NE DÜŞÜNÜYORSANIZ AÇIKLAYIN DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ SAKLAMAYIN

  NE DÜŞÜNÜYORSANIZ AÇIKLAYIN DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ SAKLAMAYIN

 

Sizde farkındasınızdır ya…

Bu sıralar tüm söyleşilerimizi Dereli ilçesi ve köyleri üzerine yapıyoruz…

Daha doğrusu yapmak zorundayız…

Çünkü Dereli ilçesinin en yüksek köylerinde ve yaylalarında şaşırtıcı ve çarpıcı gelişmeler oluyor…

Önce HES’lerdi…

Şimdi Derelinin topraklarının altında ‘altın’ aranacak…

Altın nasıl aranır, nasıl ortaya çıkarılır bu konuda hiçbir bilgim olmadığı gibi ‘ilgi alanıma da girmez’ dersem bilmem ki beni aptal yerine koyar mısınız?

Bundan birkaç gün önce, ilkokuldan arkadaşım olan birisiyle (uzun sürede görüşmemiştik) bir çay ocağının kapısında oturduk karşılıklı çay içerken, sohbeti ben Dereli ilçesinde yapılacak olan ‘altın arama’ konusuna getirip; “Yahu sende duydun mu bilmem. Dereli’nin Konuklu ve komşu köylerinde siyanürle altın araması yapılacakmış” diye arkadaşıma bu sohbet sorusunu sorunca arkadaşım bana; “Benim bildiğim siyanürle altın aranmaz, siyanür fabrikalarda ayrıştırma işlemlerinde kullanılır” deyince, benim aklım hepten çatallaşmaya başladı!

Ve bu beynimdeki sapmaları kısmen önleyebilmek içinde gazetelerden okuduğum ve televizyonlardan dinlediğim magazin bilgime başvurarak; “Peki o zaman Bergama köylüleri, yöremizde ‘siyanürle altın aranmasını istemiyoruz’ diye boşuna mı yollara döküldüler?

Günlerce, aylarca, yıllarca boşu-boşuna mı bangır-bangır bağırdılar?

Boşuna mı ta Meclisin önüne kadar gelip ‘siyanürlü yaşam istemiyoruz’ diye inim-inim inlediler, çırım-çırım çığırdılar?

Güneyde aynı haykırmayı yaptılar…

Kuzeyde; Fatsa ve Artvin’de aynı sloganları attılar…

E, peki bütün bunlar olurken bir ‘bilen’ bir Allah’ın kulu çıkıp da; “Yahu kardeşim kim demiş siyanürlü altın aranıyor” diye…

“Siyanür atölye ve fabrikalarda ayrıştırma yaparken kullanılır diyen bir Allah’ın kulu niye çıkmadı bu zamana kadar?” deyince, arkadaşımda hafızasını toplayıp; “Sahi doğru söylüyorsun, o’da doğru” diyerek bu minval üzerine sohbetimizi sürdürdük…

***

Şimdi sizleri bu sayfa üzerinden de olsa düşünmeye davet ediyorum.

Konumuzun üst başlığında da belirttiği gibi bu Dereli Köylerindeki altın arama konusunda ne düşünüyorsa, düşüncelerini açıkça kıyıya-köşeye saklanıp ve “bana ne” düşüncesine sığınmadan düşünmeye davet ediyorum…

Düşündüklerin herkesin duyacağı şekilde bangır-bangır bağırmasını ve bu konu hakkındaki tavrını ortaya koymasını istiyorum…

Kimlerin mi?

Daha çok ‘atanmışların’ değil, tabi ki ‘seçilmişlerin’ bu konuda meydanlara çıkıp bangır-bangır bağırmasını istiyorum…

Bu seçilmişleri baştan-tabana doğru sıralayacak olursam (daha önceki seçilmişlerde dahil) Parlamentoda irade temsilciliği yapmış ve hala yapmakta olan tüm Milletvekillerini bu konu hakkında görüşlerini, düşündüklerini halkı ikna edecek bir şekilde anlatmalarını istiyorum…

İlin veya hangi ilçenin Belediye Başkanı olursa-olsun, üstelik hangi partiyi veya siyasi görüşü temsil ederse-etsin, bu (siyanürlü veya siyanürsüz) altın arama konusundaki düşüncelerini tıpkı seçimlerde bangır-bangır bağırdıkları gibi yine sesleri kısılıncaya kadar bağırarak anlatmalarını istiyorum…

Aynı şeyi ilçeleri temsil eden ‘İl Genel Meclisi Üyelerinin’ de, düşünceleri ister ‘Altın Çıkaracak Şirket’ lehine olsun, isterse ‘muhalefet edecek’ tarafta olsun mutlaka düşüncelerini yüksek sesle ve herkesin duyabileceği bir şekilde söylesin…

Hatta bu konuda bütün muhtarlarda seçim yoluyla işbaşına geldiğine göre, onlarda kimden yana olduklarını apaçık ilan etmek zorundadırlar…

Yoksa bu iş; el-ense şakalarıyla…

Üç-beş sözcüklü gönül almalarla…

Ahbap-çavuş ilişkileriyle…

Kıyıda-köşede verilen bir öğle yemeği ile ‘malı götürecekler’ gün gibi orta yerde, kral çıplak dercesine görünüyor…

Çünkü bu sorun sadece Derelinin sorunu değil…

Bu sorun Ahmet’in, Mehmet’in, üç-beş ahbabın sorunu değil…

Bu sorun sadece ve sadece doğanın tahrip edilip zarar verilmesi ve doğal güzelliklerin ortadan kaldırılması sorunu değil…

Bu sorun; başta tüm Giresunluların ve tüm duyarlı bölge halkının ve tüm ülkenin ve dünyalıların sorunudur…

Bu sorun; bu dünyayı doyumsuz çıkarları için kim kirletiyorsa, ben onunla mücadele ve savaşırım diyenlerin sorunudur…

Ve bu kez sözlerimi fazla uzatmadan şöyle sonlandırmak istiyorum;

Bu zamana kadar bütün haksızlıkların karşısında ‘yetkisizler’ konuştu…

Acaba diyorum, bir kez olsun ‘yetkililer’ de ‘yetkisiz’ bağıranlarla birlikte saf durup, çevreye zarar verenlere karşı birlikte mücadele edebilirler mi?

Etmezler ya…

Hani ya diyorum!…

Belki diyorum…

Şaşırırlar da diyorum…

Bir kerede tıpkı seçim meydanlarında olduğu gibi halkıyla kol-kola girip ve hep birlikte, hep bir ağızdan gitgide azgınlaşanlara karşı birlikte slogan atarlar ve birlikte eyleme geçebilirler mi acaba diye düşünüyorum!

Biliyorum benimkisi saçmalık!

Ham hayal!

Ama yine de insanın ‘birlikteliği’ savunası geliyor…

Benim kafam karıştı da bilyeleri mi dağıtıyorum ne!

Sanırım sizlerde yoruldunuz…

En iyisi bir türkü tutturmak;

“Altın yüzük var benim anam,

Parmağıma dar benim.

Giresun’un içinde anam,

Kara gözlü kız benim.”

Hop ninnayı ninnayı anam,

Gel oynayı, oynayı…

***

Hani aç ile çıplak coşkun olurlarmış derler ya…

Bizimki de o hesap, el altın çıkarmakla uğraşır, biz altın üzerine türküler söyleriz…

Bir sonraki sohbetimizde görüşmek umuduyla…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?