ÖĞRENCİ TAŞIYAN SERVİSLER  SERVİSTEKİ YARDIMCI KİMLER

ÖĞRENCİ TAŞIYAN SERVİSLER  SERVİSTEKİ YARDIMCI KİMLER

Her gün olmasa da,televizyonlarda iki günde-bir öğrenci taşıyan ‘Okul Servisleriyle’ ilgili olumsuz haberler izliyoruz…
Televizyonlardan izleyemezsek gazetelerden okuyoruz…

İşte size bunlardan birkaç örnek;
“İzmir’in Çiğli ilçesinde kreşe gönderilen 3 yaşındaki Alperen Şahin, uyukladığı okul servisinde unutuluyor ve 9 saat havasız kaldıktan sonra da yaşamını yitiriyor.”
*** *** ***
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde işitme engelli 7 yaşındaki E.Ç. servis minibüsünde 6 saat unutuluyor. Ve olay annenin eve bırakılan oğlunun beslenme çantasına koyduğu yiyeceklerin yenmediğini fark edence ortaya çıkıyor.”
*** *** ***
İstanbul okul çevresindeki kontrollerini sürdüren polis, şüphe duydukları park halindeki ‘okul servisine’ yaklaşıyorlar ve Servet G..isimli şoförü BONZAİ içmiş ve bayılmış bir şekilde buluyorlar”
*** *** ***
Yine İstanbul-Ataşehir okul önlerinde uygulama yapan Mobil Okul Timi (MOT) öğrencileri taşıyan servisleri denetlediğinde servis şoförünün BONZAİ içtiğini görüyorlar.”
*** **** ***
Konya’da bir 17 kişilik bir kapasitesi olan öğrenci servisine tam 30 öğrenciyi birden yerleştiriyorlar.”
*** *** ****
Bu skandallar ve kepazelik listesini daha uzatırız uzatmasına da bu kadarı yeterde artar bile düşünüyor ve şimdi de bu konudan azcık uzaklaşarak bir başka konudan söz etmem istiyorum…

Bir televizyon kanalında farklı iş-kollarında çalışan Üniversite mezunlarıyla röportaj yapılıyor…
Şimdi o yapılan röportajın bir-iki tanesini sizlerle paylaşıyorum;

SUNUCU;(Elinde ıslak bez tutan bir genç kıza yaklaşıp soruyor) Burada ne yapıyorsunuz?
GENÇ KIZ: (tebessüm içinde) Temizlik yapıyorum.
SUNUCU: Ne mezunu olduğunuzu sorabilir miyim?
GENÇ KIZ: Eğitim Fakültesi-Sınıf öğretmenliği bölümü.
SUNUCU: (Birazda yarasına tuz basar gibi) Peki sizin sınıflarda öğrencilerin beyninde temizlik yapmak varken, neden herhangi bir yerde iş-yeri temizliği?
GENÇ KIZ: Kaç yıldır bekliyorum, bir türlü atanamayınca başka ne iş yapabilirim ki!

(Sunucuyu bu kez bir manavın önünde görüyoruz)
SUNUCU: Merhaba…
2.GENÇ KIZ: Merhaba…
SUNUCU: Biz,(…..) TV kanalından geliyoruz. Üniversite mezunu gençlerin ne işlerle meşgul olduğu üzerine röportaj yapıyoruz. Sizin ne mezunu olduğunuzu sorsak?
2.GENÇ KIZ: Okul Öncesi Öğretmenliği mezunuyum.
SUNUCU: Ama siz marul-pırasa satıyorsunuz!
2.GENÇ KIZ: Öğrendiklerimi ve bildiklerimi satamazsam başka ne satabilirim ki!
(Ve birbirlerinden gülüşerek ayrılıyorlar)

Ve yapılan diğer bütün röportajlarda zaten hep birbirinin benzeri.
“Falan üniversiteyi bitirdim ama gördüğünüz gibi inşaatlarda çalışıyorum”

“Filan üniversitenin rehberlik bölümünü bitirdim ama soğan ve limon satıyorum”
Vesaire, vesaire…
**** *** ***
Şimdi yukarıdaki yarım bıraktığımız konuya şimdi tekrar geri dönelim…
Öğrenci servisinde çocuk unutmalar…
Unutulan çocukların ölümü sonucu sönen umutlar!
Direksiyonda kafayı ‘Bonzai’ ile bulmuş magandalar!
Bir yandan araba giderken, bir yandan horonlar, halaylar!
Öğrencilerin yanında edilen küfürler ve kabadayılı tavırlar!
Ve kim bunlar?
Ne yapıyorlar?
Minicik ve küçücük öğrencileri taşıyorlar!

