CHP Genel Başkanı’nın, “ABD Tipi Başkanlık Sistemi”ni kabul ederiz anlamı taşıyan açıklaması üzerine,
Başbakan “hodri meydan, sözünü tut” diyerek bu sistemin konuşulabileceğini söyledi.
Ve haklı duruma geçti.
Muhalefet etme adına, yılladır AKP’nin yarattığı yapay gündemin ardından koşan, onların değirmenine su taşımadan öte bir iş yapamayan CHP yöneticileri, başkanlık sistemine karşı olduklarını ifade etmişlerdi.
Şimdi ise ABD yönetim sistemini tartışalım, önerinizi getirin demekte.
Her zaman olduğu gibi, havaya attığı her taş kendi başına düşen CHP lideri, başbakana iki soru ile karşılık verdi ve geçiştirmeye çalıştı.
Bu ülkede ABD başkanlık sistemi uygulanmasının olanaksız olduğunu,
Cumhurbaşkanın böyle bir başkanlık sistemini asla istemeyeceğini bilmez misiniz?
Öngörüden yoksun, sonucunu kestirmeden neden her şeye balıklama atlarsınız?
Ülkemizin iç ve dışında gelişen yığınla sorun dururken, ciddi bir hükümet yönetim sistemi sorunu olduğu aldatmacası önceliğimiz oldu.
1984 yılında Başbakan Özal ve daha sonra Demirel tarafından gündeme getirilen bu sistem değişikliğinin Türkiye için örnek model olacağı öne sürülmüştü.
Ancak kabul görmedi ve tartışılmadı bile.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi dönüm noktası olarak görülmekte.
Ülkemizde istikrar ve etkinliği yakalamak, yürütmenin güçlü olmasını sağlamak için tıkanan, başarısız olan parlamenter sistem yerine “başkanlık sistemi” gelmeliymiş.
Böylece, bu sistemin çare ve kaçınılmaz olduğu algısı yaratılmakta.
Söylenen sadece bu çözümün daha istikrarlı bir düzen sağlayacağı.
Ne tip bir başkanlık sistemi olacağı ortada yok.
Sadece basit ve sığ nedenler gerekçe gösterilmekte.
Asıl gerçeği muhtarlar bilmekte ama onlar da “ser verip, sır vermemekte”.
Yönetimde istikrar gerekçesine sığınanlar, başkan ile yasama organındaki çoğunluğun ayrı partilerden oluşması durumunda ortaya çıkacak kaosu nasıl aşacaklarını açıklamamakta.
İstenilen, yasama ve yargıyı boşlayan yürütme gücünün ele geçirilmesidir.
Bilindiği gibi “başkanlık sisteminin” tek ve tipik örneği ABD olup, 230 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Bu ülkede uygulanan sistem halka, siyasi partilere, siyaset adamlarına, engin bir demokrasi kültürü ve etiği kazandırmıştır.
ABD eyaletlerden oluşan federal bir devlettir.
Dünyada tek örnek olan bu rejim, ABD’nin tarihi, ekonomik, siyasal, sosyal yapısının bir ürünü olup, bu nedenle de özgün bir yönetim biçimidir.
Yürütme, yasama ve yargı organlarının kesin ayrılığı üzerine kurulan sistemdir.
Kuvvetler ayrılığının sert ve katı şekilde uygulanması rejimin güvencesidir.
Siyasi partilerde katı disiplin, grup kararına uyma zorunluluğu yoktur. Bu nedenle siyasal parti liderinin egemenliği ve giderek sultaya dönüşmesi olanaksızdır.
İki partili siyasal yaşam, rejimin ayrı bir özelliğidir.
Başkanlık rejiminin en önemli temellerinden birisi de, temsilciler meclisi ve senatodan oluşan kongredir.
Başkan, meclis ve senato üyelerinin seçimleri çok farklı olup, sistem kurulduğundan bu güne hiç ödün verilmeden belirli kurallar içersinde yapılmaktadır.
En önemlisi, kuvvetler ayrılığındaki oluşumu sağlayacak ve dengelerin bozulmasını önleyecek tamamen bağımsız, güçlü ve etkin bir yargı erkine sahiptir.
ABD başkanlık sisteminin ülkemizde uygulanma olanağı olası değildir.
Ayrıca Fransa’da uygulanmakta olan “yarı başkanlık sistemi” de işlerine gelmez.
AKP, “tek adam, tek lider” yönetimi olmayan hiçbir öneriyi kabul etmeyecektir.
Başkanlık sistemi deyince bizde anlaşılan, yürütmenin başında bulunan “tek adam, tek lider” in diğer tüm kurum ve kuruluşları da yönetmesidir.
Bu uygulamanın adının ne olacağını ortaokul çocukları da bilmekte.
Türkiye Cumhuriyeti laik, üniter bir ulus devletidir.
Farklı arayışlara girerek mevcut sistemin rejim ithali yoluyla bozmaması, “tek adam yönetimi” ne fırsat verilmemesi için ne istenildiğinin bilinmesi gerekir.
Adı ne olursa olsun, diktaya dönüşen tek adam yönetimlerinin ülkelerine verdikleri zararı uygulanan yerlerde görmekteyiz.
Yapılması gereken parlamenter sistemin güçlü kılınmasıdır.
Önceliğimiz; ülkenin önünü tıkayan siyasi partiler ve seçim yasasının değiştirilmesi,
Kuvvetler ayrılığı erkinin tamamen bağımsız olmasının sağlanması,
12 Eylül cuntasından kalan yasaların evrensel değerler dikkate alınarak bir an önce değiştirilmesi, kamudaki tüm yönetim kademelerine liyakatli, eğitimli bürokratların atanmasın yapılmasıdır.