UTANÇ VERİCİ OLAYI SAHİPLENENLER

UTANÇ VERİCİ OLAYI SAHİPLENENLER

Karaman’da bulunan bir vakfa ait evlerde 9-10 yaşlarındaki çocukların cinsel istismara uğramasına ilişkin skandal, rezalet ülke gündeminde konuşulmaya devam etmekte.

Bu hususta duyarlı olanlar en şiddetli biçimde tepkilerini verirken, bazıları ise, “…ne olmuş, münferit bir olay, vakfın günahı ne, kurum sorumlu olamaz…”vb. görüşlerle geçiştirilmeye, bir an önce üzeri kapatılmaya çalışılmakta.

İşin en ilginç ve kabul edilmesi mümkün olmayanı ise, havuzcuların yazılı ve görsel medyalarında bu durumu sıradan bir olaymış gibi saklayıp, korumaya çabalamaları.

Aşağılık olayın gündeme gelmesiyle başbakan, bakanlar ve diğerleri yaşanan gerçeği olmamış gibi görerek, kişiye indirgeyip ilgili vakfı aklama yarışına girdiler.

Basına yansıyanlardan öğrendiğimiz kadarıyla bakınız onlar ne demişler;

Başbakan;  “…Davası insan yetiştirmek olan bir vakfı karalamak da ayrı bir ayıp… Biz… Vakfı’nın hizmetlerine şahitlik ediyoruz… Tecavüzcü gün yüzü görmesin…”

Aile ve Sosyal Politikaları Bakanı; “…Vakıf sorumlu tutulamaz. Biz o vakfı tanıyoruz, hizmetlerini biliyoruz… Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz…”

Milli Eğitim Bakanı; “…Vakfı bizim son derece işbirliği yaptığımız kuruluşlardan birisi… Bir kişinin işlediği suç veya suçlardan ötürü top yekûn bir camiayı töhmet altında bırakmak doğru değil…”

AKP Muğla Milletvekili; “…Bir hazımsızlık var… Biz inadına… Vakfı’na destek olmaya devam edeceğiz…”

Bilal Erdoğan; “…Eşimden sonra en çok görüştüğüm kişi… Vakfı Başkanı…”

Cüppeli Ahmet; “… Vakıfta olanlar İslam hayat tarzına uygundur…”

CNN Türk TV Ankara Temsilcisi; “…Sapık zihniyet her yerde olabilir…”

Furkan Vakfı lideri; “…Her cemaatte vardır. Hz. Muhammed’in cemaatinde de vardı… Bundan dolayı bir camiaya laf söylenemez…”

Diyerek bu rezalet, utanç verici olayı görmezlikten gelerek, kişiye indirmekteler.

Böylece vakıf ve dernek aklama yarışı başlatılmış gibi.

Bunları söyleyenlerin tamamının çocukları var.

İlgili bakanın ise diğerlerine göre,  ikinci bir özelliği daha var.

O, bir kadın ve de anne.

Dini vakıflar aracılığı ile toplumdaki yozlaşmaya sahip çıkanlara bakar mısınız?

Onlara sorsanız,“İslam’ın temelinin güzel ahlak” olduğunu gururla söylerler.

İlk ve ortaokul öğrencilerinin sadece okul yurtlarında kalabileceği yasa hükmüdür.

Ama kimin umurunda?

Önceleri vakıflara ait yurtlar milli eğitim müfettişleri tarafından denetlenmekte idi.

Bu durum, yaklaşık on yıl önce kaldırıldı ve tamamen denetimden uzaklaştırıldılar.

Denetimden kaçırılınca her şey onların istediği gibi gelişti.

Denetlenmeyen bu yurtların, ülke genelinde on binin üzerinde olduğu ifade edilmekte.

Bu gibi olayların milyonda biri, onlara göre farklı bir vakıf ya da derneklerde yaşansa idi nasıl da feryat edip, şahlanırlardı tahmin edebiliyorum.

İktidarın yazılı ve görsel havuz medyasındaki silahşorları her gün köşelerinde,  akşamları ise ekranlarında neler söylemezlerdi ki?

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne yapılanları anımsayınız.

Gezi sırasında yaşanmayan, kurgulanan olayı, “…Kabataş’ta başörtülü kadına, bebeği kucağında iken saldırdılar… Camide içki içtiler…” diyen, aylarca görsel ve yazılı basında yaygara koparan havuzcular neredesiniz, neden suskunsunuz, sesiniz çıkmıyor?

“Edep, adap, ahlak, din, iman, kitap…” diye ortalarda dolaşanlar, ya sizler nasılsınız?

“Kemalizm’i okullarımızdan arındıracağız” diyerek yiğitleşen kayıtsız, koşulsuz iktidar destekçisi eğitim sendikası Eğitim-Bir-Sen nerelerdesiniz?

Suskun kalmak, ”kurumu ilgilendirmez, bireyseldir” diye savunmaya çalışmak aynı zamanda sahiplenmek değil mi?

Adı geçen vakfa sahip çıkan, üstelik ana olan bakan ve diğerlerine tepki verdiniz mi?

“Bu söylem sorumlu bir bakana asla yakışmıyor. Siz bir kez istifa edin, bir kereden bir şey olmaz. Olur ya, yerinize bu çocukları koruyabilecek biri gelebilir” diyebilir misiniz?

Görünen o ki, toplumun ortak paydası değer yargıları, belirli kavramlar yok oldu gitti.

Hem de, son on yılda bir çığ gibi hızla büyüyerek.

Ortaya çıkan bu utanç verici olaylar aysbergin sadece görünen yüzü olsa gerek. Görünmeyen tarafında neler, hangi ahlaksızlıklar dönmekte şimdilik meçhul.

Ortaya çıkan bu olayların faillerinin okul durumları, düşünce yapıları, dünya görüşleri, devam ettiği kurumlar incelendiğinde, çoğunun aynı yolun yolcusu olduğu görülmekte.

Tesadüfün böylesine şaşırmak mı, yoksa sadece bunlardan olur demek mi gerekiyor?

Yoksa “fıtrat” meselesi mi?

Bütün bu yaşananlara neden, yıllarca “aynı yolda birlikte yürünen, yağan yağmurda ıslanılan, kol kola gezilen, ne istediniz de vermedik denilen”, güç ve rant savaşı başlayınca “nankör, terör örgütü” ilan edilen paralelciler olmasın?

Son söz;  Toplumda hadis olarak bilinen bir sözü hatırlatmak isterim.

“Haksızlık karşısında suskun kalan dilsiz şeytandır”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?