İktidarın, ‘müzakere döneminde’ ve ‘mücadele döneminde’ terörü amaca giden yolda kullandığı bir gerçektir.
Bu kullanmayı, toplum üzerinde günün koşullarına göre algı yaratarak gerçekleştirmektedir. ‘Müzakere döneminde’ yapılan eleştirilere “analar ağlamasın” üzerinden yanıt verilmiştir. “Mücadele döneminde” ise; “terörün kökünü kazıyacağız” mesajı verilmektedir…
Dün ‘güvercin’ olmayı tercih ederken bugün ‘şahin’ olmayı tercih etmektedirler. ‘Güvercin’ olduğu dönemde, “çözüm sürecine” eleştiriler getirenlere karşı, anaların gözyaşlarını dindirmek üzerinden yanıt veren iktidar, bugün ise ‘şahin’ politikalar izlerken, terörü neredeyse CHP’nin üzerine yıkmaya çabalamaktadır.
Ankara ve İstanbul’daki billboard afişleri buna yönelik toplumsal algı oluşturma çabasıdır. Şehit cenazelerinde Kılıçdaroğlu’na yapılan protestolar da böyle bir algı içindir.
Muhtarlara verilen iftar sonrası Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmada bu algıyı yaratmaya yöneliktir. Yandaş kanallar da bu bakımdan ellerinden geleni yapmaktadırlar!
Kendileri zeytinyağı gibidirler, her zaman üstte kalmaya çalışırlar ve her zaman kendileri sütten çıkmış ‘Ak’ kaşıktır!..
Oysa gerçek çok daha farklıdır.
Söylenen sözler ortadadır. “Müzakere döneminde” söylenen sözler, iktidarın nasıl bir düşünce yapısı içinde olduğunun apaçık göstergesidir.
İsterseniz arşivde kalmış o sözlerin bazılarına bir bakalım.
Tarih 20 Ocak 2010 ve o zaman Başbakan olan Erdoğan konuşuyor. “Ak Parti olarak terör örgütü ile hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız. Ey Kılıçdaroğlu, Ey Bahçeli bu iddianızı ispatla mükellefsiniz. Terör örgütü ile görüşen şerefsiz ve namussuzdur”
Bu açıklama Oslo görüşmeleri gündeme geldiği zamana aittir. Oslo görüşmelerinin ses kayıtları 13 Eylül 2011 de internete düşmesinin ardından 20 Eylül 2011 tarihinde bu kez Erdoğan, “PKK ile biz değil devlet görüştü, görüşecek” açıklamasını yapmıştır.
Oslo görüşmelerinin ses kayıtları ve tutanakları açığa çıkınca bu kez Erdoğan, Nisan 2012 de şu açıklamayı yapar.
“MİT Müsteşarımızı İmralı’ya gönderen benim, Oslo’ya gönderen benim. O benim sır küpüm.”
Kamuoyunda tartışmalar sürer.
Bu kez 27 Eylül 2012 de Erdoğan’dan şu açıklama gelir. “PKK ile görüşme talimatını bizzat ben verdim.”
Yorum yok, biz sözleri anımsatmaya devam edelim.
Tarih 26 Ocak 2013, bu kez dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin katıldığı bir TV programında (CNN-Eğrisi Doğrusu Programı) şu sözleri söyler.
“Öcalan bölgenin reel politiğini sağlıklı değerlendiriyor”
3 Şubat 2013 tarihinde sırada AKP Milletvekili Cuma İçten vardır. Cuma gerçekten ‘içten’ ve samimi konuşur.
“22 bin PKK’lı öldürüldü yani 22 bin çocuğum öldürüldü. Hepsi benim çocuğum.”
Hürriyet Gazetesine saldırılar sırasında adı gündeme gelen Gençlik Kolları eski başkanı Abdurrrahim Boynukalın’da devreye girer ve iki önemli söz eder!
İlk sözü 2013 Nevruzu sonrası 21 Mart 2013 tarihinde Twitter üzerinden yapar. Der ki Boynukalın, “Şu anda binlerce Türk oğlu Türk, Abdullah Öcalan’ın mesajıyla duygulanıyorsa; artık gerçekten yeni bir dönem başlamış demektir.”
Hızını alamaz Boynukalın, ikinci önemli (!) açıklamasını 10 Mayıs 2013 tarihinde yine Twitter üzerinden yapar.
“Tabii, ne TSK askerleri ashab-ı kiram kadar şerefli, ne de gerilla müşrikler kadar düşman…”
Herkes konuşurda Yiğit Bulut susar mı? O da konuşur ve 18 Temmuz 2013 de yandaş A Haber Deşifre Programında; “Abdullah Öcalan, Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor.” Açıklamasını yapar…
Açıklamalar yağmur gibi gelmektedir. Balayı devam etmektedir…
Sırada 19 Temmuz 2013 tarihli Taraf Gazetesine yaptığı açıklama ile AKP Milletvekili Yasin Aktay vardır.
“Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor.”
Sırada “özgül ağırlığı” olan Bülent Arınç vardır. Arınç,28 Kasım 2013 tarihinde şu açıklamada bulunur.
“Sayın Öcalan demeyi, Öcalan posterleri taşımayı ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık.”
31 Ocak 2014 tarihinde ise Mehmet Metiner önemli (!) bir tespitte bulunmuştur! “Öcalan, Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor. Biz KCK’yı paralel devlet olarak görmüyoruz.”
O dönemin ünlü AKP’lilerinden Beşir Atalay susar mı? O da 6 Haziran 2014 tarihinde şu önemli(!) açıklamayı yapar.
“Öcalan’ın düşünceleri bizim de düşüncelerimiz. Biz aslında devleti, kurumları kendisiyle hesaplaştırdık.”
Pandora’nın kutusu açılmıştır…
7 Haziran 2014 tarihinde o günde bugün de İç İşleri Bakanı olan Efgan Ala gerçeği ifade eder. Der ki; “PKK ile AKP doğrudan görüşüyor.”
Devşirilen ve AKP Milletvekili yapılan Orhan Miroğlu da konuşur. 18 Haziran 2014 tarihinde Ülke TV de “Bıçak Sırtı” programına katılır ve o programda der ki; “PKK bir terör örgütü değildir. PKK kendi topraklarında, belli bir politik programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir”
Biraz da geriye giderek 2010 yılında yapılan Oslo görüşmelerine gidelim ve görüşmelere katılan MİT Müsteşar Yardımcısı Afet GÜNEŞ’in, görüşmeler sırasında PKK’lılara yaptığı şu açıklamaya bakalım.
“Metropollere yerleştiğinizi ve patlayıcılarla doldurduğunuzu, hepsini biliyoruz.” !!!
5 Ağustos 2015 tarihinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay şu itiraf gibi açıklamayı yapıyordu.
“Çözüm süreci baştan itibaren devletin göz yumması diyeceğim düzeyde devam ediyordu. Devlet 2.5 yıldır operasyon yapmıyor. Devletin operasyon yapmadığı dönemde örgüt her tarafa yığınak yaptı, insan kaçırma, öldürme, haraç kesme, karakol kurma, vergi daireleri oluşturma gibi faaliyetlerde bulundu’’
Yasin Aktay’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan’da 17 Eylül 2015 tarihli şu açıklamasıyla doğrulamaktadır.
“Çözüm süreci içinde Valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği PKK’ya operasyon yapmadı! Bu süreçte hazırlık safhasına girdiler, mayın döşeyip bombalar yerleştirildi. Bu terör eylemlerini biz görmezden gelmeye nereye kadar devam edeceğiz.”
10 Ocak 2016 tarihinde Afyon’da AKP kampında İçişleri Bakanı Efgan Ala söz alır ve der ki; “Çözüm sürecinde müsamaha gösterdik, örgüt ise bunu istismar etti.”
İşin gerçeğini en net şekilde, 26 Ocak 2016 tarihinde önceki Milli Eğitim Bakanları ve Hükümet Sözcüsü olan Hüseyin Çelik yapar.
“PKK, silahları bırakıp ülkeyi terk etmek yerine, kentlere yerleşti. Sürece zarar gelmesin diye valiler, kaymakamlar, polisler, askerler elleri kolları bağlı beklediler. PKK şehirlere silah yığarken devlet eli kolu bağlı bekledi. Silahlı PKK’lılar ülkeyi terk etmek yerine gelip şehre yerleştiler. PKK, çözüm sürecini kendi lehine ama Kürt halkının aleyhine istismar etti. Biz, bölgeyi ve bölgenin dinamiklerini bilen birisi olarak, 2009’dan itibaren olanları ve olabilecekleri, Bakanlar Kurulu’nda, AK Parti MYK ve MKYK’sında, nihayet çözüm süreci konulu tüm özel toplantılarda yetkili arkadaşların, Sayın Başbakan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın huzurunda, bütün açıklığı ve netliği ile ortaya koyduk. Zaman zaman kendisini çözüm sürecinin romantizmine kaptırarak bütün fotoğrafı görmek istemeyen bazı yetkili arkadaşların ciddi tepkilerine muhatap olduk. Zaman bizi haklı çıkardı.”
Başka söze gerek var mı?
Bugün yaşanan sürecin ana sorumlusu iktidar ve onun kadrolarıdır…
Ana muhalefet partisine çamur atarak işin içinden sıyrılmaya çalışmak hem doğru değildir hem de ahlaki değildir.
Yoksa ‘mücadele döneminde’, muhalefeti ve diğer toplum kesimlerini susturmak ve ‘parti devletini’ kurmak içinde mi terörü kullanmaya çalışıyorsunuz?
7 Hazirandan 1 Kasıma giden süreç ve günümüzde izlenen siyaset, böyle bir niyetin varlığına işaret ediyor…