Okullar yarıyıl tatiline girmeden ilgili bakan, “yarıyıl tatilinde ödev yok” diye demeç vermekte.
Tüm eğitim kurumlarına bu “müjdeli haber” in genelge ile duyurusu yapılmakta.
Görsel ve yazılı medyada “bakan öğrencilere müjdeli haber verdi. Tatilde ödev yok” diye yeni bir buluş yapılmış gibi ilk sıra haberlerinde sunulmakta.
Bu haberin veli ve öğrenciler tarafından sevinçle karşılandığı ifade edilmekte.
Her tatil öncesi benzer açıklamalar hep yapılmakta.
Neredeyse tüm bakanlar hep aynı sözleri söylediler.
Öğrenciler ödevsiz eğitimi çok sever ve hep sevmişlerdir.
Hiç ders çalışmadan, hatta okula devam etmeden sınıf geçilse, diploma alınsa onlar için daha iyi ve mutlu olacaklar ya.
Böyle giderse bir bakan çıkıp “çocukların okula devam etmesine gerek yok, istedikleri diplomayı zamanı geldiğinde kendilerine törenle sunarız” der ise şaşmamak gerek.
Kar yağışı başladığında ana haber bültenlerinde “çocuklara tatil müjdesi verebilecek miyiz” diye haberler verilmekte.
Yıllardır aynı anlayış, değişen bir şey olmadığı gibi değişmesini isteyen de yok.
Adı üzeride tatil. Çocuklar elbette dinlenecekler.
Ödev vermeyin demek sadece popülizmdir.
Hiç olmazsa “kitap okuyun, okutun” deyin bari.
Kısa süreli tatil de olsa ”sosyal, sportif etkinliklere katılın, sinema, varsa tiyatroya gidin” diye önerilerde bulunun.
Biliniz ki eğitim, sınıfta başlayıp, sınıfta sona eren bir süreç değildir.
Eğitimin bir parçası olan ödev sorumluluk almak olup, öğrencilerin olmazsa olmazıdır.
Bırakınız hangi dersler ve kapsamda olacağına öğretmen, öğrenciler ile birlikte karar versinler.
Öğrenciyi yormayacak biçimde ilgi alanlarına göre herhangi bir proje yapma, problem çözme, ayrıntılı inceleme yapma, özellikle kitap okuma yararlarına olacaktır.
Hiç olmazsa yaş grupları dikkate alınarak kitap okumalarını öneriniz.
Okullarda bulunan kitaplıklara giren öğrenci sayısı çok azaldı.
Şehir kütüphanelerinin yerini bilenler ise kalmadı.
Kısacası kitap okunmuyor.
Türk ve dünya edebiyatının klasiklerinden kimsenin haberi yok.
Ömer Seyfettin, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, R. Halit Karay, R.Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin, Kerime Nadir, H.Edip Adıvar, Nazım Hikmet ve diğerlerini tanıyan ya da kitaplarını okuyanların oranı neredeyse yüzdelik dilime girmez.
Victor Hugo, Tolstoy, J. Steinbeck, Dostoyevski, H. De Balzac, M. Gorki, J.London ve dünya edebiyatının diğer ustalarını sorsan kaç kişi tanır?
Bu isimleri bırakın ortaokul, lise, üniversite öğrencisine soralım. Bakalım kaçta kaçı cevap verebilecek?
Hatırlayalım.
Öğretim yılı başında basit bir bahane bulunarak okulların açılış tarihi bayram tatili sonuna bırakılmış, bir hafta uzatılmıştı.
Fethiye, Bodrum, Marmaris Belediye Başkanlarının isteği ile uzatılan tatilin gerekçesi ise maalesef içler acısı, traji komikti.
Nedenlerine bakar mısınız?
“Okulların açılışının erteleme kararı iç turizm ve ekonomimizi çok olumlu yönde etkileyecek” miş.
Turizm sektörü, kötü geçen yaz sezonunun ardından okulların açılış tarihinin uzatılmasını istemekte.
Bunu ifade edenler ise belediye başkanları.
Kültür bakanı tatili açıklıyor.
Onlar için okulların açılmasının önemi ve değeri yok.
Yeter ki para kazansınlar.
Her şey rant.
Bencil, bireysel çıkarlar hep önde, eğitim öğretimin ne önemi var ki?
Başbakan tatili “müjdeli haber” olarak kamuoyuna duyuruyor.
Eğitim bakanından ise çıt yok, sesini çıkarmıyor ve onay veriyor.
“Yoğunlaştırılmış eğitim yapmak suretiyle telafi edeceğiz” aldatmacası ile vatandaşı kandırmak işin kılıfı ve kolay yolu.
“Şaka gibi” diye bir söz vardır ya. Ta kendisi.
Bir ülkenin eğitimine verdiği değer bu kadar basit ve ucuz olmamalı.
Ülkemizde okulların kapalı olduğu gün sayısı, açık olan gün sayısından daha fazla.
Dünyanın en kısa eğitim süresi bizde.
Aradan dört ay geçti. Karne tatili ile ne gibi bağlantısı var denilebilir.
Yıllarda geçse aynı mantık.
Her zaman olduğu gibi günü kurtarmak.
Sadece siyasi popülizm.
Veliler olarak bizler mi?
Dünya ülkeleri arasında TV seyretme, telefon konuşması yapma ve her bir buçuk yılda bir üst model telefon alma şampiyonluğu bizde.
Toplumun kültürü ile asla uyumlu olmayan dizileri en fazla izleyen bizleriz.
Adına ünlü dedikleri sıradan insanların yaşam tarzlarını seyretmeye devam.
Seviyesi çok düşük, basit, mantığa sığmayan evlenme programlarını büyük bir ilgiyle, keyifle izlemeye bayılırız.
Eğitimi aracı kılarak çocuğunu yaşama, geleceğe hazırlayan, bu alanda çok duyarlı olan ailelere son sözümüz;
Karne tatili de olsa, öğrenci için “boş zamanı” olarak değerlendirilmemeli.
Öğrencinin boş zamanı yoktur. Sadece “ ders dışı zamanı” vardır.
Bu zamanı en iyi ve verimli olarak kullanmalıdır.
Kısa süreli de olsa bu tatilde çocuklarınız elbette gezsin, eğlensin, dinlensin.
Sinemaya, tiyatroya gitsinler. Sosyal yaşamın içersinde olsunlar.
Onlara baskı yapmadan, birlikte yapacağınız planlı çalışma programı doğrultusunda yaş gruplarını dikkate alarak kitap okumalarını sağlayın.
Kitap seçiminde sizin de katkınız, duyarlılığınız olsun. Öğretmenlerine mutlaka danışın. Satıcıların isteğine, tercihine bırakmayın.
Başarısız olduğu derslerden eksik olan yanlarını düzeltmek için çalışsınlar.
“İş işten geçmeden, ben nerede hata yaptım” demeden, bugünlerden alacağınız önlem çocuğunuzun geleceğine iyi bir yatırım olacaktır.
Siz onlara inanmayın, aldanmayın ve kanmayın.
Eline sağlık öğretmenim.
”Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” (Emrullah Efendi)