ULEMA VE UMERA

ULEMA VE UMERA

Alemlere rahmet olarak gönderilen, merhametin simgesi Peygamberimiz Efendimiz (SAV), Cebrail vasıtasıyla inzal olan Ayet-i Celile’leri hem insanlığa tebliğ etmiş, hem de iyice anlaşılması için izah etmiştir. İslâm literatüründe buna Hadis-i Şerif denilir. Hadis-i Şerifler bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’in şerhi sayılır, her mü’mini ilgilendirir, bağlayıcı özelliği mevcuttur. Efendimiz (SAV) bu bağlamda bir Hadis-i Şeriflerinde:“Toplum içinde iki sınıf insan vardır ki, bu iki sınıf iyi olursa toplum iyi olur, kötü olursa toplum kötü olur; bunlar Ulemâ ve Umerâdır.”buyurmaktadırlar.
Düşünebiliyor musunuz? Cenab-ı Allah insanları bilâistisna, tertemiz bir şekilde mü’min olarak yaratıp, dünyaya gönderiyor; her hangi bir proğram yüklenmemiş yeni imal sıfır km. bir bilgisayar gibi bu iki sınıf insana emanet ediyor. Ulemâ sınıfı Umerâ sınıfını eğitiyor, yetiştiriyor ve böylece idarî mekanizma şekilleniyor; dolayısıyla ulemâ ve umerâ denilen bu insanlar da, dünyaya gelen diğer insanları şekillendiriyor, yetiştiriyor. Netice itibarı ile tertemiz olarak dünyaya gelen insanların dünya ve ahiret hayatlarının oluşumunda, mü’min, münafık, müşrik veya kâfir olmalarında alimlerin ve amirlerin küçümsenemez derecede payları ve sorumlulukları vardır.
Mü’minler, kendilerini eğitecek alimleri ve idare edecek amirleri seçerken, dînî kriterleri esas almak zorunluluğunu unutmamalı. Zira dünya ve ahiret saadeti ancak böyle sağlanır. Bu hususta hassas olan kazanır, lâkayd davranan kaybeder; tarihin derinlikleri bunun misalleri ile doludur. Efendimiz, önderimiz (sav)in:“İnsanlar melik(idareci)lerinin dinindendir. İdarecileriniz amellerinizdir. Nasıl iseniz(lâyık olduğunuz şekilde)öyle yönetilirsiniz.” Mealindeki sözlerinin ne kadar önemli ve isabetli olduğunu iyi kavramak gerekir. Çünkü: fırıncıların ekmeklik hamurları muhtelif şekillere sokarak, leziz ve temiz ekmekleri imal etmeleri ile; alim ve amirlerin, insanları iman ve inkâr bakımından muhtelif şekillerde yetiştirmeleri arasında yakın bağ vardır. Ekmek ve diğer unlu gıdaların kalitesi, temizliği ve lezzetinde fırıncının rolü ne ise, insanların dünya ve ahiret hayatlarının negatif veya pozitif, yani İslâmi veya gayri İslâmiolmasında alim ve idarecilerin rolü odur
Evvelen ve bizzat belirtmeliyim ki, sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın dünyevi ve uhrevi hayatlarının kurtarılması adına, bütün zorluklara, engellemelere, çile ve zahmetlere rağmen; yorulmadan, yılmadan, gece-gündüz demeden çalışan, gayret eden, sabreden; İslâm ile insan arasındaki engelleri kaldırmaya azmeden vefakâr ve cefakâr alimlerimiz, siyasilerimiz veidarecilerimiz başlarımızın tacı, gönüllerimizin ilacıdırlar. Sayıları az da olsa onlar bizim yıldızlarımızdır, pusulalarımızdır, medar-ı iftiharımızdır. İslâmın gereği gibi anlaşılması ve yaşanması konusunda hayatlarını, servetlerini seve seve feda eden böylesi Allah dostlarına, Peygamber sevdalılarına ve Kur’an aşıklarına selâm olsun, Mevlâ yâr ve yardımcıları olsun.
