GELİN HEP BİRLİKTE ORTAK BİR DÜŞ KURALIM KURDUĞUMUZ DÜŞLERİ HAYATA UYARLAYALIM

GELİN HEP BİRLİKTE ORTAK BİR DÜŞ KURALIM KURDUĞUMUZ DÜŞLERİ HAYATA UYARLAYALIM

 

Zor değil…

Vallahi zor değil…

Güzellikleri birlikte düşünmek,

Birlikte aklın yolunda buluşmak inanın o kadar zor değil…

Zor olan; toplumsal mutluluğun önüne perde tutanları görememek!

Zor olan; yapılan bütün haksızlıkların, adaletsizliklerin ve kirli çıkar ilişkilerinin bir avuç mutlu azınlık için yapıldığını görüp; hep birlikte karşısına çıkıp direnmemek…

Bizim için zor olan bu!

Şimdi bu saptamayı bir tara bırakalım ve birlikte ortak düş kuralım.

Hemde öyle bir düş kuralım ki;

Kurduğumuz düşler gerçekten bir işe yarayacaksa ve yaşımın pratiğine taşınacaksa; varsın birazda boyumuzdan büyük olsun!

Yok-yok, inanın o kadar çok zor değil…

Kurmak istediğiniz düşler için müstakil bir zaman ayırmanıza da gerek yok!

Nerede, nasıl ve hangi işle meşgul oluyorsanız-olun, çalışmanıza engelde olmayacak kurduğunuz düşler!

Bir yandan çalışacaksınız, bir yandan düşlerinizi kuracaksınız…

Eğer İstekli ve hazırsanız hemen başlayalım…

Örneğin ben aklıma gelenleri sıralarken, sizlerde benim unutup eksik bıraktıklarımı tamamlarsanız sevinirim. (dedikten sonra)

Düşlerim diyor ki; “Benim ülkemin yedi bölgesi var.”

Bu yedi bölgede ‘gök kuşağının’ yedi rengi var!

Hatta bu renklerin birbirine uyumunu sağlayan ara renkler de var!

Ve bu birbirinden farklı güzelim renkler ki; eğer birileri kışkırtmaz, birileri oldum-olmaz konuları kaşımazsa adam gibi yan-yana gelip

ve adam gibi düşünürsek; adam gibi ‘barış’ içinde yaşayabiliyoruz!

Ama ne var ki, bu güzel ‘renklerin’ sırtından geçinmek isteyen aç gözlü asalaklar, bu güzelim insanları ve bizleri bir türlü rahat bırakmıyorlar!

Bırakmazlar da…

Her neyse…

Halbuki, bu toplumun okur-yazarı en üst düzeylere çıkarılsa…

Kültürlü, sosyal, düşünen ve sorgulayan bir toplum yaratılsa…

Ve mutluluğa doğru ortak yol almak isteyen bu toplumun yarınlara dair bir kaygısı olmasa; tam tersine bir projesi olsa…

Örneğin;

Eğitim konusunda; her birey eğitime başladığı basamaktan, son basamağa kadar bunun sıkıntısını ve sorumluluğunu ‘birey’ değil de, o toplumun yönetsel güçleri düşünüp taşınsa!

Herhangi bir konuda eğitimini tamamlayan birey, artık ülkenin reel üretimi içinde görev mi almak istiyor?

Bunun sıkıntısını ‘birey’ değil, bu toplumu yönetmek için iddialı bir biçimde öne geçen yönetenleri düşünse!…

Örneğin ‘birey’ hukuk fakültesini mi bitirdi?

Bunun istihdamı nerede ve hangi alanda sağlanacaksa; bunu yine o eğitim alanına gereksinim duyup, bu okulları açan yönetim erg’i düşünse…

Olmadı;

Hukuk işlerinden sorumlu Adalet Bakanlığı düşünmeyi düşünse!

Daha da olmadı;

Adalet Bakanlığı düşünemiyorsa; “Bunu Adalet Bakanlığı niye düşünmüyor?” diye bari Hukuk okutan kurumlar düşünse!

