ATATÜRK’Ü DÜŞÜNEREK YAŞATANLAR ONUN GÖLGESİNDE BİLE KORKANLAR

ATATÜRK’Ü DÜŞÜNEREK YAŞATANLAR ONUN GÖLGESİNDE BİLE KORKANLAR

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bugünkü sohbet konumuz; Atatürk…
Onun için uyarmadı demeyin;
Sohbetimiz biraz uzun olacak…
Kim bilir;
Belki de bazı okuyucular böyle bir sohbeti sakıncalı bulacak!

Çünkü sohbetimizin içinde Atatürk’ün felsefesinden ve onun ölümsüz düşüncelerinden söz edeceğiz…
Bir anlamda ‘çıkar çevrelerinin’ yuvasına çomak sokacağız…
Örneğin şu özdeyişini dile getireceğiz;

“Arkadaşlar,
Efendiler ve ey millet,
İyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.
En iyi medeniyet tarikat, medeniyet tarikatıdır” dersek…
Sözünü anımsatırsak…

Kimler rahatsız olur sizce?
Kimlerin ayranı kabarır?

“Savaş zaruri ve hayati olmalıdır.
Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” sözün gündemi getirir ve gündemde tutmaya çalışırsak;

Kimlerin rahatı bozulur?
Kimler dişlerini gıcırdatır?

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete efendilik eden onun efendisi olur.” tekrar gün ışığına çıkarmaya çalışsak;

Acaba kimleri rahatsız ederiz?
Yoksa birileri ortaya çıkıp da;
“Ayakların baş olduğu ne zaman görülmüş” diye bizi baştan aşağı budayıp fırça mı atar?

Şu son yıllarda ve günlerde tarım politikasından iyice vazgeçip terk ettiğimiz için Atatürk’ün şu özlü sözünü tekrar anımsatsak;

“Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisini daima mağlup etmiştir” diye meydanlara çıkıp bangır-bangır bağırsak;

Bu haykırışımız’dan kimler rahatsız olur?
Daha doğrusu “ülke olarak biz tarım politikasını niye terk ettik” desek; kimlerin rahatı kaçar?

Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk;
“Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla olur” diyordu öyle değil mi?
Peki bizler ekonomik olarak tam bağımsız bir ülke miyiz?

Yine Mustafa Kemal Atatürk diyordu ki;
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
Aklın ve bilimin yolundan ayrılmayın” diyordu öyle değil mi?

Peki eğitimde biz nasıl bir yolculuk yapıyoruz?
Akıl birlikteliğinin ve bilimin peşinden mi koşuyoruz?
Yoksa günden-güne bilimden uzaklaşıp, okullarımızı İmam-Hatip okullarını (meslek okulu statüsünden çıkarıp) bütün okullarımızı İmam-Hatip durumuna mı getiriyoruz?

Hemde ülkemizin yüzde-98’nin Müslüman olduğunu ileri sürüp iddia etmemize rağmen…
Hemde günden güne çoğalan Tarikat ve Cemaat örgütlerinin bu kadar çok çoğalmasına rağmen!

Atatürk konulu sohbetimizi yavaş yavaş özetleyip sonlandıracak olursak;
Mustafa Kemal Atatürk;
“Fikir ve düşünceler, topla tüfekle öldürülemez” derken…
Düşünce ve ifade özgürlüğünden yanaydı…

Mustafa Kemal Atatürk;
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” derken…

Onun düşüncesi ‘tüketici olmayalım,. üretici olalım’ düşüncesini yaşama geçirmek ve tarım alanında da, sanayi alanında da üretimin içinde yer almaktı…

Tıptı Cumhuriyetin kuruluşundan, aramızdan ayrıldığı gün olan 10 Kasım 1938 tarihine kadar ülke sathında tam 46 fabrika kurup ve yüzlerce, binlerce insanı üretimin içinde tuttuğu gibi…

Ülkenin dört-bir yanına demir yolları yaparak, deniz yollarını hizmete açarak; yoksul halkında toplu taşımacılık yöntemiyle gitmek istediği yerlere yükünü-yumağını taşısın diye hizmet verdi bu memlekete…

Peki o günde, bu günde kimler rahatsız oluyordu Mustafa Kemal Atatürk’ün varlığından?

‘Toprak reformu’ yapmayı düşündüğü için; toprak ağaları rahatsız oluyordu…
Derebeyliğini sürdürmek isteyenler rahatsız oluyordu…

Çağın gerisinde kalmamak için; aklın ve bilimin peşinden gitmek istediği için, toplumu karanlıklarda tutmak isteyen gericiler ve yobazlar rahatsız oluyordu…

Şeyhler ve dervişler rahatsız oluyordu..
Aşiret reisleri ve tarikat, cemaat liderleri çileden çıkıyordu…
Kadınları insan yerine koymak istemeyen ve sürekli ikinci sınıf saymayı yeğleyen bağnazlar, yobazlar istemiyordu Atatürk’ün yaşamın içine taşıdığı ve taşımak istediği bu yenilikleri…

Ve bu yüzden düşman kesiliyorlardı Mustafa Kemal Atatürk’e..
Onun varlığından bu yüzden korkuyorlardı…
Tıpkı bugün gölgesinden bile korktukları gibi!

Son söz;
Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 81. yılında bir kez daha onu hasretle anıyoruz…
Hatta onun düşünceleri ışığı altında yol alamayıp, şu sıralar ülke olarak iyiden-iyiye bocaladığımız için utanıyoruz…

Işıklar içinde uyu büyük insan…
Mekanın cennet olsun büyük devrimci…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?