HALK İKTİDARIN YANLIŞLARINI GÖRÜYOR MUHALEFETİN NE YAPACAĞINI BİLMİYOR

HALK İKTİDARIN YANLIŞLARINI GÖRÜYOR MUHALEFETİN NE YAPACAĞINI BİLMİYOR

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bugünkü sayfa sohbetimizde kimileri bana kızacak…
Kimileri, efendisine şirin gözükmek için azgınlaşacak;
Vesaire, vesaire…

Ama kim ne derse desin…
Kim nasıl düşünürse düşünsün…
Uzun süredir düşündüğüm ve içimde suskun bıraktığım düşüncelerimi bugün sizlerle ‘soru-yorum’ yöntemiyle paylaşmak istiyorum.

Ancak izniniz olursa…
Ve yüksek hoşgörülerinize sığınarak çok küçük bir yaptıktan sonra sayfa sohbetimize devam etmek istiyorum.
O da sizlerin de çok iyi bildiği gibi şu;

Tüm demokratik ve parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de birilerini temsil eden Siyasi Partiler vardır.
Siyasi Parti kuranların ve yönetenlerin felsefe ve ideolojilerinde;
Ekonomik gücü elinde tutan, sermaye sınıfını temsil eden partiler vardır.

Birde hiçbir ekonomik gücü olmayan köylü ve işçi sınıfını temsil ettiğini öne süren Siyasi partiler vardır.

Ve siyasi terminolojide sizin de çok iyi bildiğiniz gibi şöyle kabul görür;
‘Sağ’ düşünceye sahip Siyasi Partiler, sermaye sınıfının Partileridir…
‘Sol, sosyalist’ düşünceyi temsil eden Partilerde, emekten yana olan işçi ve köylü sınıfını temsil eder.
Ve birde bunları daha çok renklendirmek istercesine –ara renkleri- temsil eden Siyasi Partiler vardır..
Her neyse…
Bunları üç aşağı, beş yukarı hepimiz az-buçuk biliyoruz.

Şimdi gel-gelelim bugün sol ve sosyalistlerin oylarını (ara-sıra emaneten alan) ve kendisine Sosyal Demokrat düşünceyi yakıştıran ve aynı zamanda bu partinin kurucusu olan Atatürk’ü referans alan Ana Muhalefet Partisi CHP sizce kendini tarif edecek bir muhalefet yapabiliyor mu?
Yani Parti Bayrağının üzerinde işaretleri olan;
Halkçılık,
Laiklik,
Cumhuriyetçilik,
Milliyetçilik,
Devrimcilik,
Devletçilik ilkelerinin sağlıklı ve inançlı bir şekilde savunabiliyor mu?
Ben sanmıyorum…
Daha doğrusu ve daha açık bir ifadeyle savunmadığını iddia ediyorum.

Örneğin, aklımıza gelenleri dilimizin döndüğü kadar gerekçelendirelim ve ‘soru-yorum’ biçimine dönüştürelim;

Mevcut iktidar, Atatürk dönemi ve ardıl yıllarda yapılıp inşa edilen bütün fabrikaları açık-açık satacağını ilan etti ve hepsini de sattı…
Peki, muhalefet ‘satamazsın’ diye demeç vermekten başka ne yaptı?
“Ben iktidara gelince, bunların hepsini tekrar geri alacağım” dedi mi?
Demedi…
Dediyse de kusura bakmayın ben duymadım…

Son çeyrek yüzyılda ülkemizin derelerini-tepeleri, birilerine peşkeş çekilip;
2400 dolayında Hidroelektrik Santralı (HES) ve ÇED raporu alarak, ülkenin bütün seli-suyu satılırken, muhalefet bu yıkımın karşısında –iktidara gelence- bu talanı nasıl önleyeceğini duyan oldu mu?
Şahsen ben duymadım…

Köylerde ne kadar ilkokul varsa kapılarına kilit vuruldu.
Ülke sathında ne kadar orta okul ve lise varsa İmam-Hatip okulu yapıldı.
Eğitim sistemi her hafta değiştirilerek yaz-boz tahtasına döndürüldü.
Muhalefet İktidara gelince, bu konuda ne yapacağını açık-açık herkesin duyacağı şekilde söyledi mi?

Öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri her yıl binlerce mezun veriyor ve bir türlü atamaları yapılmıyor.
Atanamayan öğretmen sayısı 450 bini çoktan aştı…
Muhalefet bu konuda ne düşünüyor bir bilen var mı?
Varsa bana da anlatsın…

Üniversiteden mezun olup da, sokaklarda akşama kadar iş arayanların sayısı 1,5 milyona dayandı…
İktidar diyor ki; “Ben üniversite açmakla yükümlüyüm, her üniversite bitirene iş bulma gibi bir görevim yok” diyor…
Eeeeeee!
Bu konuda muhalefet ne diyor; kimse bilmiyor…

Muhalefet İktidara gelince ‘tarım politikası’ ne olacak?
Ülkede fabrikalar ya özelleştirilip satılıyor.
Ya fabrikalar yıkılıp, yerine büyük stadyumlar yapılıyor.
Ya TÖKİ Evleri, ya AVM veya da Millet Bahçeleri yapılıyor.
Peki, muhalefet bu konuda ne düşünüyor?
Vesaire, vesaire…
Liste uzadıkça uzuyor…

Şimdi özetmeyerek sonlandıracak olursak;
Şu sıralar Parti üzerine siyasi Parti kuruluyor.
Yani ‘parti kurmak, turşu kurmaktan daha kolaydır’ diyorlardı ya;
İşte tamda böyle oluyor…

Kurulan ve kurulacak olan partilerin hepsi de ‘Liberal’ düşünüyor.
Hepsi de birbirinden gri renklerle ayrılıyor.
Yani hepsi de birbirinin benzeri ve aynı felsefe ve ideolojilere sahip…
Sadece ‘Partilerin’ isimleri değişik…
Ve yorulan, ötekine yerini devrederek nöbet değişikliği yapıyor!
Eeeee!
Bunlar bu şekilde yoluna devam ederken, Atatürk’ün partisi ve Sosyal Demokrat Parti olduğunu iddia eden Muhalefet ne yapıyor?
Kimsenin eğrisine-büğrüsüne karışmayıp uslu uslu oturuyor mu?
Yoksa o da kendini sistemin akışına bırakıp ve arada-sırada bir ortaya süs eşyası gibi çıkıp, sureti-haktan mı görünüyor?
Ne yalan söyleyeyim; insan yine de merak ediyor…

Buyurun…
Sanırım kızmak isteyeni yeterince kızdırmışımdır!
Şimdi söz sırası sizde…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?