Şimdi okuduğunuz bu ‘üst başlığın’ yanıtını inanın siz benden daha iyi biliyorsunuz ama ben yinede çok kısa bir şekilde ‘1 Mayıs Emekçi Bayramının’ tarihçesine üç-beş cümle ile değinmek istiyorum.
“1 Mayıs Emekçi Bayramının tarihçesi, 1886 yılında Amerika’nın Chicago kentinde 8 saatlik işgünü için greve giden işçilerin mücadelesi ile sembolleşmiş ve üç yıl sonra Paris’te Fransız devriminin 100’üncü yılı olan 1889 da toplanan 2. Enternasyonal Kongresi ‘1 Mayısı’ Birlik ve Mücadele Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.”
Peki, ülkemiz topraklarında ne zaman başlanmıştır bu İşçi Sınıfının bu 1 Mayıs Emek Bayramı?
Osmanlı döneminden-Cumhuriyet döneminde kutlanan önemli ve kritik yıllarda kutlanan ‘İşçi Bayramlarını’ (tamamını olmasa da) şöyle sıralayabiliriz;
1 Mayıs İşçi (Amele) Bayramı Osmanlı döneminde ilk kez; tütün, pamuk ve liman işçileri tarafından Selanik’te gösteri olarak kutluyorlar.
1912 yılında ise İstanbul’da geniş katılımlı 1 Mayıs Kutlaması yapılıyor.
1922 yılında (yani savaş yıllarında bile) ‘1 Mayıs Amele Bayramı’ olarak ve o günün koşullarında Taksimde büyük coşkuyla kutlanıyor.
Hatta 1 Mayıs Mitingine davet çağrısını bildirilerinde şu cümlelerle ‘giriş’ yapıyorlar;
“Amele kardaşım,
Yoldaşım, arkadaşım!
Bir Mayıs Günü’nü sana tebrik eylerim.” Gibi bir giriş yaptıktan sonra o günün kullanılan sözcükleriyle devam ediyor.
1921 İstanbul’un işgal yıllarında, İşgal Orduları Komutanı; Miralay Ballar: “1 Mayıs gösterilerine izin verilmeyeceğini, emre karşı gelenlerin şiddetli bir biçimde cezalandırılacağını” gibi yasakların koyulmasına karşın, o dönemin Türkiye Sosyalist Fırkası’ndan amele arkadaşlarına şu şekilde seslenirler;
“Türkiye Sosyalist Fırkası’ndan
Mayıs’ın birinci günü amelenin en mukaddes ‘bayram’ günüdür.”
Sonra…
Ve daha sonra emperyalist işgal güçleri ülkeyi terk eder…
Savaş biter…
1923 yılı Cumhuriyetle birlikte yeniden başlar ‘yeni’ bir yolculuk…
Cumhuriyetin kurulduğu yıl ‘1 Mayıs İşçi Bayramı’ olarak ilan edilir…
Ve 1925’li yıllara gelince yine baş-gösterir ufak-tefek başkaldırılar…
Ve çıkarılar ‘Takrir-i Sükun’ yasasıyla birlikte bir süre 1 Mayıs Bayramları uzun süre yasaklanır…
Hızlı bir şekilde yol alacak olursak…
Ve 70’li yılların yarısına doğru 1 Mayısları bir bakacak olursak;
1977 yılında yapılan 1 Mayıs İşçi Bayramı, kanlı bir ‘Bayrama’ dönüşür… Yaklaşık 500 binin üzerinde katılımcının olduğu bu 1 Mayıs İşçi Bayramın da, provokatörler, kan dökücüler, işçi sınıfının yeminli düşmanları iş başında olup, gizli bir elin (!) çektiği tetikle, alandaki 500 bin kişiyi adeta tetikler ve bu arbede, kaçış sırasında insanlar birbirini ezerek sağa-sola savrulurlar…
Sonuç; 34 ölü, yüzlerce yaralı. Ondan sonraki yıllarda 1980 yılına kadar kutlamalar kısmen olaysız geçer. 1980 yılında tekrar yasaklanır ve 1Mayıs resmi tatil olmaktan çıkarılır…
Kısacası bizim ülkemizde ‘1 Mayıs İşçi Bayramları’ kabul görmeyen ve her yıl didişip-dalaşarak kutlanan Bayramlardır!
