanı vardı ki Yalçın Güven ağabeyimizin, elinde-ayağında ne varsa paylaşmasını seven bir yapıya sahipti…
Ve böyle bir yapıya sahip olduğu içinde babasının 1930’lu yılların başında Dereli ilçesi ile ilgili ne kadar fotoğraf varsa bizlere verip şöyle demişti; “Bu Dereli ile ilgili fotoğraflar kıyıda/köşede saklanarak değersizleşeceğine, hocam ben bu resimleri size vereyim de bari bir yerlerde değerlendiriverin” dedikten sonra İstanbul’dan (40’ın üzerinde) fotoğrafı bana göndererek değerlendirmemi istemişti…
Bende bu resimleri İbrahim Erhan’la ortak bir çalışmanın sonucu duvara asılır bir biçime getirildikten sonra Dereli ilçesindeki Yüksek Okula hediye ettik…
Ancak (davet etmemize) karşın Yalçın Güven ağabeyimiz bu Fotoğraf Sergisinin Açılışına gelememiş ve ilçe kaymakamı da, bizim aracılığımızla Yalçın Güven’e bir (teşekkür ifadesi olan) Plaket yaptırmış ve bizlerin aracılığı ile Ulaştırmamızı istemiş ve bende Ahmet Almalı arkadaşımla yine ortak arkadaşımız Engin Türker’in konuğu olarak İstanbul’a gittiğimizde Yalçın Güven ağabeyimizi evinde ziyaret edip, bize emanet edilen Plaketi kendisine sununca o kadar çok mutlu olmuş ve o kadar gururlanmıştı ki, adeta ilaç olmuştu kendisine ve bizlerle de bir fotoğraf çektirmek istemişti…
Bu birlikte olduğumuz son fotoğrafı sizlerle paylaşmak istedim.
İşte Yalçın GÜVEN ağabeyimizle çektirdiğimiz son görüntü…
Ahmet Tuncer Almalı ile birlikte Yalçın Güven’in İstanbul’daki evinde Plaketini ve Teşekkür Belgesini verdiğimiz 2015 yılının bir yaz günü…