GEÇMİŞ GELECEĞE AYNA GİBİ YANSIR MI?

GEÇMİŞ GELECEĞE AYNA GİBİ YANSIR MI?

Geçmişe takılıp kalmak, geçmişte yaşamak… Birçoğumuzun ister istemez içinde bulunduğu durumlardır bunlar. Geçmişte yaşadıklarımızı, başımızdan geçen kötü olayları unutamaz ve sürekli hatırlarız.

Yaşadığımız o kadar kötü olaylar ve anılar vardır ki; kimimiz en yakınlarının ölümüyle sınanmıştır geçmişte, kimimiz dostlarının aldatmalarıyla, kimimiz de sevip değer verdiği insanın onu terk edişiyle…

Güvendiği insanın sebepsiz ve umulmadık terk edişi bırakmıştır belki de kişinin yaşamında en derin izi. Hiç hatırlamak istemediğimiz yağmurlu bir sonbahar akşamı vardı belki kimimizin hayatında. O yağmurlu sonbahar akşamının üzerimizde nasıl etki bırakacağını, ruhumuzu nasıl darmadağın edeceğini bilemezdik.

Önce bir mutluluk yumağıyla ince bir kazak örmüştü üzerimize o sonbahar akşamı. Huzurun sıcacık okşamasıyla sarmalamıştı içimizi. Sonra topak topak olan o yumak, zehirli bir sarmaşığa dönüşüvermişti birden. Kurtuluş yoktu ölümden. O ölümdü ki ruhun dünyadan uçup gitmesi gibi değildi. O ölümdü ki insanı insanlıktan çıkarır, bedeni ve ruhu altüst eder bırakırdı. O ölüm aşkın varlığına hançer saplardı.

İşte böyle yağmurlu bir sonbahar akşamı vardı kimimizin hayatında. Ve kimimiz bu sonbahar akşamının kalıntılarıydı.

GEÇMİŞ GELECEĞE AYNA GİBİ YANSIR;

AMA GELECEĞİN TÜMÜNÜ İÇİNE ALAMAZ

Farklı farklı anılar, farklı farklı yaşanmışlıklar bırakmışızdır gerimizde. Bu yaşanmışlıklar bu güne ulaştığında hayatımızda bir iz bırakarak ismini “tecrübe” olarak alır.

Ak kâğıda kara kalemle yazılır bu hayatta. Yazılanları silmeye çalışırsın sen; ama yine de bir iz bırakır o sayfada o kalem. En iyisi yırtıp atmaktır o sayfayı. Her ne kadar yırtıp atsak da o yırtığın izi kalacak bu sefer de. İşte biz o ize “tecrübe” diyeceğiz.

Biz ise yaşadıklarımızı bir süre tecrübe olarak adlandırmaz, orada takılır kalır ve metruk bir bina gibi yaşamaya çalışırız. Oysaki o şekilde yaşamak bizi huzursuz ve mutsuz kılar, bu günümüzden tat almamızı engeller. Bu yüzdendir ki huzur ve mutluluk başkalarında değil, kendimizdedir.

Huzuru ve mutluluğu kendimizde bulursak asla kaybetmeyiz. Başkalarında ararsak işte orada hataya düşeriz. Bir kez hataya düşeriz, sonra akıllanır, insanlara güvenmemeyi, fazla değer vermemeyi, inanmamayı öğrenir; aklımızla kalbimiz arasındaki bağlantıyı kaybederiz. İşte o zaman “tecrübeli” oluruz.

Huzur ve mutluluk herkesin kilitli olan sandığında saklıdır oysa. Bizler anahtarı nereye koyduğumuzu hatırlamıyoruz sadece. O anahtar kalbimizin içinde gizlidir, şükretmekte gizlidir. O anahtarı unuttuğumuz yerden alıp mutluluğa erişebiliriz.

Geçmiş geleceğe ayna gibi yansır; ama geleceğin tümünü içine alamaz. O yüzden yine de her şeye boş verip, yaşananlara tecrübe olarak bakıp hayata devam etmek gerekir. Geçmişte yaşanan ayrılığı ve kaybedilen sevgiliyi ölüm gibi düşünmelidir. Bir süre yas tutulur, sonra tekrar yaşama dönülür. Olması gereken de budur.

SONSÖZ:

Geçmişte ne yaşamışsak o mutlaka yaşanacaktı. Çünkü kaderin önüne geçilemez. Bazı şeyler ancak yaşanarak öğrenilebilir. O geçmiş, bugün bizi biz yapan bir kitaptır. O kitap olmasa bugünkü kişiliğimiz, olgunluğumuz ve aklımız da olmaz.

hayritemur.webnode.com.tr

facebook.com/hayri.temur28

facebook.com/yalnizliginkelimesiask

twitter.com/hayritmr

instagram.com/hayritemur

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Mobil Sürüme Geç