Peki, niye ve neden bir türlü sindirilip, benimsenemez işçi Bayramları?
Her türlü ‘Özel Gün’ kutlamalarına katlanılır, hatta cümbür-cemaat, çoluk- çocuk demeden hep birlikte kutlarız bu günleri de, neden sadece ve sadece bir güne hitap eden bu ‘İşçi Bayramlarını’ kutlamayı sevmeyiz veya kutlanmasını istemeyiz?
Elbet bunun bir gerekçesi olmalı değil mi?
Acaba bu kararı 2. Enternasyonal aldığı için olabilir mi?
Belki de ‘İşçi Sınıfı’ tabiri ‘Komünizmi’ çağrıştırdığı içinde olabilir değil mi?
Kim bilir belki de bu ‘1 Mayıs Emek Bayramını’ yıllar-yılı belli siyasi kesim, yani ‘sol’ düşünceye sahip kitleler kutladığı için bu ‘Bayrama’ tepki vardır!
Olamaz mı?
Bal gibi de olabilir…
Siz aklınıza gelenleri ilave edip, listeyi uzatırken isterseniz bende aklıma gelen diğer etkenleri sıralayayım ha, ne dersiniz?
Örneğin bu ‘1 Mayıs Emek Bayramında’ hangi konulara değinilip, hangi konulara daha çok parmak basılıyor; isterseniz aklımıza gelenleri şöyle alt-alta bir sıralayalım.
Eh, her ‘1 Mayıslar’ gelince mutlaka emek sömürüsünden söz edilir…
Emek sömürüsünden söz edilince en çok kimler rahatsız olur; patronlar…
Haliyle patronların siyasi, yönetsel ergleri…
Emekçi mikrofonu eline alınca ve emeğinin karşılığını isteyince, kimlerin nasırına basmış olur; tabi ki senin-benim nasırıma basacak hali yok ya, işverenin ve patronun nasırına basmış olur ve bu zatı muhteremlerde rahatsız olur…
Peki, bu zatı muhteremler rahatsız olup, keyfi kaçınca başka kimlerin keyfi kaçmış olur; tabi ki onları siyaseten temsil eden siyaset esnaflarının!
Başka ne konuşulur 1 Mayıslarda?
Sadece ülkesinde değil, dünyanın neresinde olursa-olsun, çıkarılan tüm savaşlara karşı çıkar emekçiler…
Tüm dünyada ‘barışın’ hakim kılınmasını salık verirler…
Eh, bundan kimler rahatsız olur; tabi ki silah tüccarları ve onların ülkelerin içinde satın aldıkları işbirlikçiler rahatsız olur…
Yani 1 Mayıslarda salt İşçiler, emekçiler kendi özlük haklarını dile getirip nara çekmezler!
Ezilen, sömürülen toplumun mutlu olabilmesi için ortak çözüm aramayı dile getirdikleri gibi tüm dünya emekçilerinin o gün aynı sesi çıkarmalarını ve aynı sloganı atmalarını isterler…
Ve hep birlikte aynı şarkıyı söylemeyi yeğlerler, aşağıdaki dizelerle;
1 MAYIS MARŞI
Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde
1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı
Sanırım devamını yazmaya gerek yok. Çünkü 1 Mayıs emekçilerinin ne dediğini ve neyi dile getirmek istediğini bu dizeler zaten yeteri kadar anlatıyor…
Dedikten sonra…
Ve bende yüreğimin tüm heyecanı ve inancıyla ‘1 Mayıs Emek Bayramını’ en içten dileklerimle kutluyorum…
Nice 1 Mayıslara ve emek Bayramlarına…