Örneğin bu ülkenin ‘öğretmen’ olmak isteyen gençleri; hem okula başlarken,hemde mezun olduğunda “öğretmenlik diplomamı aldım ama acaba beni bir okula öğretmen olarak mı atarlar?”

“Yoksa sokağa mı atarlar!” diye gece-gündüz ve her Allah’ın günü kuşkular içinde yaşamasa!..

Özetleyerek hızlandıracak olursak;dünyanın ortasında ve en güzel coğrafyasında bulunan…

Yedi bölgesinde, ara renklerle birlikte yedi ana rengi barındıran bu topraklarda; dil, din, cins, ırk ve etnik ayrımcılık yapılmadan adam gibi birlikte yaşamalıyız…

Her şeyden önce bu çağın nimetlerinden ‘yararlanılacak’sa yine hep birlikte ayrımcılığa yer vermeden yararlanmalıyız!

Tam tersine ‘ayrımcılık’ yapanları, bir an önce bu toplumun içinden dışlamalıyız!

Dışlamalıyız ki; sonrada adam gibi hep birlikte yaşamalıyız!

Kısacası bundan sonra;

Bu ülkenin ortak kazanımları ve çıkarları için; tarımda çalışmak isteyen harıl-harıl tarım işlerinde çalışmalı…

Sanayi çalışanları, sanayi işlerinde…

Madende çalışanlar maden işlerinde çalışmalı…

ve bu güzelim ülkede kimse aylak-aylak dolaşmamalı!

Bu ‘bereketli topraklar’ dediğimiz topraklarda kimse işsiz ve boşta kalmamalı…

Herkes bu toprakların üzerinde ‘yaşayacaksa’ şikayetsiz yaşamalı!

Ki, böyle bir yaşamın gerçekleşebilmesi içinde; gerek ülke olarak, gerekse birey olarak ekonomik özgürlüklerin elde edilmesiyle olur.

Çünkü ekonomik özgürlüğü olan bir toplumun veya bireyin;

Düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğü de olur…

İnançlarından veya düşüncelerinden dolayı bir korkusu olmaz…

Hangi düşünce gurubunun içinde olursa-olsun, hangi inanç ve etnik gurubun içinde olursa-olsun, eğer bir toplumun veya bireyin ekonomik sorunları çözülmüşse;

Demokrasi kültürü ve bilinci gelişmişse…

Karşılaştığı bir zorluk karşısında ‘teslim olmayı’ değil, karşılaştığı zorluğun üstesinden gelmeyi öğrenmişse…

“Her koyun kendi bacağından asılır” felsefesini terk etmişse…

Bir avuç azınlığın yarattığı korku duvarlarını yıkıp; sömürü ve talan düzenine karşı ‘sömürülenlerle’ birlik olup direnmeyi öğrenmişse…

O toplum mutluluğa doğru yol alıyor demektir…

Hı?

Zor mudur?

Mümkün değil midir bu düşleri hayatın pratiğine taşımak?

Üstelik taşısak kötü mü olur?

Diyelim ki; on milyon insanı bir tarafa bırakarak 70 milyon insan bir anda hep birlikte ‘taşıyalım’ dedik veya böyle bir düş kurduk;

Sizce kimler rahatsız olur bundan?

Kimler; dupduru, tertemiz düşlerimizi bulandırmaya çalışır?

Kimlerin çıkarlarına ters düşer de;kim kimin düşüne çomak sokar?

Bari bunun yanıtını verelim…

Bunun ‘yanıtını’ olsun bulmak o kadar zor değil ki!

Zaten bunun yanıtını bulmuşsak; çözümü de bulmuşuz demektir.

Ve yeter ki istenilsin…

Ve yeter ki ‘çıkarcı’ azınlığın ekseninde değil de, her konuda özgür olmak isteyen milyonlarca insanın etrafında birleşilsin!

Bari bunun düşünü kuralım..

Kuralım da;

Gök-kuşağının altında birlikte yaşamanın yolunu bulalım!

Zor değil…

İnan bu o kadar zor değil!

Yeter ki bu konu üzerinde biraz düşün, birazcık bu konuya eğil!

Hepsi bu kadar…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?