ŞİRKET NE YAPACAĞINI ALANEN DUYURUYOR  BAZI YÖNETİCİLERİMİZ DUYMAZDAN GELİYOR

ŞİRKET NE YAPACAĞINI ALANEN DUYURUYOR  BAZI YÖNETİCİLERİMİZ DUYMAZDAN GELİYOR

 

Yaklaşık yirmi gündür Giresun kamuoyu Derelinin Konuklu köyü ve yakın çevresinde; Koza Maden Arama A.Ş’nin çok yakın bir zamanda sondaj yöntemi ile ‘altın araması’ yapacağını basın ve ilan yoluyla bangır-bangır bağırıyor…

Duyurabilmesi için davul-zurna ile ‘Sağır Sultanı’ bile uyarıyor!

Ama her nedense bazı yöneticiler ve yönetsel ergler; böyle bir konudan haberdar olmadıklarını söylüyorlar…

Geçtiğimiz günlerde ‘Gündem Gazetesinin’ ön sayfasında yayınlanmış bir haberden alıntı yapıyorum. (ve şimdilik ismini vermek istemediğim iki yönetici)

“Henüz bilmediğimiz bir konu” diyor…

Böyle diyor demesine de, ardından da “Bizlerde sanal basından okuyoruz” diyor…

Ve devam ediyor; “…siyanürün ne olduğunu iyi bilenlerdenim. En önce ben karşı çıkarım” dedikten sonra da, kendi içinde birbiriyle çelişen cümleleri devam ediyor: “Bize gelen bir konu yok” (artık bilgi nasıl geliyorsa)

“Ortada şov yapanlar var”

Dikkat edilirse ‘siyanür tehlikeli’ olduğu hem biliniyor, hem de kendileri ve zat-ı şahanelerinden önce bu tehlikeyi öne sürerse bu ‘şovdan’ sayılıyor!

Ve devam ediyor benim sevgili yöneticim; “Durumu öğrenince gerekli açıklamaları yapacağız” (Hay Allah razı olsun, birde açıklamasa ne yaparız!)

Devam; “vatandaşı, sağlık bakanlığı, çevre bakanlığı korur. Bu memleketin her karış toprağı, her insanı bizim için çok önemli” (Halbuki ruhsatı veren Çevre Bakanlığı)

Neyse…

Bu altın arama konusundan hiçbir şekilde bilgisi olmayan ve sadece bunu (kendi ifadesiyle) Sanal Medyadan öğrenen yöneticimiz, her nedense Konuklu da yapılacak toplantıdan bi-haber olmuş olacak ki; “…son karar önemli. Konuklu da toplantıda bizlerde çevremizde neler olup bittiğini öğrenmiş olacağız. İlimizin Valisi, yurdumuzun Bakanlıkları her zaman vatandaşın yanında, insanlara zarar verileceğini düşünmüyorum.” diye sözlerini bitirdikten sonra, bir diğer genç yöneticimizde şöyle sürdürüyor görüş ve düşüncelerini;

“Çevremizde altın arama ile ilgili çalışmalar önceki yıllarda da yapıldı. Henüz orta da bir şey yok. İşletme ile ilgili ruhsat yok. (Mademki yok, ben bundan önceki bir yazımda vermiştim ama yine vereyim bari)

Proje sahibinin adı: Koza Altın İşletmeleri A.Ş.

Projenin adı: Giresun ili, Dereli İlçesi, Konuklu Köyü mevkii…

Maden arama ruhsat no’su da: S. 82193

Sanırım bu kadarı yeterlidir diye düşünüyor ve kaldığımız yerden devam ediyorum: “..sadece arama ruhsatı var. Firmanın ne yapmak istediğini, yaptığı çalışmalarda hangi madenlere ulaştığını henüz öğrenemedik. Altın arandığı söyleniyor. Siyanür olursa karşı çıkarız. (bizde bunları söylemeye çalışıyoruz) siyanür sorun. Aşağıda bizler varız. 11 Şubat Konuklu da toplantı yapılacak. Uzmanları dinlemek zorundayız. Çevremizde ne olup bittiğini o gün anlayacağız.”  diye konuştuktan sonra, Konuklu Muhtarı da üç aşağı-beş yukarı buna benzer bir şeyler söylüyor…

Şimdi gelgelimim birlikte düşünmeye…

Bildiklerimizi birbirimize anlatmaya…

Ve ben aklımın erdiği kadarıyla diyorum ki; “Kardeşim ‘bilim’ bile bilimsel yol alabilmesi için kuşkuları beraberinde taşıyorsa, biz neden ülke çapında bir sürü sansasyonu olun, (gerçek olmasa da) yer-yer dedikodusu dolaşan siyanür illetinden kuşkulanmayalım?”

Neden çevresinde yarattığı ölümcül sonuçlardan korkmayalım?

Hı, neden?

Mademki siyanür denilen illet zehirlerin en tehlikelisi ve en ölümcülü…

Mademki siyanür, sulara karışınca tehlikelerde bir ‘su akışı hızlılığında’ hızlanıp çevredeki tüm canlıların yaşam haklarını elinden alıyor…

Mademki Siyanür denilen baş belası, yüzünü her gösterdiği yerde hızlı bir şekilde buharlaşıp havaya karışıyor ve daha sonra yağmurlarla birlikte bağımıza bahçemize düşerek tüm yetiştirdiğimiz ürünler yoluyla bizleri zehirliyor…

O halde neden karış çıkmayalım siyanür denilen illete?

