NEDEN “EVET” DENİLMELİ?

NEDEN “EVET” DENİLMELİ?

AKP’nin kamuoyu ile paylaştığı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi-Milletimiz Kazanıyor, Türkiye Kazanıyor”, “Daha Güçlü Türkiye, Daha Fazla Demokrasi” broşürlerinde değişiklik maddelerinin içeriği ve gerekçeleri anlatılmakta.

24 sayfadan ibaret broşür ve “Anayasa Değişikliği Paketi Maddeleri”ni içeren el ilanı okunduğunda ayrı bir dünyadan geldiğinizi hissediyorsunuz.

Sanki, 15 yıldan bu yana ülke yönetimi başkalarının elinde.

Olur ya, şayet ‘evet’ tercihi yapılırsa, 17 Nisan’dan başlamak üzere;

“Türkiye şaha kalkacak”, “Ulusal gelir kişi başına 25.000 dolara çıkacak”, “İşsizlik sorunu çözülecek”, “Herkesin yüzü gülecek”, “Terör son bulacak”, “Daha güçlü bir Türkiye, daha fazla demokrasi olacak”, “Bırakınız bölgesel güç olmayı, dünyada söz sahibi olacağız”, “Milletimiz kazanacak, Türkiye kazanacak”… mış.

Gibi, anayasa ile ilgisi olmayan, hayal ürünü olan daha onlarca madde sıralanmış.

Bu durumda on yıl içersinde bırakınız Mars’ı, Jüpiter gezegenine bile ulaşabiliriz.

Tüm söylenenler cek..cak..mış..miş ile sonlandırılmakta.

Bunların gerçekleştirilmesi için tek koşul, ‘tek adama evet’ denilmesi imiş.

Yazılanları okuyunca, sorulacak tek soru, ‘daha önceleri nerelerdeydiniz?’

Mevcut durumda; Eğitim yerlerde sürünmekte, ekonomi kaynağı belirsiz sıcak para ile döndürülmekte, beğenilmeyen cumhuriyetin kazanımlarının tamamı yok pahasına yandaşlara sudan ucuza satılmış, işsizlik yüzde 13’lere dayanmış, toplum üretimden kaçmakta, tarım can çekişmekte, ‘bir lokma, bir hırka’ anlayışı egemen kılınmış, toplumsal barış ve birlikte yaşam sarsıntıya uğramış, ülke liyakatten yoksun ‘profili düşük’ kişiler tarafından yönetilmekte, dış politikada komşularla sıfır sorun yaklaşımı ile yola koyulan ‘stratejik derinlik’ iflas etmiş, toplumun belirli değer, kavramlara olan saygısı ucuzlatılmış ve her an çatışmaya hazır duruma getirilmiş, inancın içi boşaltılmış.

‘Aynı yolda beraber yürüyüp, yağmurda ıslanarak’, her alanda işbirliği yaptıkları, bir zamanlar yere göğe sığdıramayan, ‘seni çok özledik, sensiz olmuyor, bitsin bu hasret …’ diye ardından gözyaşı dökülen, ülkenin yetiştirdiği en büyük değer olarak tanımlanan ‘Hoceefendi F.Gülen Hazretleri’ ile birlikte hareket ederek devletin tüm kurumlarına sızan, yargı, eğitim, ordu ve diğer birçok kurumu ele geçiren, KPSS başta olmak üzere yapılan diğer tüm soruları yandaşlarına sızdıran FETÖ ile işbirliği yapan CHP yönetiminin bir an önce gitmesi için ‘evet’ denilmeli.

Çözüm süreci adı altında Kandil, İmralı ile doğrudan bağlantı kuran, PKK ile Oslo’da pazarlık yapan, Dolmabahçe’de mutabakat metni hazırlayıp kamuoyu ile paylaşan, Habur’a gelen militanları neredeyse törenle karşılatan, çadırda göstermelik mahkeme kurduran, birçok ilçe altına tünel kazılırken ses çıkarmayan, emniyet ve jandarmaya ‘görmeyin, dokunmayın, ses çıkarmayın, karşılık vermeyin…’ diyen CHP’ye inat ‘evet’ denilmeli.

‘Evet’ verecekler haksız da değiller.

Ülkenin son 15 yılında söz sahibi olan CHP iktidarı ülkeyi öyle kötü yönetmiş ki, bir an önce sandığa gidip ‘evet’ vererek tez elden bu yönetime son verilmeli.

Öyleyse, bu ve daha yüzlerce olumsuzlukların tek nedeni olan, her alanda ülkeyi bir alt kümeye düşüren CHP’ne gereken dersin verilmesi için ‘evet’ denilmeli.

Gerçek olan, ‘evet’ tercihinde olanların neyi kabul edeceğini, oylarının ülke geleceğini nasıl etkileyeceğini bilememeleridir.

Hiçbir ülkede benzeri bulunmayan yönetim yaklaşımı ile parlamenter sistemi ortadan kaldıran, geri dönüşü olmayan ‘tek adama’ dayalı rejim değişikliğine ‘evet’ denilmesinin sonuçlarını görmeden çok iyi düşünülmeli.

Dünyadaki gelişmiş ülkelerin tamamında parlamenter sistem uygulanırken, en geride kalan ülkeler ise ‘tek adam’ tarafından yönetilmekte.

Herkesin çocuğu, torunu ve ülkenin geleceğini düşünmek zorunluluğu bulunmakta.

Fırsat eldeyken, ‘Atı alan Üsküdar’ı geçmeden’ gerçekleri görmek gerek.

Aksi durumda,  iş işten geçer ve “son pişmanlık fayda getirmez.”

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?