MİLLİYETÇİLİK İMTiHANI

MİLLİYETÇİLİK İMTiHANI

Tarih sahnesinde 3000 yıldır var olan Türk milleti devletler kurmuş. Bu sayede etrafındaki kavimleri ders ederek devamlı büyük devletler kurmayı başarmıştır.

Ancak büyüme ve göçler aldıkları topraklarda etkileşim içine girerek kültür yozlaşmasına sebep olmuştur. Moğollar bunun en güzel örneğidir.  Orta Asya’dan çıkıp Kafkaslar, İran, Anadolu  ve Avrupa’ ya kadar ilerleyip  hükmeden Moğol Devleti zaman içinde bu coğrafyada  adeta potada eriyen cevher gibi kaybolmuştur.

Selçuklu’nun mirasını devralan Osmanlı, cihan devleti olduğunda içinde 72 buçuk milletten oluşan bir imparatorluk olarak milliyetçilik ve anayurt olarak toprak ayrımı yapmadığı gibi din dil ve milliyet ayrımı da yapmamış sadece liyakat  ve sadakate dayalı bir devlet düzeni getirmiştir.

Bu düzen içinde eriyip kaybolan Türk milleti  bu büyük imparatorluk coğrafyasında  dağılarak kaybolmuştur. Ne zaman Fransız ihtilalinden sonra milliyetçilik akımları gelişmeye başlayınca millet olarak yok olduğumuz fark edilmiştir. Bunun en güzel örneği birinci dünya savaşı sonlarına doğru Enver paşa, turan hareketini başlatarak Kafkaslarda yeni bir Türk ordusu kurup Türklerden oluşan bağımsız bir Türk devleti kurma girişimidir imparatorluğun başındaki en yetkili genelkurmay başkanının bu şekilde bir tespitten hareketle aslına dönme çabaları milliyetçiliğin ne kadar önemli olduğunu gün yüzüne çıkarmıştır.

Birinci Dünya Savaşı ardından Anadolu’da kurulan müdafaayı hukuk cemiyetlerinin Sivas ve Erzurum kongrelerinden sonra birleştirilmesiyle milliyetçilik temelleri üzerine işa edilen  T.C  Devleti, Atatürk önderliğinde yeni dünya düzeni içinde milliyetçiliği yeniden tarif ederek bir çok ulusa örnek olacak, ulusal ve savunulabilir sınırlar dahilinde, bir Türk ulus-devletini kurmak için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmıştır. Atatürk milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Ortak mazi, lisan, ahlak, kültür ve hukuk Türk Milletini oluşturan temellerdir. Atatürk’e göre, milli hudutlar içindeki “Türk Milleti’ni, etnik kökenlerine göre ayrıştırmak birkaç düşman aleti beyinsiz, mürteciden başka hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir bırakmamıştır milliyetçilik bir etnik şoven milliyetçilik değildir. Ziya Gökalp’in belirttiği has (kültür) milliyetçiliğidir.

Osmanlı aydınlarının ümmetçilik fikirlerini öne çıkarması ve milliyetçiliği dışlaması Türk ulusunun zararına sonuçlar vermiştir. Atatürk milli benliği bulunmayan milletlerin diğer milletlerin avı olduğunu belirtmiş. “Bizim aramızda yaşayan, politik ve sosyal bağlarla Türk milletine ait olan tüm vatandaşlarımızı biz kendi insanlarımız olarak düşünürüz: aralarında ‘Kürtçülük’, ‘Çerkezlik’ ve hatta ‘Lazlık’ gibi fikirler ve duygular yerleşmiş olsa bile, onlar bize aittir. Mevcut yanlış anlayışlar ancak mutlakıyet yönetimlerinin ve uzun süren tarihsel baskıların ürünüdür ve biz en içten çabalarımızla bunları ortadan kaldırmayı görev sayıyoruz.” Diyerek işa ettiği bu devleti bize armağan etmiştir.

Günümüzde ise Türkiye sınırlarında yaşayan her birey Türk milleti olduğuna göre bize düşen bu milletin bekası vatanın birlik ve beraberliği için mücadele etmesi gereken Türk milliyetçileri ise bir avuç, üç, beş parça halinde birbirlerini kemirmekten öteye gidemezken siyasi irade olarak ta Türk milliyetçiliğinin temsilcisi olduğunu söyleyenler millete bir hayrı dokunmaz ken milleti adeta heder etmektedirler. Aşiretlerden oluşan küçük milliyetçi grupların bir arada buluşmasından oluşan  Türk ulusları dünyaya hükmetmişken TC devleti içinde milliyetçiliği kendine destur edinen siyasi oluşumların  daha kendi içindeki birlikteliği sağlayamamış olmaları bize birliğini sağlamayanların dirliğini kaybettiğini defalarca göstermişken yaşananlar bize daha çok milliyetçiliğimizi yok etmek için  yapılan çalışmalar olarak göstermektedir.”

Haritalarda ırkımızın yaşadığı yerlere baktık, milletimize fenalık edenleri tarihte okuduk ve milli kini ateşten damgalar gibi kalbimize yazdık.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?