Bakın bu ‘altın arama’ avcıları elde edebileceklerini ‘elde edebilmek’ için başvurmadıkları hile ve dalavere yoktur…

Daha doğrusu bunların işi-gücü dalavere ve yalan üzerinedir!

İşte size yalanlardan birisini açıklayacağım ama önce izin verirseniz yine küçük bir tanım yaptıktan sonra vermek istiyorum vermek istediğim örneği…

Dereli…

Adı üzerinde ismi derelerin, akarsuların ve dereciklerin çokluğundan gelir.

Hatta vadiyi oluşturan en büyük akarsu ismini bile en yüksek köyümüz olan Aksu Köyünden alıp, kıvrıla-kıvrıla, büklüm-büklüm Karadeniz’e doğru yol alırken, sağındaki ve solundaki tüm köylerin dere ve dereciklerini toplayıp, en sonunda Karadeniz’e teslim eder…

Az öncede söylediğim gibi Derelinin ismi derelerinin çok olmasındandır…

Hatta bu salt Dereli merkezin değil, birkaç köyünün ismi de akarsularının olmasında ileri gelmektedir;

Aksu köyünün ismi; Aksu deresinin çıkış noktası olduğu içindir…

Heydere Köyü’nün ismini : eteğinden akan dereden aldığı gibi….

İçmesuyu Köyü; İçme su isimli deresinden…

Pınarlar Köyü; Pınarlarının çok olmasından…

Tamdere Köyü’nün adı: Tam Deresi’nden…

Uzundere Köyünün adı: Uzun dere çayından aldığı gibi…

Demem o ki, belki bilmeyenler için inandırıcı gelmeyecek ama inanın bana Dereli’nin 40 köyü var, kırkının da mutlaka bir deresi vardır…

Yani demem o ki; Derelide derisiz köy yoktur…

Tıpkı geçmişte değirmeni olmayan köy olmadığı gibi…

Eh şimdi gelelim şu meşhur altın rama firması olan; “Altın Koza Maden Arama A.Ş’nin ÇED raporu ve işletme ruhsatı alabilmesi için Bakanlığa sunduğu belgeden; PROJE ALANININ HASSASİYET DERECESİ başlığından bir alıntı:

ÇED alanının 6 Km. doğusunda KUZALAN TABİAT PARKI

(Yanlış. Çünkü bu Park ÇED alanının kuzeyine düşmektedir)

Proje alanının 7 Km. batısında AĞAÇBAŞI TABİAT PARKI

14 Km. Güneydoğusunda KOÇKAYASI TABİAT PARKI bunmaktadır.

Proje alanı ve yakın çevresinde 2873 sayılı “Özel Çevre Koruma Bölgeleri”

Başlığında tanımlanmış alan ve 2873 sayılı “Milli Parklar Kanununa” giren “Milli Parklar” “Tabiat Koruma Alanları” “Tabiat Anıtları” “Tabiat Parkları” maddesi altında yer alan özellikte herhangi bir alan bulunmamaktadır. (yukarıda tabiat parklarını hem var, hem yok gibi gösterilse de, şimdi asıl yok sayılan ifadeyi büyük harflerle aynen veriyorum)

Proje alanı içerisinde bir SULAK ALAN bulunmamaktadır…

Neymiş efendim; proje alanında SULAK ALAN bulunmamaktaymış!

Eh, o halde ‘sulak alan’ yoksa tehlike de yok demektir!

Böyle diyorlar demesine de, şeytan beni ha-bire dürtüklüyor şunu da sor diye; “Yahu kardeşim madem ki, siyanür gibi tehlikeli maddelerle ‘altın arama’ işlemi yapmayacaksınız, o halde proje alanında ha su olmuş. Ha olmamış ne fark eder, arayın arayabildiğiniz kadar” öyle değil mi ama?

Yok, proje alanında tehlike arz edecek ‘tabiat anıtlarıymış’ yok ‘Tabiat Parkları’ varmış veya yokmuş, siz çevreye zarar vermeyecek bir biçimde ister ‘altın’ arayın, isterseniz yörenin ‘altını üstüne getirin’ bizi ilgilendirmez!

Üstelik hem siz, hem de ülkemize ekonomik değer katacağınız için bu bizleri daha da çok memnun eder!

***

Sonuç: Altın arama şirketi internet başta olmak üzere gazete sayfalarında ve valilik ilan panolarında yapılacak toplantının verimli olması ve herkesin katılımı için gerekli ‘duyuru’ çalışmalarını yapıyor ve kamuoyunu bilgilendiriyor.

Sadece ve sadece her niye ise duymak istemeyenler, duymak istemiyor…

Üstüne üstlük durumdan vazife çıkararak, kendince efendilerine özenip, ince-ince siyaset yapmaya kalkıyor!…

Ama şunu eski bir eğitimci olarak tekrar belirtmek isterim ki; ‘İnsanlık var olduğu günden bu yana tarihin tekerlekleri asla geriye değil, hep ileriye yönelik dönüyor.”

Şimdiiiiiiiiiiiiiiii!

Tarihin sayfalarında gelecekte nasıl değerlendirilip, nasıl yargılanmak istiyorsanız o doğrultuda karar verin…

Karar sizin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?