TARİHİ ESER VE KİŞİLERE SAHİP ÇIKMA İNSANDA AZDA- OLSA OLMALI UTANMA

TARİHİ ESER VE KİŞİLERE SAHİP ÇIKMA İNSANDA AZDA- OLSA OLMALI UTANMA

 

Bugünkü sohbet konumuzu; Trabzon Atatürk Köşkünde yaşanan ve görüntülenen skandal üzerine yapsak; “acaba sıkıcı olur mu?” diye düşünmüyor da değilim hani!

Gerçi son otuz-küsur yılda ve gün geçtikçe Atatürk’ten uzaklaşıp, Atatürk’ten uzak kalınmaya çalışılıyor ya!

Yani bana ne kadar inanırsınız veya sizlerinde çevresinde azda olsa bulunur mu bilmem ama ‘inanın bana’ bundan otuz yıl öncesi ‘Atatürk’ sözcüğünün geçtiği yerde, gözlerinden ‘yaş’ gelenler;Hem vallahi, hem billahi (niyedir bilmem) bugünlerde ağza alınmayacak küfürler ediyor…

Her neyse…

Demem o ki; gün geçtikçe ‘Atatürk Düşmanlığı’ günden-güne bir hayli çoğalıyor…

Allah sonumu ‘hayır’ etsin!

Niye “Allah sonumuzu hayır etsin” diyorum?

Her ne kadar ‘laik bir toplum’ olduğumuzu iddia etsek de; genelde toplumsal tarifimizi “Müslüman Bir Toplum” olarak tarif ediyoruz…

Eh, Müslüman bir toplumda (dirisine sahip çıkmasa da) ölüsüne (göstermelik ve eşin-dostun hatırı içinde olsa) ölüsüne sahip çıkar diye bilinir!

Onun içinde bizim dinsel inancımızın içinde, gelenek ve görenek yolculuğumuzun içinde ‘ölenin arkasından’ kötü söz söylenmediği gibi ona iyi gözle bakılır ve ardından ‘hayır dualar’ yapılır…

Ama her nedense bu ülkenin ‘Kurtuluşunda’ ve ‘Kuruluşunda’ en ön saflarda olduğuna inandığımız Atatürk’ün eserlerine sahip çıkılmadığı gibi ardından küfürlerde savrulmaya başlandı…

Söz yine uzadı ve uzayacağa benziyor ama sevgili dostlarım;

Söz uzasa da, her kim ki yazılanlara-çizilenlere inanmasa da…

Eskiden olduğu gibi ‘bilgiler’ çok uzakta değil ki; herkesin elinin altında…

Açın bilgisayarınızı…

Şöyle bir soru sorun İnternet denilen aygıta; “M.Kemal Atatürk’ün dünya ülkeleri arasındaki yeri ve önemi nedir?”

Bakalım karşınıza neler çıkacak?

Hangi ülkeler cadde ve sokaklarına Atatürk ismini vermiş?

Hangi ülkeler meydanlarına Atatürk Heykellerini kondurmuş?

Hangi ülkeler Atatürk’ü ders olarak okutuyormuş?

Bunları bulmak ve görmek o kadar zor değil ki…

Tamam sıkıldınız biliyorum ama sıkılsanız da kusura bakmayın bu konuda çok dertliyim ve her gün Atatürk üzerine yaşanan olumsuz gelişmelerden çok rahatsızım, onun için bu kez bende ağzıma geleni konuşacağım!…

Biliyorsunuz Doğu Karadeniz Bölgemizin en ihtişamlı ve tarihi Atatürk Köşkü Trabzon ilimizde…

İl merkezinin zirvedeki çam ormanlarıyla süslenmiş tepesinde…

Bir diğer ifadeyle Soğuksu Mahallesinde…

Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ama bir kezde benim burada tekrar etmemde bir sakınca yoktur diye düşünüyorum; Mustafa Kemal 1924 yılının 15 Eylül’ünde Trabzon, 19 Eylül tarihlerinde de Giresun Ve Ordu illerini ziyaret etmiştir…

Mustafa Kemal Atatürk, 15 Eylül 1924 yılında Trabzon’u ziyaret ettiğinde zirvedeki tarihi köşkte kalmış, orada ağırlamışlar ve o tarihten sonra da oranın adını “Atatürk Köşkü” Vermişler…

Ve kaldığı üç günlük süre içinde de, hangi eşyaları kullanmışsa, daha sonra ‘Odalarında’ itinayla yerleştirilmiş ve korumaya almışlar…

Ve işin en ilginç ve en güzel yanı da; Atatürk 10 Haziran 1937 yılında tekrar Trabzon’a gelip ve bu köşkte kaldığı sırada, tüm mal varlığını ‘Ulusa Armağan’ ettiğini ‘vasiyetini’ bu köşkte açıklamıştır.

Şimdi mi ne olmuştur?

Şimdi de, ülkenin diğer illerinde Atatürk’ün değerlerinin başına ne geldiyse Trabzon’daki Atatürk Köşkünde bulunan tarihi eserlerin başına da o gelmiştir…

Biliyorsunuz bizde her ne kadar “Tarihi Eserleri Koruma Birimi” gibi Kurumlar olsa da bir onu “Sakın Koru-ma” olarak anlıyor ve öyle değerlendiriyoruz!

Gazetelerde gerçi görmüşsünüzdür ya; birde ‘görsel’ olarak ben paylaştığım aşağıdaki skandal fotoğrafı…

Yani Tarihi Avizeyi tamir etmek için Tarihi Bilardo Masasının Çuha üzerine yerleştirerek tamirat işinin nasıl yapıldığını görün istedim!

Hemde Köşkü ziyaret edenlerin gözleri önünde…

Sonuç;

İslam inancına göre; yer-üstünde yaşayanların duaları yer-altında yatan ölülerimize gittiğine inanılıyorsa; Onların ‘Beddualarının’ da yer üstüne çıktığına inanmamız gerekir diye düşünüyorum…

Eğer bir beddua yoksa; niye ardı-arkası kesilmeyen felaketler bir türlü yakamızı bırakmıyor?

Bunun üzerinde düşünmeye değmez mi?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?