Her gün gül kokuları yerine dikenler batıyor yüreğimize. Birçoğumuzun “alıştık” artık sözcüğü zoruna gitse de, bizler hain pusularda yok olan şehitlerimize alışırken Dünya da denizlerde boğulan “mültecilere” alıştı artık.
Dilerim en kısa zamanda hainlere hadleri bildirilir. Acaba bugün kaç şehit var sorusunu sormayız.
Rabbim tüm şehitlerimizin ailelerine sabırlar versin diyorum. Unutmayalım ki !
Ne yaparsak yapalım yetimin gözünden silsek de akan yaşlarını yüreğine aldığı yarayı asla saramayız.
Rabbim şu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine Milletimize ve Devletimize zeval vermesin.
************************
Günlerdir yağan yağmurun ardından güneşi gördüğümüz gibi elbette şehit haberi olmayan günleri de olacak memleketimin.,.
Böyle zamanlarda kendimi toprakla iç içe bulurum. Çünkü toprak bana nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi hatırlatır.
Yine günlerden güneş ile toprak. Yağmurdan sonra vermiş olduğu mistik kokusu güneşin ışıkları ile buluşunca bir başka güzel oluyor insan.
Öğle saatlerinde bir yakamoz misali gözümün içine vuran şavku ile sersemledim. Bir “yılan” o kadar güzel uzanmış ki hayran olmamak mümkün değil. Usul usul konuşmaya başladım. Ben yılanları çok severim. ‘Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar.’ Konuşma uzadıkça yılan hareketsiz kaldı. Acaba dedim biri öldürdü de buraya mı bıraktı. Neden hareket etmiyor diye düşünürken usulca toprağın altına kaynamaya başladı. Bunca yıllık ömrümde ilk kez sırtı mavi benekli bir yılan görmenin hoşluğuna mı yanayım yoksa konuştuklarımla acaba canını mı sıktım düşüncesine mi .?
Son anda aklıma gelip beni mest eden yılanın fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaştığımda birçok arkadaşımın fotoğraf görüntüsünden dahi korkması içimizde ki sevginin doğaya karşı yok olma duygusunu taşıyordu.
Derken komşumun tatile giderken emanet ettiği tavukları geldi aklıma. Onlarda güneşten nasibini almalıydılar. Biraz haylazdı tavuklar. İlk fırsatta hemen tarlaya kaçıp ne var ne yok talan eden cinsten. Onları dışarı salmadan önce pazarlık yapmalıydım.
Sizler tavuk olabilirsiniz. Biliyorum ki konuşulan her kelimeyi anlayabilirsiniz. Eğer uslu durmaz tellerin ardından tarlaya kaçarsanız sizi dışarıya çıkarmam ve burada hapis kalırsınız. Yok, çıkmayız diyorsanız sizi serbest bırakacağım dedim.
Aman Allah’ım o da ne; akşama kadar sözümü dinleyip kendilerine ayrılan alandan hiç çıkmadıkları gibi akşam olduğunda kendiliğinden kümeslerine girmişlerdi. Canlıya değer vermek bu olsa gerek. Ne demiş atalarımız “tatlı dil yılanı deliğinden çıkardığı gibi etinden, yumurtasından yararlandığımız tavuğunda kendi sahasında kalmasına neden olmuştu.”
Demek istediğim o ki insanoğlu isterse güzellikle her işin üstesinden gelebilir. Yeter ki işin içine çıkarları girmesin.