“Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.” (M. Kemal ATATÜRK)
“Milli eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, olumlu, atılgan, dürüst, iradeli insanlar yetiştirmektir.” (M. Kemal ATATÜRK)
“Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” (M. Kemal ATATÜRK)
“Beşikten mezara kadar ilim öğrenin” (Hz. Muhammet)
“Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.” (Huang Che)
“Eğitim, bir insanın diktatör olmasına değil, önder olmasına yarar.” (Lord Baroghav)
“Eğitimin kökleri acı, meyveleri tatlıdır.” (Aristo)
“Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.”(B.Shaw
“Akıllı konuşur, çünkü onların söylemek istedikleri var; aptal konuşur, zira kendinin bir şeyler söylemek mecburiyetinde olduğunu sanır.” Plato)
“Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık.” (Terry)
“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.” (Uğur Mumcu)
“Eğitim kafayı geliştirmek demektir. Belleği doldurmak değil.” (Mark Twain)
“Bir ülkenin geleceği, o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.” (A. Einstein)
“Cahil insanın yanında kitap gibi sessiz ol.” (Mevlana)
“Cehalet her kötülüğün kökü ve gövdesidir.” (M. Tundder)
Bu tür sözlerle düşünceler kısa ve öz biçimde, bir tümcede ifade edilir.
Bu güzel, özlü sözlere daha yüzlercesini ekleyebiliriz.
Önemli olan anlayabilme ve anlamlandırabilme.
Bu sözlerin hiçbir anlamı da kalmadı ya.
Hepsi de çöpe atılmalı.
Çünkü, eğitimle ilgili son zamanlarda söylenen en anlamlı, özlü, gerçek olan sözü, özel bir üniversitede rektör yardımcılığı görevinde bulunan ve akademik unvanı maalesef PROFESÖR DOKTOR olan, bilim adamı Bülent Arı isimli zat-ı muhterem yaptı. Ve dedi ki;
“…Bu ülkede, ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin anlayış/sezgisine güveniyorum. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış…cahil halktır…Türkiye’nin okumuş kesimi, profesörlerden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyan ilkokul mezunları. Çünkü zihinleri berrak…Dünyanın gidişatını göremeyenler okumuşlardır. Okuma oranı arttıkça Türkiye’de olayları tahlil kabiliyeti azalıyor…Bizde şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar ( sıkıntı, öfke, sinir) basıyor…. Erdoğan giderse tam bir felaketle karşı karşıya kalırız…”
Bu müthiş görüş dünyada ilk kez bir Türk profesör tarafından söylendiği için ne kadar övünsek azdır.
Orhan Pamuk (edebiyat) ve Aziz Sancar’dan (kimya) sonra, eğitim alanında “Nobel Ödülü” alabilecek üçüncü bir bilim adamımız daha olmak üzere.
Bu tür bilim adamlarının sayıları neredeyse bir elin parmakları kadar azaldı.
Yapılması gereken, onurumuz, gururumuz olan bu bilim adamına;
Ülke gerçeğini gözler önüne seren bu PROFESÖR’E derhal “ORDİYANUS” unvanı da verilmeli.
Özel bir kanunla koruma altına alınmalı.
Ayrıca toplumun neredeyse yüzde atmışının sözcülüğünü yapan bu yüce bilim adamı “Devlet Üstün Hizmet Ödülü” ile ödüllendirilmeli.
Başta Amerika olmak üzere, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç, Norveç..vb. ülkelere gönderilerek, cahil kalan bu ülke insanlarını da bilgilendirerek, yönlendirmeli.
Bizim ülkemizde bu tür insanları bulmak çok kolay.
O zatın açıklamasını yaptığı insan profilleriyle dolu bir ülkeyiz.
Gidelim bir kahvehane veya meydanlarda başıboş gezen insanların yanına ve soralım; gündeme göre, neredeyse tamamının derin bir siyasetçi, strateji insanı, bilgiç, bilmiş, ekonomi uzmanı, futbol antrenörü, işadamı, hukukçu olduğu görülecektir.
Adam hayatı boyunca bir kitap, gazete okumamış ama siyaset, bilim, sosyal, sportif ve kültürel alanda, kısaca tüm alanlarda “ben olsam” diye konuşmaya başladığında, karşılaşılan sorunları bir ay içersinde çözümleyecek kadar bilgili olduğunu zanneder.
Onlara göre bu ülke çok kolay düzlüğe çıkar. Yeter ki, kendilerine yetki verilsin.
Öyleyse bu dahiyane profesörümüz çok haklı.
Böyle başa, böyle tarak.
Mütareke döneminde bir heyetle huzura çıkan Rauf Orbay; “…milletin düşmana karşı direnişten yana..” demesi üzerine Padişah Vahdettin “…Paşa, Paşa. Bir millet var koyun sürüsü..Buna bir çoban lazım. O da benim..” der.
Aradan yüz yıl geçse de aynı anlayış. Değişen bir şey olmadığı gibi, değişim isteyen de yok.
Yüzde atmışımızın gururu PROFESÖR DR. unvanlı şahsı kutluyor, alkışlıyoruz.