ÖĞRETMENE YAKA KARTI

ÖĞRETMENE YAKA KARTI

1982 yılına kadar belirlenen bir kural yoktu.

Tüm devlet memurları mevcut koşullarını zorlayarak, sade ve temiz giysileriyle görev yaptıkları kuruma gelmekteydiler.

Onlar ‘Devlet Memuru’ olarak, Devlet’i temsil ettikleri düşüncesiyle giyim, kuşam ve görünümlerine özen göstermekteydiler.

Belirli bir yaptırımı yoktu ama, tüm kadın ve erkek memurlar olanakları içersinde en iyi biçimde giyinir, saçlarını uzatmaz, sakal bırakmaz, çok sade görünümündeydiler.

Herhangi bir dağınıklık olmamasına karşın, 12 Eylül Askeri Cunta Yönetimi 1982 yılında ‘Devlet Memurları Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ni uygulamaya koydu.

Böylece kadın ve erkeklerin kılık, kıyafetleri belirlenen esaslara bağlandı.

Birlik, beraberlik ve görünüm yönünden iyi de oldu.

Gayet esnek olan maddelerinde ‘devlet memuru olma’ ciddiyeti ön plandaydı.

Uygulamaya konulan yönetmelikte, karşı çıkanların dediği gibi ‘tek tip memur’ ya da ‘özgürlüklerin kısıtlanması’ anlayışı egemen değildi.

Bugünkü uygulamadan farkı olarak sade bir giyim, saç, sakal bırakılmayacak, kravat takılacak, aşırı derecede makyaj yapılmayacak, kot türü giysiler giyilmeyecekten öte değildi.

DMK’na bağlı olan memurlar belirlenen yönetmelik hükümlerini dikkate alıyorlardı.

Kadın memurların başörtüsü sorunu gündeme taşındığında, halen yürürlükte olan yönetmelik hükümleri değiştirilmeden, sadece türban takabilme serbestliği getirildi.

Diğer kurumlarda çalışan memurları bir yana koyalım.

Konumuz eğitim kurumlarında görevli olanlar ve öncelikle öğretmenler.

Öğretmende sadelik, temizlik, dış görünüm hizmete uygunluk ilk seçimdi.

İktidara yakınlığı ile bilinen, neredeyse iç içe çalışan bir sendika, düşüncelerine uygun ve kendi pencerelerinden bakıldığında haklı olarak, kılık kıyafetle ilgili yaptırımları uygulamayarak, türban takılmasına yönelik direndiler.

Onları tek isteği kadın memurların türban takmalarına izin verilmesiydi. Ve başardılar.

Ancak, bu sendika ile taban tabana karşı olan diğer bir sendika üyeleri ise, farklı bir uygulama başlatarak saç, sakal uzatıp, takım elbise giymemeye başladılar.

Onlara kalsa iktidarın bu kararını protesto ediyorlardı.

Öteki sendikanın bu uygulaması istedikleri gibi olup, işlerine gelmekteydi.

Protesto ediyoruz görüntüsü adı altında, hiçbir konuda anlaşmaları mümkün olmayan, tüm düşünceleri tamamen farklı olan sendika ile ortak bir paydada buluşmaktaydılar.

Her iki taraf için de, alan ve satan razıydı.

Kendilerine yakıştığı ve karizma yarattığını zannettikleri sakal ve asla yakışmayan giyimleriyle öğrencilerinin karşılarına çıkarak öğretmenlik yapmaya başladılar.

Hadi bu karşı çıkış bir, iki, üç…ay sürdü. Yapılacak ilk iş, halen yürürlükte olan yönetmeliğe uygun kıyafet ve görünümlü olarak öğrencinin karşısına çıkmak olmalıydı.

Böylece protestoları bir anlam ifade edebilirdi.

Ortaöğretim kurumlarında pek geçerli olmasa da, ilk ve ortaokuldaki öğrencilerin gönlünde öğretmen olarak sizler rol modeli değil miydiniz?

Hafta sonu pikniğe giden, pazar yerlerinde el arabaları üzerinde hamsi, sebze-meyve, satan vatandaş görünümünde sınıflara girerek öğretmenlik yapmaya çalışmak ne kadar doğru?

Bu görüntü kirliliği ile kimlere, nasıl bir rol modeli olacaksınız?

Kılık, kıyafet bir yaşam tarzı olup, kültürdür.

Öncelikle öğretmenler olmak üzere, anlayabilen için toplumdaki statülerini belirler.

Öğretmenler açısından temiz, bakımlı, düzenli giyim, fiziki görüntü, pozitif bir imaj öncelikle kendisi, öğrencileri ve diğer hedef kitlelerine karşı saygının göstergesidir.

Bu kabul edilemez giyim biçimi ve sakal çeşitleri farklı bir uygulamaya neden oldu.

Memurların tamamına yaka kartları takılması zorunluluğu getirildi.

Uygulama diğer kurumlarda belirleyici olması yönünden geçerli olabilir.

Ancak bu yaptırım, eğitim kurumlarındaki öğretmenler için olmamalıydı.

Onlar giyim, fiziki görüntü ve diğer davranışları ile örnek olması yönüyle farklıdır.

Okul bahçesi ve içersinde ilk tanınan kişi elbette öğretmen olmalıdır.

Üzülerek belirtmek gerekir ki, mevcut görüntüsü ile kendi öğrencisi bile öğretmenini dahi tanıyamaz duruma geldi.

Okulda öğretmen olduğunu gösteren yaka kartının takılmasına ne gerek vardı ki?

Saçını uzatır, sakalı karizma olarak tanımlar, dağlara gezme ya da ava gidenler gibi bir giyimle, sıradan birisi olarak okula gelip sınıfa girmeyi ‘özgürlük’ olarak görürsen ‘bu öğretmen’ denilen yaka kartını takmak zorunda kalır ve bundan rahatsızlık duymazsın.

Bizim bildiğimiz, öğretmenlerin bulunduğu toplumda belirli bir statüye sahip ve temsil etme yönünden ilk sırada olduğudur.

Tabi bulabilirsen. Sayıları o kadar azaldı ki.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?