YEREL DEĞERLERİN ADI VAR İTHAL DEĞERLERİN TADI VAR

YEREL DEĞERLERİN ADI VAR İTHAL DEĞERLERİN TADI VAR

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Hani çok bilinen bir söz vardır ya;
“Bindik bir alamete,
Gidiyoruz kıyamete” diye..

Vallahi bizde bu sözü haklı çıkarmak istercesine bir alamete mi bindik?
Yoksa kendi kayığımız’dan inip, başkalarının kayığına mı bindik? pek bilemem ama…

Bir kayığa binip ve seferimizi tamamlamadan yolun yarısında bir başka kayığa bindiğimiz gün gibi aşikar…

Yani öylesine hızlı gündem değiştiriyoruz ki;
İnanılacak gibi değil..
Kendi hızımıza kendimiz bile yetişemiyoruz!
Her neyse…
Sözü şuraya getirmek istiyorum…

Sevgili sayfa arkadaşlarım,
Sizlerinde çok iyi bildiği üzere…
Tarımsal ürünlerimizin birçoğunu dış ülkelerden satın aldığımızı sizler benden daha iyi biliyorsunuz…

Medyaya yansıyan haberlerden sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki; Sudan denilen bir ülkeden at eti-it eti ithal edecekmişiz..
Artık kime yedirilecek ve nerede tüketilecekse…

Yani demem o ki;
Tarım ürünlerimiz dış ülkelerden satın alınıyor…
Kültürümüz -bir şekilde- dışarıdan ithal ediliyor..
Yiyeceklerimiz ve içeceklerimiz dışarıdan…
Kıçımızdaki dona kadar giyeceklerimiz dışarıdan…
Kullandığımız teknolojik araç ve gereçler dışarıdan…
Profesyonel kulüplerin futbolcuları dışarıdan..
Son yıllarda amatör kulüplerin futbolcuları dışarıdan.
Atletizm Milli Takımında koşacak sporcular dışarıdan…

Kısaca…
Velhasıl-kerim…
İçeride ne kadar değerlerimiz varsa bir kenara bıraktık…
Ve her konuda dışarıya açıldık…
Hemde öylesine açıldık, öylesine açıldık ki;
Bundan sekiz yıl önce -hiç üstümüze vazife olmadığı halde- Suriye’nin iç işlerine burnumuzu soktuk ve ardından 5 milyon Suriyeliye kapılarımızı sonuna kadar açıp içeriye doldurduk…
Şimdi de “hadi savaş bitti yurduna dön” diye yalvarıyoruz ama bir türlü geri gönderemiyoruz…

Hatta işi o kadar ileri götürenler var ki;
“Buralar bizim, gidecek birisi varsa o da sizsiniz” dedikoduları bile ortalıkta dolaşmaya başladı…

Üstelik gitmedikleri o kadar çok belli olmaya başladı o kadar çok belli olmaya başladı ki; geçtiğimiz yıllarda Gaziantep ve Kilis’te okullara alınan öğretmenler şimdide -basının verdiği bilgiye göre- 830 Suriyeli öğretmen ‘gönüllülük’ kılıfı altında öğretmen olarak göreve başlamışlar…
Vatana millete hayırlı olsun…
Bizim atanamayan 460 bin öğretmende bu olup-bitenleri sesini çıkarmadan seyredip dursun!

Efendim konuyu yavaş yavaş şöyle sonlandırmak istiyorum;
Sizlerinde bildiği gibi…
Bilumum sınır komşularımızla aramız bozuk…
Bu gidişle düzelme şansı da yok!

Neden böyle düşünüyorum?
Yine sizlerinde bildiği üzere (eğer duyduklarımız doğruysa) bu kezde Libya’nın iç karmaşasına müdahil olup, gerekirse asker göndermeyi düşünebilirmişiz…

Şu sıralar gündemi ‘Kanal İstanbul’ projesiyle birlikte Libya’ya asker gönderme işi gündem oluştururken aklıma yıllar önce ülkemizi ziyaret eden kirli savaşların büyük patronu George Soruz denilen herifçioğlunun Sabancı Üniversitesinde yaptığı konuşmada yüzümüze karşı hiç çekinip utanmadan;
“Sizin en iyi ihraç malınız askeriniz, ordunuz” sözü geliverdi…

Bu sözlerden sonra şimdi kendi-kendime;
“Galiba” diyorum..
“Acaba” diyorum..
“Bizler dışarıya bu yüzden mi asker ihraç etmeye çalışıyoruz?”
Her neyse…
Bu konu beni aşıyor!…

Üstelik bu canı sıkıcı konuda fazla uzadı…
En iyisi tadında bırakmak…

Hoş kalalım…
Hoşça kalalım…
Sağlıkla kalalım…
Yine de ülke sorunlarına uzak kalmayalım…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?