SEBZE PAZARINA ÇIKANLAR NİÇİN YERLİ ÜRÜN ARARLAR

SEBZE PAZARINA ÇIKANLAR NİÇİN YERLİ ÜRÜN ARARLAR

Sevgili dostlarım,
Değerli canlarım,

Ülkenin hangi tarafına giderseniz gidin…
Gittiğiniz yerde hangi ‘Sebze Pazarına’ girerseniz girin…
Pazarcıların ürünlerini daha çok kolay satabilmeleri için şu pazarcı çığlıklarını duyacaksınız;

“Yerli malı bunlar, yerli malı bunlar!”
“Yüzde-yüz köy ürünüdür”
“Yalanım varsa iki gözüm önüme dursun”
“Şuna bak be şuna bak!”
“Şu domatesin doğallığına bak!” gibi buna benzer sözlerle sattığı ürününün ‘yerli’ ve organik olduğunu ‘ithal’ olmadığını müşteriye inandırmaya çalışır…

Satıcılar, tarımsal ürünlerini satmak için ‘yerli’ olduğunu söyleyip müşterisini inandırmaya çalışır da, alıcı durumunda olan müşteri sanki satıcıdan farklı mı davranır?
Hayır…
Sebze Pazarına çıkan müşterilerde ürünü almadan önce kısa bir sorgudan geçirir satıcıyı;

“Bu elma yerli köy elması mı?”
“Şu salatalık sahiden yerli salatalık mı?”
“Yerli muzun kilosu kaç lira?”
“Şu domates organik mi? gibi…
Bir ön sorgulamadan geçirdikten sonra satıcıyı…
Ondan sonra alışverişi yapar müşterilerde…

Demem o ki;
Galiba iş-işten geçtikten sonra yavaş yavaş da olsa uyanmaya başladık…
Yani gün geçtikçe kanser ve obezite gibi hastalıklar ve belirtileri çoğalmaya başlayınca; ‘yerli organik ürünün’ değeriyle, dışarıdan ithal ürünler arasındaki farkın ‘farkına’ vardık!

Hey anam hey!
Hiç unutmam…
1988 ve 1989’lu yıllardı..

Dönemim tonton başbakanı Özal’ın;
“Serbest piyasa ekonomisini getiriyoruz”
“Bu sayede dünyaya açılıyoruz”
“Bundan sonra herkes Çitika muz yiyecek”
“Bizim yetiştirdiğimiz dışarıya satılacak ve bezde olmayan ürün dışarıdan ülkemize girecek” dediğinde herkes tonton başbakanı çılgınca alkışladı!
Yani kısacası; o gün muhalefet yapanlar yine havasını aldı!

Örneğin muz konusunda;
Muz üreticisi Anamurlu vatandaşlar muz ağaçlarını kestiler..
Muz bahçelerine en görkemli turistik oteller diktiler…

Daha sonraki yöneticilerde sırasıyla (politik kılıflar hazırlayarak) zeytin bahçesini söktürdüler…
Başta besi hayvancılığı olmak üzere köylerde tarımı öldürdüler.
Ve mutfağa girecek olan tarım ürünlerini yabancı ülkelerden satın almayı yeğlediler…

Şimdi ülke olarak dışarıdan aldığımız ürünlerle besleniyoruz…
Yediğimiz ürünlerin tadının-tuzunun olmadığının farkına varınca da, eskiden -parmağımızı yalatan- yerli ürünleri arıyoruz!
(kusura bakmayın burada şu argo sözü kullanmak zorundayım)
Yerli ürünü nah buluruz!
Yerli ürünü kim yitirdi de, biz bulacağız?

Ve bugünkü sohbetimizi (sizlerle birinci görselde paylaştığım) ve satılan sebzelerin önüne ORGANIC yazısı yazmış ya satıcı…
Bu fotoğrafın üzerinden özetleyerek sonlandıralım bugünkü sohbetimizi…

Sizlerinde tahmin edeceği üzere satıcı bu ‘ORGANIC’ ibaresini kullanmakla;
Ürününün yerli ürün olduğunu anlatmaya çalışıyor…
Yani doğal olduğunu söylemek istiyor…

Ancak ne var ki; (satıcının yediği ithal ürünler doğal ve organik yapısını bozmuş olacak ki)
Sattığı ürünlerin “yerli, doğal ve organik’ olduğunu ifade etmeye çalışırken, söylemek istediğini yabancı dil ve İngilizce söylemeye çalışıyor…
Eh buna da dense dense herhalde;
“Bu ne yaman bir çelişki arkadaş” “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu”
Veya da;
“Özenti’sel sözcüklerle elde edilmiş kültürel bir zenginlik!!!”
Her neyse…

Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
Siz ‘siz’ olun;
Yine de yerli ürünlerden uzak kalmayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?