Gerçekten sizi gönülden kutlarım. Kendi yazdığınız yazı ile tezata düştüğünüz için. Eğer size TEKZİP olarak yazdığım yazımı gönülden okumuş olsaydınız bu cevabı size yazmıyor olacaktım. Mesele o yapmış, bu yapmış meselesi değildir. Mesele memleket meselesidir. Kim yaparsa yapsın saygı duyulması gerekir diye düşünüyorum. Ben size TÜRK KIZILAY’I hakkında bilgi sahibi değilsiniz demedim. Bilindiği üzere Ülkemizde 7’den 70’e hemen hemen her birey KIZILAY’ın misyonunu çok iyi bilmektedir. Ve yazınızda da yazdığınız gibi ‘ASIRLIK BİR ÇINAR’dır. Ben size; ‘Giresun’daki Kızılay Şubesi’nin neler yaptığını takip etmiş olsaydınız’ ibaresini kullandım.
16.02.2016 tarihli yazınızı 26.02.2016 tarihinde okudum. Ben okumuş olduğum yazıyı üç kere okurum. Okumak için, anlamak için ve tekrar iyice anlamak için okurum. Yazınıza ‘KIZILAY BAŞKANIYLA ÖZDEŞLEŞTİ. CANSIZ’A GÜVEN TAM’ başlığı atmışsınız. Özdeşleşmek kelimesi dilimize İngilizce’den geçen ve birçok anlamda kullanılan bir kelimedir. Ve ben de en iyi anlamda olan ‘HUZUR’a cevaben yazmış oldum.
1923 yılı öncesinde var olan GİRESUN KIZILAY’ı bazı çevrelerin işine gelmeyince dönem dönem yönetim değişikliği olmuştur. Siz öyle bir yazmışsınız ki; Temmuz 2015’de göreve başladığı günden itibaren İlimizde başarılı çalışmalarıyla Kızılay ve özellikle Kızılay’ın Giresun Şubesi son dönemlerde çok başarılı çalışmalar gerçekleştirmekte. Bunu tüm halkımız gibi bizlerde görmekteyiz ve 2015 yılında Sayın Cansız’ın başarılı çalışmalarıyla 2015 yılına damga vurduğunu yazmışsınız.
Bu ne tezattır son yazınızda ise yapılan iyiliklerin ortaya konulmasının yanlışlığından ve hadislerden söz geçmişsiniz. Evet, 2015 Temmuz’dan sonra başarılı bir çalışma ile kendi memleketimizin evladı doktorumuzun sözleşmesi yenilenmemiştir. Şubat ayının 29 çektiğini düşünürsek henüz daha 1 ay süreyi doldurmamış sayılırız. Kaldı ki Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde yazının önemine göre 15 gün ya da 1 ay içerisinde cevap verme özgürlüğüne sahiptir kişiler.
İlin Kızılay Afet Sorumlusu olarak yazınızda bahsi geçen çadır meselesini araştırdım. Piraziz AKP Başkanı Sayın Eczacı Hayri ÖZDEMİR’e dönemimizde kurduğumuz çadırdan başka çadır kurulup kurulmadığını sordum. Evet, bir çadır kurulmuştu. Mahalle camisinin restorasyon çalışmaları nedeni ile İlçe Kaymaklığı ve AFAD ekibi ile çadır kurmuşlar. Sonra bu konuyu Türk Kızılayı Genel Başkan Vekili Dr. Kerem KINIK ile paylaştım.
Nisan ayında yapılacak Genel Merkez Kongre Seçimleri hazırlığında İlimizde yapılacak olan toplantıdan haberdar olduğum için toplantı sonrası yazmayı uygun gördüm. Çünkü,basına açık olan bir toplantıda Orta ve Doğu Karadeniz bölge illerinin de bu toplantıya katılacağından ve basından bir mensup çıkıp sorsa Giresun adına hiç hoş olmazdı. Sayın TATAR ben şahsım olarak hiç bir zaman başarıya balta vurmadığım gibi her zaman Giresun adına yapılan her güzel olayı gönülden tebrik edenlerden biriyim.
Toplantıları Genel Merkez belirler, başkanlarında rolü vardır. Bazı konular vardır ki, kurumların için de saklı kalır. Dediğim gibi Murat Cansız benim sınıf arkadaşımdır. Rahatsızlık duyduğum hiç bir konu yoktur. Sadece haklılık ve haksızlık devreye girdiğinde bildiğim doğruları sonuna kadar savunurum. Yazınızın sonunda; ‘İyi yönetici her şeyi en iyi bilen değil, yaptığı işi iyi bilenleri bir araya getirip, onları uyum içinde çalıştırabilendir.’
İşte bu yüzden bu sözlerinizi takdirle karşılıyorum. İyi bir gönüllü yönetici kaldı ki bu sınıf arakadasınız ise ve bu şehirin genelinde binlerce kişiye ekibi ile birlikte AFET eğitimi vermiş ise, göreve geldiğinde ilk kutlayan kişi ise kaçınılacak bir durum olmamalıydı. Bazı yakın kişilere tekrar kongre seçimlerine katılıp katılmayacağımı dolaylı yollardan sordurulmamalıydı. Ve yapılan Kongre’de birlik ve beraberlik için de olunmalıydı.
Saat 16:00’dan sonra şahıslara telefon açılıp; ‘Neredesin? Gel oy kullan’ denilmemeliydi. İyi bir yönetici her ne olursa olsun memleketinin çocuğuna sahip çıkmalıydı. Sayın Tatar son yazınızı da 10.03. 2016 tarihinde okudum. Giresun’da bugüne kadar saygı ve sevgi çerçevesinde emeği geçenlerin hayatta olmayanlarını rahmetle anarken; hayatta olanlara da şükranlarımı sunarım.