Gözü düşmandan kara, yağız Mehmedim,
Daha on beş yaşındasın. Zaman henüz silemedi ananın kokusunu avuçlarından. Cephe seni bekliyor, uyan Mehmedim!
Bu kupkuru ekmeği vatan sevgine banıp ye. Bırak doymasın karnın. Sen cennet kokusuna doyacaksın Mehmedim.
Çanakkale’nin boğazı düğümlü. Binlerce yıldız kayıyor yerden göğe doğru. Dünya döndükçe vahşete şahit oluyor evren. Toprak helal etmiyor hakkını, onu kana bulayanların hiçbirine.
Vatan yanıyor Mehmedim, vatan yanıyor! Düşmanın küfrü yeni ateşler açıyor. Rabbim meleklerini gönderiyor yardıma. Semada çarpışıyor “Allahu Ekber!” sesleri. Koş vatanımın solmayan gülü, şahadete koş! Yatağın peygamber kucağı, cennet seni bekliyor.
Dökülen kan senin, çiğnenen Kur’an senin, boğuk ezanlar senin… Bu vatan senin Mehmedim, en çok senin!
Kalk Mehmedim, bakma yarana! Hilaline kan sürülen geceler senin, göndere haç çekmeye çalışan kapkara düşman senin, kirpikleri ıslak analar senin…
Korkma Mehmedim, boşa gitmeyecek kanının tek zerresi; şu görünen selametli yol senin. Ayrılmadan evvel bir kez daha atıl. Dünyayı inleten bu şeref senin.
Karanfil pembesi dudakların son kez öpüyor toprağı Mehmedim. Kızıla dönüşürken pembelerin, şu dörtlük fısıldıyor vatana olan aşkını:
Anam yakmış kınayı adak diye,
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım ben İsmail doğmuşum.
Sen İsmailsin, vatana kurbansın Mehmedim; sen, iki yüz elli bin yüreksin… İşte, şimdi özlediğin yerdesin.
Büyüyorsun Mehmedim sığmıyorsun tarihe. Her yıl yeniden doğuyorsun Türk gencinin yüreğinde.
Ecdadıma layık olamamanın hüznüyle, tüm Mehmetlerin anısına…
Ruhları şad olsun…