Geçenlerde çok sevdiğim bir dostum en son okuduğum kitabı sordu.
Gülümsedim .
Hayırdır dedim; “Facebook paylaşımlarından takip ediyorum çok güzel şeyler yazıyorsun” dedi.
Güldüm.
Mademki sordun , Nazlı teyzeyi okudum dedim.
Yazarı kim? diye sordu..
Bu sefer biraz sesli güldüm. Biraz bozuldu ama gayet sakin bir şekilde; “Aşk olsun sen benimle dalgamı geçiyorsun” dedi.
Estağfurullah canım arkadaşım dalga geçmek de ne demek. Ben sana doğruyu söyledim. İyi de Nazlı teyzenin yazarı yok mu? . Bu nasıl bir kitap deyince bende döküldüm yere düşen boncuk taneleri gibi. Bak arkadaşım geçenlerde arkadaşlarım Samanlıkgıranına giderken beni de davet ettiler. Ortak arkadaşın bahçesine sabah kahvaltısına gittik. Yıllardır arkadaşı görmenin lezzeti bir yana bahçenin manzara ve güzelliği bir yana. Bütün kızlar muhabbet ederken ben bahçeye aklımdan geçirdiğim kırk tilki proje ile işletmeye çevirmiştim. Öyle dalmışım ki bir ara kızlar hep bir ağızdan “huuu abla burada mısın”.. Ben kendime geldiğimde kızlar ellerin İllerinden bizim İlimizin neyi eksik. İnsanlar köylerini dahi kendi gayretleri ile turizme açarken biz niye boş duralım. İnanın üç saatin içinde deniz manzarasına hakim olan o güzelim yere ev yerel işletme haline getirdim ayrılırken de arkadaşıma sıkı sıkı tembihler verdim. İyi düşün ,iyi düşün diyerek haydi kızlar yürüyelim . Buradan şehre ne mesafe var ki!..
İşte o esnada yolda karşıma bir teyze çıktı. Ben o arada her zaman olduğu gibi çiçekleri, böcekleri çekmekle meşguldüm. Kafamı bir kaldırdım ayın on dördü gibi parlayan, beline bağladığı peştamalın kırmızısı yanaklarına yansıyan bir teyze. Önce gözleri gözlerime değdiğinde öyle güzel gülen bir yüzü vardı ki anlatamam.
Ne çekin dedi?
Teyzeciğim güzel gördüğüm her nesneyi dedim.
İstermisin senin de fotoğrafını çekmemi.
Çek bakalım dedi, ama güzel çıksın.
Teyzeciğim sen zaten çok güzelsin dedim.
Her çektiğim kareyi Nazlı teyzeye gösteriyor ve onayını alıyorum. Beğenmediği kareleri siliyorum. Demez mi? Selfide çekecen mi?
‘Allah Allah Allah’ dedim
Nazlı teyze 80 yaşında ve selfi istiyor. Kırarmıyım hiç. Şimdi hazır ol çekiyorum dedim.
Demez mi ? olmadı bu, sen daha güzel çıkmışsın. Valla Nazlı teyzeciğim senin güzelliğinin yanında ben ne kalırım desem de inandıramadım.
Tamam, Nazlı teyzeciğim bu fotoğrafı siliyorum deyince hele dur’ dedi.
Bende azıcık çemberimi açım deyince. Ben sana kurban olurum Nazlı teyzem sen her halinle güzelsin. Sakın ha açma o güzelim çemberini başından. Sen böyle güzelsin. Sadece bir tatlı dokunuşa ve birazda konuşmaya ihtiyacı vardı. Ardı ardına kelimeleri boncuk gibi diziliyordu. Arkadaşlarımla aramızda ki mesafe hayli açılmış ama Nazlı teyzeden de vazgeçemiyordum. Çünkü karşımda okumakla bitmeyecek güzel bir kitap duruyordu.
Söz verdim Nazlı teyzeye , en kısa zamanda ziyaretine gidecek ve onun gönlünü hoş tutacaktım.
İşte arkadaşım dedim en son okuduğum ve henüz daha bitirmediğim ‘kitap’ bu dedim.
Yıllarca çocuklarını büyütmek bir yana hayat döngüsünün içinde bir çok uğraşla bu yaşa gelen ve yalnız kalan yaşlılarımız. Tıpkı çocuklar gibi korunmasız, savunmasız ve en ufak dokunuştan mutluluk saçan gözler.
Zaman zaman hepimiz bitmek tükenmek bilmeyen işlerimizi bir günlüğüne rafa kaldırıp hiç tanımadığımız yaşlılarımıza vakit ayırsak ne güzel olur. Eğer ömrümüz varsa bizde aynı yalnızlığa sarılmayacak mıyız ?