Başbakan Davutoğlu, dostmodern ‘saray darbesi’ ile görevinden azledildi. Şimdi Ankara’da lider toto oynanıyor. AKP’nin yeni genel başkanı ve başbakan kim olacak?
Şu an bunu bilen tek bir kişi var. Henüz genel başkan olacak kişi daha bilmiyor. Yakın zamanda ‘saray’ işaret edecek ve o isim olağanüstü kongrede aday olacak.
Sonra o kişinin eline bir MKYK listesi tutuşturulacak ve işte senin ekibin denilecek. Delegelerde o listeyi onaylayacaklar. Böylece olağanüstü kurultay sona erecek!
Sonra başına talih kuşu (!) konmuş ve genel başkan seçilmiş kişi ‘saray’a davet edilecek ve kendisine hükümeti kurma görevi verilecek.
Eline de taslak bakanlar kurulu listesi tutuşturulacak!
Bir iki gün sonra o listeyle yeniden ‘saray’a çıkacak ve listeyi onaylatacak. Hükümet programı ve güvenoyu işlemleri sonrası yeni hükümet görevine başlayacak.
Biz lider toto oynamaya devam edelim, çoktan yeni başbakanın ismi üzerinde karar kılındı ve bakanlar kurulu dahi belirlendi…
***
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre yeni başbakan “düşük profilli” olacakmış. Ne demek “düşük profilli” başbakan?
Liderlik iddiası olmayacak. Kendi iradesi ile iş yapmayacak. Talimatlara harfiyen uyacak. Varlığını ‘saray’ın varlığına armağan edebilecek.
Daha önce açıklanan “fiili durumu” kabullenecek ve buna uygun davranacak.
Ve biz de buna “ileri demokrasi” diyeceğiz!
“Düşük profilli” başbakan bu durumu içine sindirecek… Bakanlar bu durumu içine sindirecek.
İl ve ilçe teşkilatları bu durumu içlerine sindirecek.
Olağanüstü kongre delegeleri de içlerine sindirecek…
Hatta AKP tabanı da bu durumu içine sindirecek ve kabullenecek.
Kimse ‘böyle demokrasi mi olur?’ diye tepki göstermeyecek.
Bir kişinin iradesi, %49,5 oy almış bir partinin bütününün iradesine egemen olacak.
Bunu anlamak olanaklı değildir.
***
Kaldı ki ‘saray darbesi’ ile azledilen Davutoğlu dahi, azli kabullendi ve itiraz etmeden kaderine razı oldu.
Hem de olası bir erken genel seçimde aday gösterilmeyeceğini bilerek.
‘Biat kültürüne’ yeni bir örnek vererek…
Bu demokratik kültürü(!) anlamak olanaklı değil.
“Stratejik derinlik” anlayışı ile hareket ediyor sanırım!
‘Saray’a övgüler düzerek sessizce kenara çekiliyor.
Şimdi bir müddet beklenilecek. Olağanüstü Kurultay geçecek ve yeni hükümet kurulacak. Sonra nemi olacak?
Yaşanan tüm olumsuzluklar kendisine yüklenecek.
Suriye politikamızda…
Güneydoğu’daki politikalarda…
Ekonomik politikalarda…
Rusya krizi ve sonuçları da…
Ve diğer olumsuzluklarda hep Davutoğlu’na yüklenecek.
Böylece o karalanırken, kendilerini ‘ak’lamaya çalışacaklar. Davutoğlu’da ‘azil’ sonrası takındığı tavır nedeniyle ‘vurun abalıya’ halini kabullenmek zorunda kalacaktır.
***
“Düşük profilli başbakan” sözünü ilk telaffuz eden, AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal oldu. “Güçlü Cumhurbaşkanı ve güçlü Başbakan ile yürümüyor” sözleri de Aydın Ünal’a aittir.
Bu sözlerden anlaşılan şudur.
Cumhurbaşkanı güçlü olacak ama başbakan güçlü olmayacak.
O nedenle “düşük profilli başbakan” formülü devreye sokuluyor.
Bu, bir nevi ‘yarı başkanlık’ modelinin ‘Türk tipi’ uygulamasıdır.
Erdoğan yine Aydın Ünal’ın dediği gibi çok daha aktif olacaktır. Başbakanda, bakanlarda sekretarya görevini yerine getirecektir.
Bizde buna, “ileri demokrasi” diyeceğiz.
Bu durumun demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur…
***
Kilis’te yaşananlar hangi politik hataların sonucudur? Güneydoğu’da yaşananlar hangi hataların sonucudur.
Terör Giresun merkez Çaldağ’a kadar gelmiş!
Turizm perişan halde…
Sebze ve meyve ihraç edemiyoruz.
Ve böyle bir ortamda ülke erken genel seçime sürükleniyor.
Başkanlık hırsı adeta her şeyin önüne geçmiş durumda.
Tüm adımlar ülke sorunlarını çözmek için değil, başkanlık için atılıyor.
MHP sancılı, HDP terör kıskacında, CHP %25’e demir atmış vaziyette. Bu fırsat kaçar mı?
Olağan üstü kongre, “düşük profilli” yeni bir başbakan! Ve tüm ipler bende…
Sonra erken genel seçim,
Yeni meclis,
Yeni anayasa,
Ve başkanlık!..
Strateji budur. Bu stratejiyi bozacak olan; MHP’nin kongre yaparak yeni bir kadronun başa gelmesidir.
CHP’nin de daha doğru ve etkin politikalar üretebilmesidir.
Yani ‘düşük profilli muhalefetten’ ülkenin kurtulmasıdır.
Aksi halde tek kale maç devam eder!
Ve galibiyet kesin olur…
O galibiyet ile de demokrasinin ruhuna Fatiha okunur…