NE SANAYİ NE TARIM UZUN UZUN YATARIM

NE SANAYİ NE TARIM UZUN UZUN YATARIM

 

Anadolu insanının çok güzel ata sözleri, özdeyişleri olduğu kadar çok güzel benzetmeleri de vardır bilirsiniz.

Çalışmak istemeyenler için söylenmiş; “Ekmek elden, su gölden”

“Bağ ile bostan, yan-gel yat Osman” sözleri sanırım tamda Anadolu insanının son yıllardaki durumunu anlatıyor…

Niye?

Niye’si; eskiden olduğu gibi artık tarlada-marlada çalışmıyor…

Şimdi öyle eskiden olduğu gibi kazma-kürek, tırpan-orak efendiliği yok!

Sabahın köründe kalkıp’ta öyle tarlaya-tapana falan gitmek yok!

Şimdi her şeyin kolayı var…

Örneğin; herkesin derdine çare olan IMF diye bir şey var!

O herkesin derdine bir çare buluyor!

Nasıl mı buluyor?

Şöyle diyor: “Sen buğdaymış-tütünmüş, fındıkmış-pamukmuş, çay veya zeytinmiş uğraşıp durma. Biz eker biçer (azcık hormonlu falan) da olsa sizlere göndeririz” diyor!

Bizler gereken talimatı yöneticilerinize verir ve ekip-biçmediğiniz için; “Sizlere azda olsa doğrudan gelir desteği adı altında üç-beş kuruş parada cebinize koyarız” diyerek çok şükür bizim çiftçimizi tarladan, toz-topraktan kurtarıyor!

Yaşı ileri olanlar ve aynı zamanda bilenler bilmeyenlere lütfen şunu anlatsın;

Biz bir zamanlar tarımda kendi ihtiyacımızı karşıladığımız gibi birçok ürünü dış ülkelere satar ve ülkemizin kasasına döviz girmesini sağlardık.

Şimdi bir zamanlar sattığımız ürünleri, dışarıdan satın alıyoruz…

Ve elimizdeki döviz dışarıya gittiği gibi aynı zamanda borçlanıyoruz!

Daha açık bir ifadeyle tarlalarımızı ‘nadasa’ bıraktık ve yavaş-yavaş tarımda ha battık, ha batıyoruz!

Sanayi alanında mı ne yapıyoruz?

Vallahi bu konudan hiç anlamam ve bu konu beni aşıyor!

Ama aklımın erdiği kadarıyla şu kadarını ( onuda orantı kurarak) şöyle söyleyebilirim;

Bundan 37 yıl önce, yani 12 Eylülcülerin kapıdan girdiği günde ülke nüfusumuz; 42 Milyondu…

Sendikalı İşçi sayımızın toplamı ise; 2,5 milyon dolaylarındaydı…

Bugün 2017 yılı itibariyle yaklaşık nüfusumuz iki kat artarak 80 milyon ha oldu, ha olacak; sendikalı işçi sayımız 650 bin dolayında!

Şimdi uzmanları suskun-puskun dururken bunu nasıl değerlendirir, hangi terazinin kefesinde tartılır, doğrusu ben bilemiyorum!

İşçinin yerini makinelere mi aldı!

Yoksa bu işin içinde başka hesaplar mı var, vallahi orası bana biraz karanlık!

Ama söylendiğine göre milyonlarca işsiz olduğu ve iş aradığı bilinen de bir gerçek…

Örneğin ben en azından 450 bine yaklaşan ve öğretmen olduğu halde ‘atanamayan’ öğretmenlerin olduğunu biliyorum…

Yine Yüksek Okul ve Dört yıllık Üniversite mezunu olup da bunların 1,5 milyonunun iş aradığını, yani işsiz olduklarını TV kanallarından dinlemiş ve gazetelerden okumuştum…

Şimdi gelin bana yardımcı olunda şu sohbeti birlikte şöyle bitirelim;

Biz bir tarım ülkesiysek neden ekip biçmiyoruz?

Neden tarlalarımızı ‘nadasa’ bırakıp da kentlere göç ediyoruz?

Kentlere göç edip de, neden işsizler kervanına katılıyoruz?

Biz eğer bir sanayi ülkesiysek; neden bu kadar işsizler gün geçtikçe dahada çoğalıyor?

Eğer fabrikalarımız çoğalmış ve işçi sayısı tamamlanmışsa; neden sendikalı işçi sayısı 40 yıl önce 2,5 milyonken, şimdi 40 yılın gerisine düşerek 650 bin dolaylarında?

Ne dersiniz?

Bu soruları bir muhatabını bulup soramıyoruz!

Kendi-kendimize de sormayalım mı?

Kendimizi sadece efendilerimizin insafına teslim edip; onların ‘yat’ dediği yerde yatıp, ‘kalk’ dediği yerde kalkalım mı?

Yoksa iş-işten geçmeden şu üzerimizdeki ölü toprağını atalım mı?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?