Vallahi ben demiyorum..
Gazeteler öyle yazıyor…
Televizyon haberleri öyle diyor.
Eğer bu söylenenler yalansa;
Bende onların yalancısıyım!
Duymayanlar için söyleyecek olursam, ne mi diyor?
“Kurban Bayramı öncesi İspanya’dan ithal edilen 2 bin 939 besilik canlı hayvanın veteriner sağlık sertifikalarının sahte olduğu ortaya çıkıyor”
” İthal edilen hayvanların; İspanya’da salgın hastalık nedeniyle giriş-çıkışların yasak olduğu bölgede yapıldığı iddia ediliyor.”
“İspanya’dan PİNSOS URSA Şirketi aracılığı ile ithal edilen 2 bin 939 canlı besi hayvanının -sağlık belgesinin- sahte olduğu iddia ediliyor.”
“Ve bu sağlıksız hayvanların 5 Temmuz tarihinde İskenderun Limanından ülkenin dört-bir yanına dağıtıldığı söyleniyor.”
“İthal edilen hayvanların -gecikmeli de olsa- sağlıksız olduğunu duyan Tarım ve Ormanlık Bakanlığı ise 12 Temmuz tarihinde “çok ivedi” koduyla resmi bir yazı yazarak, İskenderun Limanı Veteriner Sınır Kontrol Noktası Müdürlüğüne işlemlerin bir an önce durdurulması için talimat veriyor.”
Eeeeee!…
Ne olacak şimdi?
Geçtiğimiz yıllarda da ithal edilen hayvanlar şarbonlu çıkmıştı eğer hafızam beni yanıltmıyorsa…
Yanılıyor muyum yoksa?
Her neyse…
Bu konuyu sizinle böyle paylaştıktan sonra, şimdi sıra geldi hep birlikte anonim düşünce birlikteliğimize…
Yahu bizim yaylalarımızda, otlaklarımız da, meralarımız da,besi hayvanı yetiştirilemiyor mu da biz bunları dışarıdan ithal etmeye mecbur kalıyoruz?
Sakına-sakın yetiştirilmiyor demeyin…
Bu düşüncenize hemen; “ama eskiden yetiştiriliyordu” yanıtımı yetiştiririm…
Hemde -ister küçük baş, ister büyük baş hayvan olsun- ülkemiz besi hayvancılığı konusunda o kadar öne çıkmıştı ki, gündelik gereksinimlerini karşıladığı gibi aynı zamanda Doğu Bölgemizin birçok ilinde kesilen etlerin saklandığı, soğuk hava depolarına sahip Et Kurumları vardı…
Sahi ne oldu onlara?
Vay beeee!
Nerelerden nerelere geldik…
Eğer resmi belgeler yalan konuşmuyor ve yanlış değilse; 7-8 ülkeden canlı hayvan ithali yaparmışız..
Örneğin sadece İspanya’dan değil…
Taa, Okyanus ötesi Arjantin’den…
Brezilya’dan…
Avustralya’dan canlı hayvan ithali yapıyormuşuz…
Komşumuz Rusya…
Avrupa’nın kalkınmış ülkelerinden birisi olan Fransa’dan…
Macaristan ve Romanya’dan kırmızı et satın alıyoruz be et!
Şimdi ben bunu dedim diye, birçoğunuzda diyecektir ki;
“Yahu karşı-komşumuz Ukrayna’dan saman satın almamızı yadırgamıyor’sun da, niye et ithal etmemizi yadırgıyor’sun be adam!” diyenleriniz de mutlaka vardır…
Vardır ‘var’ olmasına da…
Sahi biz kırmızı eti dışarıdan satın alıyoruz da, ülkemizde besi hayvancılığı azalıp yok olduğuna göre, neden saman ithal ediyoruz?
Daha doğrusu ithal ettiğimiz samanı hangi hayvana yediriyoruz?
Sıkıldınız mı?
Vallahi sadece siz değil, bende sıkılmaya başladım…
En iyisi bitirelim…
Bitirelim de, nasıl bitirelim?
Ne yalan söyleyeyim, sadece kırmızı et, besi hayvanı için inek dana ithal etsek, bu kadarına ‘eyvallah’ diyeceğim demesine de!
Birader, sadece bunlar değil ki dışarıdan satın aldığımız şeyler…
İğneden-ipliğe…
Giyimimizden-Kuşamımıza kadar…
Mutfak gereksinimlerimize kadar her şayi ithal ediyoruz…
Teneffüs ettiğimiz havayı da ‘ithal ediyoruz’ diyeceğim geliyor ama bu kezde siz “eh, o kadarda değil artık” dersiniz…
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Tekrar görüşmek üzere…