DİB`e de dokunulmaya başlandı.
Şimdilik 500 hain el çektirildi…
Biraz erkenciyiz bu zatlar elbette idari dava açacaklar; ‘Ben masumum’ diye. Aslında bütün görevden el çektirilen kamu görevlileri doğal olarak bu haklarını kullanacaklar.
Bütün kamu kurumları için geçerli olmakla beraber özellikle bu camiada yanlış, eksik, haksız ihbar, ispiyon ve jurnaller özellikle de amirlerin memurları hakkında görüş ve kanaatlerinde sübjektif öğenin olabileceği varsayımıyla telafisi zor sonuçlar doğuracak acelecilikten uzak ve objektif olmak, elde delil ve kanıtlar olmadıkça kimseye -maazallah- iftira atmak gibi ilahi mahkemede verilemeyecek mesuliyet altına girilmemeli.
Bu kurumu çok iyi tanıyan biri olarak hain FETO sürek avı yapılırken şunlara özellikle araştırılıp tespitleri yapılsın derim.
1- 17-25 Aralık 2014 sonrası devletin her kademesi bu örgütle mücadele ederken ve yayınlarını yasaklarken bu örgütün kim rutin sohbetlerine katılmış ve Zaman Gazetesi aboneliğini devam ettirerek üstelik inadına evinde değil çalışma ortamına getirmişlerdir. Müftü ve Din Görevlileri vs. not edilsin.
2- Yukarıda milat kabul edilen tarihten sonra bu hainlerin okulları, (lise dengi okullar özellikle) kursları, etüt merkezleri, öğrenci yurtları ve öğrenci evlerinde hangi personel inadına ve kasten öğrencilerini okutmaya ve barındırmaya devam etmişler ve kimler burs almışlardır.
3- Yukarıda milat kabul edilen tarihten sonra kardeşi, oğlu, kızı ve damadı vs. gibi hangi personelin birinci derece yakınları görev yapmaktadır.
4- Görevden el çektirilmiş veya hakkında karar verilmiş personeli atayan sınav komisyonu incelemeye alınmalı.
5- Yurtiçi ve yurtdışı hac ve din görevlileri, idari personeller ve dini ateşeler vs. personel seçimi, yazılı ve mülakatlarda komisyonlarda aldıkları puanları ve puan sıralamaları ile 3-6 ay gibi kısa vadeden başlayıp 1-2 yıl görev alanların özellikle süreleri sürekli uzatılan yurtdışında görevli personellerin bölge sorumluları ve din ataşelerinin vb. icraat ve zaman tünelleri irdelenmeli.
6- Yurtdışı görevlendirilmesi yapılan personellerin özellikle son 10 yılda görevlendirmelerde tahdit konulmasına rağmen kimler kaç defa gidip-gitmediği tespit edilmeli. Paralel yapı alakası araştırılmalı.
7- Yapılan Müftü, Vaiz, Murakıp, Şube Müdürü ve Şef sınavlarında ve mülakatta kazanan ve atanan personelin yukarıdaki maddelerdeki bağlılıkları ve zaman tünellerinin tetkik edilmesi.
8- Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Teşkilatı memur ve idari kadrolarda yapılan atamalar incelenmeli.
9- DİB camiasında, devletin bu FETÖ örgütünü resmen terör örgütü olarak tanımladığı halde kapatılan Asya Finans ve FETÖ ile alakalı benzeri diğer finans kuruluşlarında inadına hangi personelin mudilikleri devam etmiştir.
10- Bu terör örgütüne ait kooperatif ve ticari ortaklıklar vs. ile kimler ilinti ve ilişkilidir.
11- Hangi Müftü ve Din Görevlileri vs. personel son 5 yılda ya da 2014’den sonra üstün başarı ve takdir vs. ile kim ((Vali, Kaymakam, DİB Başkanı) tarafından bir maaş vs. ödül ile hangi üstün ve olağan üstü başarıyı ne kadarlık görev süresince hangi tarihlerde alarak taltif edilmiştir. Şayet varsa taltif edenin de ne kadar objektif olup olmadığının da tetkik edilmesi.
12- Zikredilen tarihten sonra bütün görevlilerin sanal sosyal medyadan (Facebook ve Twitter gibi) beğeni, yorum ve paylaşımları ile arkadaş gruplarının tetkik ve takip edilmesi. Varsa şüphelilerin cep telefonu sms vs. dokümanlarının tespit edilmesi.
13- Fethullahçı Terör Örgütü yanlısı eğitim işkolundaki Aktif-Sen gibi varsa Diyanet ve Vakıf işkolunda yandaş sendikalara kimlerin üye olduklarının araştırılması.
14- Darbe girişiminden bu yana camilerde eğer varsa, sela okutmayan veya kasten okumayan görevliler tespit edilmeli.
Bu maddeler ve kriterler daha da çoğaltılabilir.
Milletimizin saygın ve muteber kurumundaki din görevlisi ve idari personeller arasında olası FETÖ’ye yardım ve yataklık edenlerin tespit edilerek; hak ettikleri cezaya uygun bir şekilde işlem yapılması gerekir.
Ancak, özellikle vurgulamak isterim ki; kutsal savunma hakkı kullanılmadan işlem yapılmamalıdır.
Aksi halde sübjektif yaklaşım, ihbar, ispiyon ve jurnal vs. benzeri hareketlere zemin hazırlanmış olur ki; bu da felaket olur. Ödenmesi mümkün olmayan kul hakkı oluşur maazallah.
Ben şahsen 150 bin kişilik bir kurumda yapılacak detaylı araştırma ve sorgulamaların sonucunda bu rakamın 4 rakamlı sayıların üzerine çıkacağı düşüncesindeyim.