İnsan yaşadığı kadarı ile ölümüne adım adım yaklaştığını en iyi şekilde nasıl değerlendireceğini bir türlü hesap edemez, Bilir aslında kendine bahşedilmiş bu şairane hayat felsefesinin ardında yatan esas hissiyatın ölüme giderken bile dünyaya alt olmamış olacağını…
Bazı insanın ruhen bu dünyadan hatta kendinden aşıp gitme isteğine şaşırmamak gerekir. Bu kişinin yarattığı değerler ile hakikat olmuş bir iç rahatlığına ek olarak kendi derinliğini gören, bilen ve buna dikkat çekmeyi vazife bilendir. İnsan öldüğünde, yıkanırken aldığı son abdesti ve kılınacak cenaze namazı ile yenilenir.
Artık ustalıkla söylenecek hiç bir sözü kalmamıştır bilgeliğin.
Ölmeyeceğimizi bilmemek (UNUTMAK) ahmaklıktır. Buna göre içimizde insanlığı en iyi şekilde yaşatmak bahşedilmiş en güzel mucizedir.
Ey, insanoğlu; hep sorun var deyip de onu yaratırız kendimize!
İşte böyle bakarsak hayata
Didik didik hep mutsuzluğu yaşarız.
Oysa görmez miyiz? oturduğumuz yerden doğaya uzanan
Yeryüzünü, şahane denizi ve gökyüzünü…
Onca tropikal zenginlikleri ve okyanus’un gel-git’lerini
Orman yağmurlarını ve okaliptus ağaçlarını…
Ve yine görmez miyiz?
Dünyanın en siyahi insanlarını en beyazlarını…
Şükranla anmamız gerekmez mi