Öyle…
Aynen öyle…
Belki biraz bencil bir anlatım, biraz -kendi kendini öven-durumunda gibi olacak ama gerçekleri de inkar edecek halimiz yok ya!
İster inanın, isterseniz inanmayın Giresun geçmişte de etnik ayrımcılığı ret etmiş bir kimliğe sahiptir, günümüzde de aynı özelliğini korumaktadır…
Azınlık, çoğunluk gibi kategorize değerlendirmelerin hep dışında kalmış ve 1900’lü yılların başına kadar Rum’uyla, Ermeni’siyle, Müslim’iyle, gayri Müslim’iyle yan-yana, omuz-omuza, acıları birlikte paylaşarak, sevinçlerin hep birlikte haykırarak yaşamasını bilen bir kültüre sahiptir Giresun insanı…
Ta ki, birlikte yaşadığımız Rumları emperyalistlerin -ayrı bir devlet kurma hayalleriyle- beyinlerini yıkayıp ve kiraladıktan sonra ellerine tüfek verdikten sonra yıllarca birlikte yaşadıkları insanların üzerine saldırdıkları gibi…
Şimdi diyeceksiniz ki; “Yahu sen sözcükleri evirip-çevirerek sözü nereye getirmek, neye bağlamak istiyorsun?”
Bu kez sözü uzatmadan hemen söyleyivereyim; İzmir’in işgaline…
İzmir işgal edildikten sonra hangi il nasıl ve ne gibi bir tepki göstermiş ona değinmek istiyorum aslında…
Tıpkı, İzmir işgal edilir-edilmez Giresun insanının hep birlikte ayağa kalkıp, gösterilmesi gereken tepkiyi göstermesi gibi…
Dedikten sonra…
İsterseniz artık konunun özüne girelim…
Biliyorsunuz 1914’lü yıllarda Çanakkale’yi geçemeyen emperyalist güçler, birkaç yıl sonra elini kolunu sallayarak hem İstanbul’u işgal güçleri işgal ederken -kışkırtılan Yunanlılar- ise İzmir’i işgal etmişlerdir…
İşgal tarihi; 15 Mayıs 1919’dur…
Bir gün sonra Mustafa Kemal ‘Bandırma Vapuru’ ile yola çıkacak…
Ve Mustafa Kemal yola çıkarken; Giresun, Erzurum, Muğla, Kastamonu ve Denizli, İstanbul ‘İzmir ve Egenin işgaline’ tepki duyan illerin başında gelmekte olup, Giresun’daki miting ise 17 Mayıs gününde gerçekleştirilir.
Giresun’daki miting organizasyonunu o yılların öğretmeni; Niyazı Tayyip Bey ile eşinin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir.
Çok kısa bir süre içerisinde -gece sabahlara kadar çalışarak- halkın katılımı için ev-ev dolaşılarak mitinge katılması için ikna edilmiş ve miting günü ise öğrencilere ‘matemi anlatmak’ için siyah elbiseler giydirilmiş ve kız öğrencilerin kollarına taktıkları beyaz bantların üstüne; “Ey Türk kızı İzmir’i unutma. İzmir senin olmadıkça gözyaşını kurutma” sözü yazıldığı gibi aynı soz slogan olarak miting günü de, büyük kitleler tarafından haykırarak hep birlikte söylenir…
Miting komitesi bir yandan bu mitingi yaparken, öte yandan İstanbul’da ki Hükümet’e şu telgrafı çekerler: (Sözcükler anlaşılsın diye biraz güncelleyerek vermeye çalışacağım)
“Ey ulu hakan,
Tacından İzmir elmasını Türk kanlarıyla boyayarak koparıyorlar. Sıra yarın bizlere gelecek. Senelerce Serhatlarda dolaşan biz Türkler ipte değil, süngüde can vermek için hazırız. Semalarımızdan al bayrak alındığı gün, zümrüt dağların da kanlarımız bir al bayrak gibi serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek. Ali Osmaniyenin kanını taşır, Orhan’ın, Ertuğrul’un bir oğlunu gönderiniz” deniliyor…
Dersaadet’e çekilen bir başka telefon metni de şöyledir;
Osmanlı Sadrazamına,
Dersaadet-İstanbul
“Hükümetinizi, idamımızı tebliğe memur görmek istemiyoruz. Size Türk Sadrazamı olarak hitap ediyoruz.
İzmir’de mavi mi sallanacak, al mı sallanacak?
Hükümetiniz buna bigane kalarak boyun mu eğecek?
İzmirli kardeşlerimiz Yunan Palikaryalarına teslim mi edilecek?
Darağaçları bizimde ufkumuzda belirmekte, idam anımız yaklaşmaktadır.
İzmir’in Yunan’a ilhak edildiğini öğrendiğimiz gün, Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır ve dünyaya hiçbir kuvvet bizi mahsun çevirmeyecektir. Cebir neticesi tacilden başka şeye yaramayacaktır”
İşte böyle…
Giresunlu ne zaman ülke tehlikeye düşse, sorumluluğunu hiçbir kimse anımsatmadan ne yapacağını bildiği gibi, damarına kim basarsa-bassın, eğer biri toplumsal çıkarları gözden çıkarmışsa, Giresunlu da bağrına taş basar ve hain ve işbirlikçileri gözden çıkardığı gibi ölümüne savaşmasını da bilir…
Tıpkı Kurtuluş Savaşında üstüne düşen sorumluluğu yerine getirdiği gibi.
Tıpkı, toplumun ortak çıkarlarını kendi çıkarlarına dönüştürenlere savaş açıp, onları aralarından soyutlayıp, çıkarıp attıkları gibi…
Yarın 17 Mayıs…
Yarın 97 yıl önce Giresun Kasabası büyük bir mitingini ev sahipliğini yaptı.
Emperyalistlere ilk uyarı fişeğini bu kentin sokaklarından fırlattı!
Miting den iki gün sonra gözlerimiz Samsun’da olacak…
Daha sonra da Havza’da olacağız…