SEÇİM TEMPOSU HIZLANIRKEN

SEÇİM TEMPOSU HIZLANIRKEN

Hızla yaklaşan oylamaya bir aydan daha az zaman kala tempo hızlandı.

‘Hayır’ ya da ‘evet’i savunanlar tüm güçleriyle atağa geçtiler.

İktidar, yıllardır aynı yöntemle, bildik söylem ve konuşmaları yapmakta.

‘Evet’çiler, her zaman olduğu gibi yönetimde olmanın avantajlarını kullanmakta.

Neredeyse tüm yazılı, görsel medya ve iletişim araçları emirlerinde.

‘Hayır’ diyenler ise bir, iki gazete ve TV ile seslerini duyurmaya çalışmakta.

Seslerini duyurmada zorlanan ‘hayır’cılar, tüm olumsuz koşullara karşın ara vermeden mücadeleye devam etmekteler.

MHP ile gönül bağı kuranların neredeyse yüzde doksanının büyük destek verdiği Meral Akşener ve arkadaşlarına yapılanlara ne demeli?

Konuşma yapacağı salonların elektrikleri kesilmekte, verilen görevi yarım bırakmayan,  sahibinin sesi olanlar tarafından her türlü sabote yapılmakta, neredeyse konuşma yapacağı il, ilçe ve yerleşim birimlerine girme yasağı konulmak istenilmekte.

Alanlarda ‘Daha güçlü Türkiye ve demokrasi’ söylemleriyle ‘evet’ diye nutuk atanlar bu duruma ses vermeyerek, hoşnut olmaktalar.

Okul salonunda propaganda yapmak, cami alanlarında ‘evet’ afişleri asmak güzel.

‘10 yılda Osmanlıyı tarumar ettiler, yıktılar. 1923’te 650 yıllık çınara darbe yaptılar..’ , ‘..evet çıkmazsa iç savaş çıkacak..Kuran’a, ezana saldırdılar’, ‘hayır diyenler terörist, haçlı zihniyetinde olanlar, ülkesini sevmeyenlerdir..’ gibi aslı olmayan, gereksiz ve tamamen iftiradan ibaret olan söylemlerin bu oylama ile ne ilgisi var?

‘Evet’ gerekçesini savunamazsan, ilgisi olmayan bu tür konuşmalara mahkûm olursunuz.

Türkiye’deki uzantısı KDP ile ‘evet’ kampanyası başlatan Barzani, milletvekili olduğu halde yemin etmeyerek tüm haklarından yararlanan Leyla Zana ve rejim değişikliğine kayıtsız koşulsuz desteğini sürdüren Devlet Bahçeli birlikteliğine ne demeli?

‘Evet’çilerin hazırladığı ve 24 sayfadan oluşan ’18 Maddelik Reform’ broşürünün ana başlığına, “Daha Güçlü Türkiye, Daha Fazla Demokrasi” cümlesi ile giriş yapılmakta.

‘Tek adam’ yönetimindeki ülkelerde güçlü demokrasi olduğunu duyan, gören var mı?

‘Hayır’ diyenlere her türlü baskıyı yap, sonrasında ‘..Daha Fazla Demokrasi’ iste.

‘Vesayeti Başlattılar’ de, tüm olanakları kullanarak vesayeti uygula.

‘Hedef Daha Güçlü Bir Türkiye’ imiş. Dünyanın en güçlü ülkesi olacakmışız!!

Ulusal gelir iki katına çıkacakmış!!

Değişiklik ile “Milletimiz kazanıyor, Türkiye Kazanıyor” muş!!

Elbette, ‘Başkanlık Sistemi’ uygulaması koşuluyla.

Halen uygulanmakta olan parlamenter sistemin suyu mu çıktı?

Mevcut sistemde elinizi, ayağınızı bağlayan mı var?

Suçlu, karar verme ve uygulamada sıkıntı yaratan oligarşik bürokrasi imiş.

Liyakatten yoksun kişileri devletin en üst düzeyine getirirsen olacağı bu.

Dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinin tamamı parlamenter sistem ile yönetilmekte.

Bu ülkelerden sadece ABD’de başkanlık sistemi var.

Onlarda da, yönetim yapılanmasında değişmeyen çok farklı uygulamalar bulunmakta.

Dünya ülkeleri arasında, her alanda geri kalmışlık sıralamasında en sonlarda bulunan ülkelerin tamamı ise “başkanlık sistemi” ile yönetilmekte.

Güçlü olmak ‘tek adam’ın vereceği ve uygulatacağı yönetim yaklaşımı ile olmayacaktır.

Öncelikle güçlü bir ekonomi, ordu, yargı, kuvvetler ayırımı, çok iyi eğitilmiş ve demokrasiyi içselleştirmiş, üreten bireylerin bulunduğu toplumlar güçlü olurlar.

Devletin başındaki ‘tek adam’ tüm yetkileri kullanarak çok güçlü olabilir.

Önemli olan ülke yurttaşlarının tüm alanlarda güçlü kılınmasıdır.

Unutmayalım ki, bundan 50 yıl önceki İran, Pakistan, Afganistan ve diğer ‘tek adam’ ile yönetilen ülkelerdeki yaşam, her alanda bugünküden daha iyi koşularda idi.

Ülkenin geleceği, dünyada eşi ve benzeri olmayan ‘tek adam’ yönetimine bırakılmamalı.

Kişiye dayalı yönetim uygulaması ile başarıyı yakalamak mümkün değildir.

Ülkemizin geleceğini ‘tek adam’ yönetimine bırakıp, belirsizliğe doğru gidilmesine izin verilmemeli.

Aksi durumda, beğenmediğimiz bu günleri mumla ararız.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?