Peki bu ‘olumsuz şoförlerin’ öğrenci servislerinde ‘yardımcılığını’ kimler yapıyorlar?
Şirketin keyfiyetine göre alınan; vasıfsız ve ehliyetsiz insanlar…
Peki çocuklar üzerine eğitim almış Üniversiteliler ne yapıyorlar?
Bir okula atanmayı bekliyorlar…
İş arıyorlar…
Aldıkları eğitime göre iş bulamazlarsa; limon satıyorlar…
Gündelik boğaz tokluğuna gelişigüzel yerlerde gündelik temizlik işçiliği yapıyorlar…
Üniversitelerde en güzel bölümleri bitirmişler ama kahvelerde garsonluk yapıyorlar…
Ve bunlar ki; gün geçtikçe ‘oğul atar’ gibi çoğalıyorlar!

Pekala üniversitelerde ‘çocuk eğitimi’ üzerine eğitim almış bu üniversite mezunlarını ‘öğrenci servislerinde’ çalıştırmayı hiç düşünmüyorlar?
Madem ki artık öğretmene ihtiyaç yok, o zaman öğretmen yetiştiren okullara bir planlama getirip, fazla üretim yaparak yığılma yapmayacaksınız…
Yada yaptığınız fazla mezunları ‘eğitimle ilgili’ yerlerde istihdam yapacaksınız…
Yani o küçücük öğrencilerimizi (serbest piyasa keyfiyetinin kirli emellerine) malzeme etmemelisiniz!

Çünkü o henüz kalıba girmemiş çocuklarımız, öğrencilerimiz ki, en çok yaşadığı çevreden ve ortamlardan eklenirler…
O yarınlarımızı teslim edeceğimiz çocuklarımız ki;her birisi taze dökülmüş bir beton gibidir. Üzerine yazılırsa o iz bırakır…

Ve birileri bana “Büyük laf ediyorsun” dese de ve ben bütün inadımla diyorum ki; “madem ki elimizde ihtiyaç fazlası mezun edilen öğretmen var. Bunları okulun, eğitimin ve öğrencilerin bileşenleriyle buluşturup, verimli ve işlevsel hale getirmeliyiz.”

Yani, eğer; “Ekmeği ekmekçiden”
“İlacı eczacıdan”
“Balığı balıkçıdan” alacaksak…
Eğitim de; evden-okula ve okuldan-eve kadar onu eğitimcilerin ellerine teslim etmeliyiz…
Yani tekrar bir cümleyle ifade edecek olursam; “Yaşamımıza şekil veren eğitimi” ehliyetli ellere vermeliyiz…
“Şu piyasa eğitimciliğini bir an önce terk etmeliyiz”

Hatta ben işi daha da radikalleştirip, daha da ileri götürerek;
Bizim madem ki elimizde bir sürü öğretmenimiz var…
Hiç zaman geçirmeden bunların birçoğunu ‘Öğrenci Servis Şoförü’ statüsünde kurs eğitiminden geçirip “servis öğretmeni” ve “yardımcısı” biçimde görevlendirmeliyiz diye düşünüyorum..

Tabi sizde diyeceksiniz ki; “Yahu kardeşim, sen bir vatandaş olarak zurnanın zırt dediği son deliksin..Kim dinler seni… Kim hesaba katar senin önerilerini!” diyenleriniz var ise de, açıkçası buna da bir itirazım yok işin doğrusu!…

Ama benimki de Nasrettin Hocanın işi gibi “Göle bir kaşık maya çalmak” gibi bir şey işte!
Siz “Bir delinin kuyuya taş atması” olarak da düşünebilirsiniz!
Tekrar bir başka sohbette buluşmak üzere..
Hoş kalın..
Hoşça kalın…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?