Sevgili Gündem okurları;
Hala gazete okunuyorsa bu insanın kendine verdiği değerdendir. Okumak ve dinlemek arasında dağlar kadar fark vardır. Okumak emek işi, dinlemek ise vakit işidir.
Birçoğumuz neler oluyor bize sorusunu sorarken, diğer çoğumuz ise kaygıya mahal vermeden yola devam diyor.
Ben kendim olarak hala aynı soruyu sormaktan kendimi kendimden alamıyorum.
Sahi ,neler oluyor bize ?
Geçtiğimiz günlerde sanki Rabbim beni yeni baştan imtihana alır gibi yaşadığım olaylar karşısında ;
Hep benimi bulur bu insanlar demekten kendimi alamıyorum.
Günlerden cumartesi ,yer Bulancak ve iki ayrı esnaf.
Halbuki ben hala bir yerlerde unutulmaya yüz tutan tamir işleri için bir dükkan görsem neredeyse gidip o’ ustanın elini öpesim gelir.
Bir soba satış ve tamir dükkanı, dükkandan içeri girdim , gayet kibar bir şekilde selam verip arzuhalimi anlatmaya başladım ki!
Dükkancı amca bana fırsat vermeden iki tane ızgarayı tezgaha koydu. Beni dinlemiyor bile. Ben ise derdimi anlatma çabası içindeyim.
Ben anlamam bu işten sadece size sobanın markasını söyler hangi ızgaranın uygun olacağını siz bilirsiniz dedim ve,
Amca bir öfke ile tezgahtaki ızgaraları yere bir fırlatır…
Eyvah dedim içimden eyvahhh.
Ne hala gelmişiz. Sorsan suç, sormasan günah.
Siz dedim bunları kafama atar gibi attınız.
Ne oldu attımsa kafan mı yarıldı.?
Aynı gün kalabalık bir gurup olarak gittiğimiz pideci. Garson gelir tek tek hepimizin siparişlerini alır. O sırada canım çay ister. Çay istediğimde verilen cevap ise çok komiktir. Bu kadar işimizin arasında size çay veremeyiz.
Diğer ikincisi ise habersiz geldiğiniz için sizin istediğiniz değil bizim istediğimiz pideyi yiyeceksiniz. Başka seçenek olmadığı için emriniz olur efendim deyiverdim.
Anladım ki insanlar böyle alıştırmışlar esnafları yada ters tarafları bana yansıdı.
Ben bunları unutmaya çalışırken ;
Günlerden Çarşamba, yer meydan . Bu arada sayın Belediye Başkanımıza sonsuz teşekkürler. Harbiden meydan harika bir yer oldu. Her kesim insanın keyif ile oturduğu alanlarla dolu. Kız kardeşimle randevulaştık ,onun dediği saatte yolda olmalıyım ki sorun yaşamadan aracına binip gidecek olduğumuz yere gitmeliyiz. Koşturmaca giderken karşıma bir kolu alçıda yürümekte zorluk çeken yaşlı bir teyze. Kızım çok susadım bana su alır mısın. Hayda dedim içimden. Hemen yol kenarında bulunan dükkandan ben su alırken teyzede ardımdan gelmiş. Ve dışarıda bulunan koltuğa oturmaya çalışıyor. Aman tanrım içeride bulunan dükkan sahipleri kadın ve erkek nasıl bağırıyorlar. Çık dışarı çabuk dışarı …
Bende şaşırmıştım.
Sizler dedim yaşlı bir insana nasıl davrandığınızın farkında mısınız.?
Ben suyu onun için alıyorum. Yok tehlikeli vs. hikaye okumaya başladılar. Unutma hanımefendi bu teyzenin yerinde siz yada ben olabilirdim.
Bir su için 80 yaşında ki teyzemin mutluluğu bir ömür yeter insana. Sonrasında insanın içini acıtan hikayesi. Kim bilir belki de gerçek değildi anlattıkları. O gün Allah’ın bana gönderdiği belki de en güzel “ödüldü” yaşlı teyze. Sonrasında kolu kırık olduğu için yemek yapıp yiyemediğini günlerdi aç olduğunu ve ayran içmek istediğini söyledi. Teyzenin tüm isteklerini yerine getirdikten sonra yanından ayrılırken “ ben sana hep dua edeceğim” .Teyzeciğim asıl ben sana dua etmeliyim ki şu bozulmuş düzende kimse seni hiçbir yerden kovmasın.
Unutmayalım ki yaşlıların çocuklardan farkı yoktur. Bilin yada bilmeyin. Varsın çok varlıklı olsunlar. Akılları ermiyor yada varlığını kullanmasını bilmiyorsa varlık neye yarar .!
Sahi neler oluyor bize..
Yüreğinizde ki sevgi tohumlarını lütfen soldurmayınız .Saygı ve sevgilerimle