FINDIĞIN  EKONOMİK DEĞERİ BİLİNMİYOR

FINDIĞIN  EKONOMİK DEĞERİ BİLİNMİYOR

Dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olan Türkiye, dünya fındık üretiminin yüzde 70’ini, ihracatın ise yüzde 80’ini gerçekleştirmesine rağmen fındık paylaşımcı bir mutluluk kaynağı olamıyor. Fındık tarımının ülkemizde köklü bir geçmişi var. Osmanlı’dan günümüze (1403 yılından beri) Karadeniz Bölgesi’nde fındık yetiştiriciliği yapılıyor. İlk ihracat Rusya’ya 1773 yılında başlamış daha sonra İngiltere’ye 1855’de, Almanya’ya 1907 yılında ihracat gerçekleştirilmiştir. Bugün en büyük pazarımız olan Avrupa kıtasına düzenli ihracatımız ise Cumhuriyet’in kuruluşu ile 1923 yılında başlamış.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin dağlık ve eğimi yüksek alanlarında yoğunlaşan fındık tarımı; arazinin erezyon dan korunması, çok sayıda çiftçi ailesinin tek geçim kaynağı olması ve tarım ürünleri ihracatında ilk sıralarda yer alması nedeniyle bölge halkı için sosyal, ekonomik ve ekolojik önem arz etmektedir. Fındık ağırlıkla bisküvi, çikolata, dondurma, pastacılık vb. sektörleri için bir hammaddedir. Dolayısıyla kuruyemiş olarak tüketilen çok az bir kısmı hariç müşteri, sayıca az büyük şirketlerin üst düzey yöneticileridir.

Örneğin bu politikalardan özellikle destekleme alımı ve destekleme fiyatı politikası, fındık üretiminin taban arazilere doğru genişlemesine neden olmuş, ortaya çıkan aşırı üretim sorununa çözüm için dikim alanlarının 2000 li yıllarda sınırlandırılması kararı alınmış fakat siyasi nedenlerden dolayı uygulanamamıştır. Fındığın sınırlandırılması ve alternatif ürün projesi politikaları ortaya konmuştur olmasına rağmen başarı sağlanamamıştır.

Serbest piyasa ekonomisinde fiyatı arz talep dengesi belirler. Rekolte her ne kadar arzın bir ölçüsü ise de, piyasadaki stok ve müşterideki stoklar arzın diğer bileşenleridir, gözden kaçırılmamalıdır. Son on yıllık dönem için borsa tescil çıkışlı fındık en yüksek ve en düşük arz miktarlarıyla ihracat ortalama fiyatlarını kıyasladığımızda arzın az olduğu yıllarda bile fiyatın öngörüldüğü kadar sıçrama yapmadığı görülmektedir. Görüldüğü gibi rekolte yalnız başına fiyatı belirleyici olmayıp ancak etkileyici olabilmektedir. Fındık istihsal bölgelerinde cari piyasalarda daralma görülmekte ve üretici mağdur duruma düşmektedir. Devletin piyasaları regüle edecek ve fiyat istikrarını sağlayacak destekleme politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Piyasa fiyatlarını dengeleyebilecek ve istikrarlı bir arz politikası sağlayacak şekilde bir alıcı kurum oluşturulmalıdır. Lisanslı depoculuk hizmetleri üretim merkezlerinde süratle yaygın olarak kurulmalı ve ürün ihtisas borsasının altyapısı birlikte oluşturulmalıdır.

Rekolte tespiti yapan kurum ve kuruluşların tespitinde bir uyum olmayıp çoğu kez tutarsızlıklar söz konusudur. Nitekim geçen yıldan başlayarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı rekolteyi kendilerinin ilan edeceği kararını almıştır. Rekolte tespitinde güncel bir standart yoktur. Bu eksikliğin hızlıca kapatılması, bilimsel esaslara dayandırılarak güncellenmesi zorunludur. Bu standartlara göre yapılacak rekolte tespitleri sezon başında yaşanan belirsizlikler en aza indirebilir.

2844 Sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkındaki Kanun (18 Haziran 1983 tarih ve 18081 Sayılı Resmi Gazete) aradan geçen 34 yıl içinde yayımlanan birçok Bakanlar Kurulu Kararı ve yönetmeliklerle neredeyse geçerliliğini yitirmiştir. Fındığı sadece tarımsal bir ürün ve ev ekonomisi içinde bir uğraş olmaktan çıkarılması, Ülkemize dış ticaret açığını kapatmada destek olan ticari ve ekonomik bir faaliyetin öznesi olduğunun kabullenilmesi gerekmektedir. Üretimden pazarlamasına, düzenleyici kurumdan dış ticaretine kadar tüm süreç ve konuları kapsayan güncel bir fındık yasasına ihtiyaç vardır. Mevcut potansiyel iyi kullanılıp bilimsel yönetildiği taktirde 800 bin ton ihracatın yakın zamanda gerçekleştirilebileceğini ümit ediyorum.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?