BİR EKMEK PARASI VER

BİR EKMEK PARASI VER

Bir acaiplikler, gariplikler ülkesidir bizim yurdumuz. Bazı zamanlar ve mekanlarda öylesine olaylar yaşanır ki, bu bize münhasırdır sanki; başkaları anlamaz, mana veremez… “Kerameti kendinden menkul” ibaresi öylesine yakışır ki bazı hadiselere, dersiniz ki, bu adam bu sözü bu iş için ve bilerek söylemiş. Aslında öyle değil, ama bazı olaylar bu söz için biçilmiş kaftan olur.
Ülkemizde uygulanan ekonomik model bellidir, ayrıntıya gerek yok. Bir istisnası olmak üzere, gelen geçen iktidarlar, geneli itibarı ile bu modele sadıktır ve uygulamalar da böyledir.Ekonomik sistemin doğurduğu sakat, adaletsiz, zulmü içeren ve kahredici bir sonuç gereği; zenginler zaman geçtikçe daha da zengin olurlar, dolayısıyla fakir olanların da bu hengamede fakirliği derinleşir. Yani, mıknatıs misali para parayı çeker, ya da para parayı doğurur.
Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK bir şiirinde, “Allah’ın adaletini bekleyedursun on kul. Dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pul” diyerek, öyle bir tespit yapmış ki, ilave edilecek ne bir kelime vardır, ne de bir görüş.
Bizim insanlarımız yıllardan beridir bu zulüm düzenini yürüten idarecileri baş tacı ederler, kan ve can verirler, canını korur gibi onları korurlar, asla kötü söyletmezler. Ama bir çoğunun açlıktan nefesi kokar haldedir, bunun nedenini de bazen bilemez, bazen de bilir, ancak bilmezmiş gibi davranır !
Bazı insanlarımız bir taraftan inandıklarını söyledikleri İslâm Dini’nin ön gördüğü ekonomik model, tüm bu dertlere şifa prensipler koyarken ve bunun mücadelesini her şeye rağmen yürüten sadık, samimi, cefakâr, fedakâr ve vefakâr insanlara oy ve onay vermezken; bir taraftan da, tabir caiz ise, askerî tabirle, alçak sürünmeye devam ederler; amiyane söyleyişle sürüm-sürüm sürünürler.
Sokaklarda, köşe başlarında, cami avlularında ve bunlara benzer diğer mekanlarda, kendisine acındırır bir eda ile, elini açarak: “Allah rızası için bir sadaka, çocuğum hasta, bir ekmek parası versene, bana bir yemek yedirsene, ilaç almaya param yok, bana para versene.” türünden veya başka bahanelerle para dilenen,yardım isteyen insanlar ve onların hali sizlere neler düşündürüyor?
Üst düzey bir siyasi, geçmiş zamanın birinde verdiği bir beyanatında: “Biz iş başına geldiğimizde ülkede 6 milyon yeşil kart sahibi insan vardı, biz bunu 13 milyona çıkardık…” derken, bu insanlar, yapılan işin ve söylenen sözün mahiyetini bilmeden bu kişiyi alkış yağmuruna tutturmuşlardı. Bu ülkede, devletin verdiği 100-150 liralık yardımlara, 500-600 kgr kömüre, veya 40-50 liralık kumanyaya karşılık, bu siyasi anlayışı ve bu zalim ekonomik sistemi destekleyen insanlar, yoksulluğun daha beterine lâyık olurlar. İsteseniz de, istemeseniz de…
İlahi hükümler incelenirse görülecektir ki, “insanların başına gelen belâ ve musibetler, insanların elleri ile yaptıklarının karşılığıdır.” Allah adildir, asla kimseye zulmetmez. Her insan kendini sorgulamalı ve mutlaka nefis tezkiyesi, nefis muhasebesi yapmalıdır.
Dinimizin emir ve tavsiyelerine göre fakiri-fukarayı, garibi-gurebayı, yoksulu, miskini, ihtiyaç sahiplerini korumak ve kollamak, infak etmek, yardımlaşmak, onlarla ilgilenmek aslî görevimizdir, vazifemizdir. Ancak, inandığı dinin hükümlerine değer vermeyen, hayat ölçülerini başka yerlerden alan, zalimi alkışlayan, bu duruma düşmesine vesile olanlara kan ve can veren, sahip çıkan, yetki veren ve bu hâl üzere yürümekte ısrar ve inat eden insanlara hangi gözle bakmalı, nasıl muamele etmeli?
Ülkemizin ve insanlarımızın 5 yılını zayi etmemek adına 5 dakika akl-ı selim ile düşünüp, makul ve mantıklı karar vermeyen/veremeyen insanlar hem kendilerinin, hem de gelecek nesillerimizin dünya ve Âhiretlerini berbat etmiş olurlar. Ve bu nedenle de her türlü belâ ve musibeti hak etmiş sayılırlar.
Bu hususta herkes hürdür ve iradesinde özgürdür. Bununla ilgili olarak, kimsenin, bir başkasına tavsiyede veya telkinde bulunmasına, yönlendirmesine, nasihat etmesine ihtiyaç var mıdır, yok mudur ? “Etme-bulma dünyası.” Ben görüş belirtmiyorum. Selam ve dua ile..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?