Ammâ ve lâkin, madalyonun bir de öbür yüzü var, oraya da bakmak gerekir: Din-i İslâm’ı Mübin-i gereği gibi anlatmayan, Kur’an-ı Kerim’i sadece mezarlıklarda okunan ölü kitabı şeklinde lanse eden insanlar…İslâm, hayatın her safhasına, 24 saatin her saniyesine karışan bir hayat nizamı olduğu halde, buna itibar etmeyerek, insanları kendilerinin veya başkalarının zevklerine, nefislerine, heva ve heveslerine göre yönlendiren ve yöneten insanlar… İlâhi hükümleri tebliğ etmekten çekinerek, İslam’ın sadece dualardan, zikirlerden ve ibadetlerden ibaretmiş gibi algılanmasına çanak tutanlar…
Allah’ın rahmetini daima öne çıkartarak, azabından asla bahsetmeyenler…Sözde İslâmi cemaat ve tarikatları Allah’a giden yolda barikat haline dönüştürenler…Saf, eğitimsiz ve şuursuz Müslümanları cemaatçilik veya tarikatçılık kılıfı altında temeli şirke dayalı gayr-i İslâmi siyasi yelpazelere yem yapmak suretiyle, Alem-i İslâm’ın ehl-i küfür karşısında hezimete uğramasına zemin hazırlayanlar…Allah’ın ter temiz olarak kendilerine emanet ettiği çocuklarımızı, gençlerimizi, insanlarımızı uyguladıkları İslâm dışı idare ve yönetim tarzları ile kirleten, yörüngesini değiştiren, terörist ve imansız bir şekilde yetiştirip, toplumun başına belâ edenler…Uyguladıkları yanlış ekonomik modeller ile nimet-külfet dengesini bozarak, insanların bir kısmının çokluktan ve tokluktan, bir kısmının da açlıktan ve yokluktan ölmesine; veya sıkıntılı, çile ve ızdırap dolu hayat yaşamasına sebep olanlar…Ellerindeki makam ve mevkilerinin, şan ve şöhretlerinin, mal ve mülklerinin daimi olması adına; Yahudi ve hıristiyanlara şirin görünmek için Müslümanların maddi ve manevi yönden helakına, topraklarının işgaline, servetlerinin yağmalanmasına, namuslarının kirletilmesine; kadınlarının dul, çocuklarının yetim ve öksüz kalmalarına, onurlarıyla oynanmasına, haysiyetlerinin rencide edilmesine sebep teşkil edenler…Asla unutmayın ki, adınız ve sanınız, makamınız-mevkiiniz- markanız, kariyeriniz-servetiniz-şöhretiniz her ne olursa olsun…Ulema da olsanız, Umera da olsanız, bu şaşaalı, şamatalı, debdebeli ve renkli hayatınız bir gün mutlaka sona erecek ve herkes gibi sizler de o karanlık kabre konulacaksınız. Ve yine unutmayın ki, Mahşer Günü Mahkeme-i Kübra’da “Cehennem’e atılmak” talebi ile yargılanacaksınız. Zaman aşımı, temyiz, torpil, adam kayırma gibi iş ve işlemlerin Yüce Mahkemede olmadığını duymadı iseniz, biz hatırlatalım. Bütün insanlar gibi siz de, yaptıklarınızdan ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdan, söylediklerinizden ve söylemeniz gerekirken söylemediklerinizden hesaba çekileceksiniz. O gün hayatınız görüntülü ve sesli olarak önünüze konulacak ve siz hiçbir icraatınıza itiraz edemeyeceksiniz. Üzgünüm, ama size bir kötü haberim daha var: O gün ne avukatınız olacak, ne de beğenmediğiniz kararı temyize göndereceğiniz bir üst mahkeme. Bunlar bir dost nasihati, bir kardeş tavsiyesidir. Dikkate almak da, boş ver demek de size kalmıştır. Selam Hakk’a tabi olanlara…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?