“ESKİ HAMAM, ESKİ TAS”

“ESKİ HAMAM, ESKİ TAS”

Adına ‘Adalet ve Cesaret Kurultayı’ konulan CHP olağan genel kurulu yapıldı.

Başkan adaylarının oylaması sırasında divan başkanlığının aciz kalması, beceriksizliği ve süreci idare edememesinden kaynaklanan hatalar zinciri ön plana çıktı.

Mükerrer oy kullanılması sonucunda, adaylık için yeterli oy alamadığı iddia edilen diğer adaya Kılıçdaroğlu’nun, ‘bu oylar M.İnce’nin hesabına verilsin’ diye lütfetmesi siyasi yetersizlik, acemilik olsa gerek.

‘Ben oy bağışlıyorum’ yaklaşımının ‘tek adam diktası’ndan farkı ne?

CHP’nin 25 yıldan bu yana yaptığı tüm kurultaylarda karmaşa yaşandığı bilinmekte.

Sol partilerin ‘kadro harekatı’ olma zorunluluğu ana düşüncesinde bulunmakta.

En üstteki yöneticisinden, en ücradaki beldelere kadar tüm üye ve gönül verenlerini içersine alan çok geniş ve kapsamlı ekip anlayışı olmalı.

Sağ partilerin felsefesinde sadece lidere dayalı yönetim biçimi bulunmakta.

Yıllardır CHP’de de aynı düşünce egemen.

Lider kendine bağlı dar bir kadro ile çalışmak istemekte.

Bu nedenle delege seçimlerinde kişilerin yeterliği yerine, verileni lütuf olarak bilen, biat edenler sıralamaya girmekte.

Delege baskı altında ve kendi iradelerini kullanmaktan uzak.

Teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde delege sistemi de ne ki?

Tüm oylamalar, üyelerin tamamının katılacağı seçimle olamaz mı?

Ama mutlu azınlığın işine gelmez.

Parti adına konuşanların neredeyse tamamı, ‘Biz Atatürk’ün partisiyiz. Cumhuriyeti kurduk. Bu ülke CHP’siz olmaz. Son kaleyiz…” demekte.

Bu ve diğer sözlerin tamamı doğru ancak, sadece söylemde kalmakta.

1940 yılından bu yana, dönemin koşullarını değerlendiren Ecevit dışındaki CHP liderleri ‘tek adam’ olarak partiye hükmettikleri için başarılı olamadılar.

Günümüzdeki oylar yüzde 25 dolayında tutulmakta, ‘bu kadar, ne yapalım..’ yaklaşımı ile kadere razı olunmakta.

Ülkemizde siyasi partiler liderleriyle tartışılmakta.

Maalesef CHP’de aynı sınıflandırma içersinde.

Kılıçdaroğlu’nun şahsından kaynaklanan bir fazla oyu bulunmamakta.

Alınan oyların neredeyse tamamı CHP’li olma ruhuyla inatla verilenler.

İdeoloji, ilkeli ve tutarlı olma, gelişen olayları izleme ikinci plana ötelenmekte.

Partili olmak,‘takım oyununun’ parçası olup, sadece ben demekle belirlenen hedeflere varılamayacağı kesin.

Dünyanın birçok ülkesinde genç siyasetçiler yönetimde bulunmakta.

Bizde, her seçim döneminde dört milyon genç seçme ve seçilme hakkı kazanmakta.

CHP bunların kaçta kaçına ulaşabilmekte?

Gençlerin büyük çoğunluğunun siyasi tercihi AKP.

En gerilerde kalan ve başarısız olan ise CHP.

Ülkenin ortası, doğusu, kuzeyinde yok.

Ege, Marmara ve diğer bazı illere sıkışmış, Türkiye partisi olmaktan uzaklaşmakta.

Sağ anlayışta olduğu gibi siyaset meslek haline getirmeye çalışılmakta.

CHP’ne gönül verenleri hem mutsuz, hem de umutsuz durumda.

Siyaset sonuç alma sanatı, siyasetçi ise toplumun vicdanı olarak görülmekte.

CHP, yıllardır her ikisinde de sınıfta kalmakta.

TV’de açık oturumlara katılan CHP milletvekili ve PM üyelerinin gelişen olaylara yönelik parti görüşlerini anlatmadaki yetersizlikleri had safhada.

70 yaşına gelmiş, girdiği tüm seçimleri kaybetmiş.

Değişim için umut, inanç, hevesli genç kadrolar, yeni heyecanlar yaratma hedefi yok.

İktidarı zorlayacak, seçeneğin olduğuna inandıramamakta.

Yeni bir vizyon sağlamanın ön koşulu, tek yolu değişim olmalı.

Toplum değişimden yana.

‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı ile bu işler yürümemekte.

CHP’nin görüntüsü, ‘davranış ve işleyiş biçiminin değişmemesi, eskisi gibi, değişen koşullara ayak uyduramamış..’anlamına gelen ‘ESKİ HAMAM, ESKİ TAS’ deyimine uygun.

Mevcut durumda, 2019 seçimleri için söylenecek tek söz, ‘Geçmiş olsun Türkiye’

Umarım yanılırız.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?