Hitler’in Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı olan Goebbels, sanırım bizimkileri görse aklı şaşardı!
‘Bunlar beni de geçmişler’ derdi…
Günümüzün teknolojik olanaklarını kullanarak, Goebbels’i ‘halkı aydınlatmada ve propagandada’ geçmek elbette kolaydır.
Havuz medyası ne güne var?
Yandaş kanallar ne güne var?
Birkaç kanal dışında, hangi kanalı açarsan aç karşında ‘amaç’ için haber ve programları görüyorsun!
Her gün havuz medyası da; gerek manşetleri ile gerek köşe yazıları ile ‘amaç’ için yayın yapıyor!
Halkımız müthiş bir ‘aydınlatma ve propaganda’ altında…
Zaten okumayan, sorgulamayan bir toplum yapımız var. Böyle olunca da süreklilik arz eden propagandalar ile toplumda kendi ‘amaç’larına yönelik bir algı yaratılmaktadır.
Vatandaşa, medya yolu ile gerçekler değil, istenilen bilgiler sunulmaktadır.
Hiç kimse de ‘kral çıplak’ diyememektedir.
Bu nedenle Goebbels yaşasaydı ‘bunlar beni de geçmişler’ derdi!..
***
“Oslo Görüşmeleri” adı altında, İngiliz temsilcinin gözetiminde terör örgütü yetkilileri ile yapılan görüşmeler bir gerçek!
Bu görüşmelere paralel olarak yapılan “Çözüm Süreci” ve bu süreçte atılan adımlar da gerçek…
Terör örgütü liderinin mektubunun Diyarbakır’da Nevruz’da okutulması da bir gerçek…
‘Habur Yargısı’ da bir gerçek!
Şimdi ‘terör örgütü’ dedikleri PYD’ye destek amaçlı, Kuzey Irak’tan peşmergelerin ülkemiz topraklarından şov yaparak, hem de bir 29 Ekim günü geçirildiği de bir gerçek.
O ‘geçiş töreni’ sırasında “biji serok Obama’ sloganları atıldığı da bir gerçek.
Valilere, “operasyon yapmayın” talimatının verildiği de bir gerçek… Hatta Bitlis Jandarma Komutanlığının valiliğe yazdığı ‘operasyon izni’ yazısına, valinin bu talimat nedeniyle olsa gerek, “ görülen lüzum üzerine planlanan faaliyetlerin ileri bir tarihe ertelenmiştir” cevabını verdiği de bir gerçek!
Bu talimatın, örgüt militanlarının kentlere yerleşmesinde etkili olduğu da bir gerçektir.
İmralı’nın suyoluna çevrildiği, da gerçek…
Ve “Dolmabahçe Mutabakatı” adı verilen belge de gerçek!
Tüm bu gerçeklere rağmen kamuoyunda herhangi bir tepki oluştu mu? Ne yazık ki oluş(a)madı!
Çünkü müthiş bir “analar ağlamasın” propagandası yapıldı…
Analar sustu! Kamuoyu sustu!
***
Bugün ülkemizin her yerinde her gün analar ağlıyor. Her gün şehit cenazeleri yaşanıyor. 7 Haziran seçimleri sonrasından bugüne yaklaşık 700 kişi teröre kurban verildi.
Bunda, hatalı Suriye politikası ile Oslo’da başlayan, “Dolmabahçe Mutabakatına” ulaşan ‘müzakere’ sürecinin etkisi vardır.
Terör örgütünün kentlere yığınak yapmasına göz yumulmasını etkisi vardır.
Bunlar kamuoyunda konuşuluyor mu?
Yazılı ve görsel medya aracılığı ile halka o hatalar anlatılabiliyor mu?
Ne gezer!
‘Terörle mücadele eden iktidar’ propagandası yapılıyor…
Hatta iktidarın ‘müzakere’ sürecindeki hatalarını dile getiren ana muhalefet partisi, medya gücünün de etkisi ile ‘terör destekçisi’ olarak yaftalanmaya çalışılıyor!
Kamuoyunda bu yönde algı oluşturmaya çalışılıyor…
En tepeden başlayarak tüm iktidar güçleri ile görsel ve yazılı ‘yandaş medya’ günümüzde ‘ev sahibin bastırma’ algısı yaratma peşindedirler…
Şehit cenazesine cebinde yumurta ile giderek ana muhalefet partisi liderine saldırmak da bu algıyı yaratmanın bir parçasıdır…
***
Ne demişlerdi?
“Demokrasi bizim için araçtır”… O ‘araç’ kullanılarak varılmak istenen amaç nedir?
O amaç ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ olarak ifade ediliyor.
Amaca ulaşabilmek içinde her araç kullanılıyor.
MHP’deki kurultay girişimine yapılan müdahaleler ortadadır.
CHP’ye yönelik saldırılarda…
Şimdi ellerinde müthiş bir koz daha var. Dokunulmazlık dosyaları…
‘Amaç’ için o dosyaları da ‘araç’ olarak kullanacaklardır.
Ne de olsa demokrasi diye bir dertleri yok…
Davutoğlu’nun görevden istifaya zorlanması ve Binali Yıldırım’ın getirilmesi süreci de buna işarettir.
Zor günler ülkemizi bekliyor…