MUHTACIM

MUHTACIM

Gebze Mutlu kent Mahallesindeki duraktan bizi alan 435 numaralı İzmit Büyükşehir Belediye otobüsündeyiz. Çayırobası ve Şekerpınarı’nım dolaştık. Bir saat sonra Gebze Merkezinde, E.5 Yolu üzerinde bulunan Gebze Center’ e geldik.
İş güç yok. Ekmek elden su borudan. Öylesine dolaşıyoruz. Araba nereye giderse, biz de oraya. Ömür de böyle. Bizi nereye atarsa, balıklama dalarız.
Yolculuğumuz İzmit’in Körfez ilçesinde bulunan yakın akrabalara oluyor.
Center’ e kadar beşte biri boş olan otobüs, bu dudaktan aldığı yolcularla dolmaya başladı.
Son olarak arabaya 25 yaşlarında bir genç adam bindi. Elinde çec paraları var. Kaptana uzattı.
Kaptan camla çevrili, arkası metal le kaplı bir kafeste oturuyor. Tam arkasında, yönümüz öne dönük ikili koltukta da biz oturuyoruz. Sadece karşımızdaki tek kişilik bir koltuk boş kaldı.
Şoför:
-Nakit almıyoruz. Ya kart çektir. Yoksa içeride bir yolcudan temin et dedi.
Genç göz ucuyla bizden başlayarak otobüsü süzdü. Bizde kart olmaz. Misafiriz. Zaten otobüse ilk binen yolcu da bizdik. Banka kartını kullandık. Tüm banka kartları geçerli imiş.
Arka koltukta oturan dolaşık saçlı bir bayana yaklaştı. Bayan kartını uzattı, genç de bozukları diğer elinin içine döktü. Kadın saymadan çantasına atıverdi.
Genç iki üç adım yürüdü. Karşımızdaki boş olan koltuğa gördü ve oraya oturdu. Kıyafeti ve montu haki renkte. Alt ve üst giysiler uyumlu. “Giyinmesini biliyor” dedim. Yüzüne ve gözlerine baktım. Çimenden
suzan sazak suyu gibi gözleri nemlenmişti. İçin için ağlıyordu.
Oturur oturmaz cep telefonunu çıkardı. Bir düğmeye bastı.
-Amca babamdan sonra seni baba bildim. Annem şu an tıpta yatıyor. Zor durumda. Bana bir babalık yap. Durumum iyi değil dedi.
Buna benzer dokunaklı konuşmaları beş dakika kadar yaptı. Sonra telefonunu kapadı, cebine koydu. Gözlerdeki sular biraz fazla sızmaya başladı.
Önce başı, sonra koca vücudu devrilerek önümüze boylu boyunca yığıldı. Kafası tabana vurdu.
Tansiyonu düştü sandım. Eğilip kaldıracağım; hanım beni dürttü.
-Rol yapıyor inanma dedi.
Hanımla konuyu konuşurken arka koltuktan iki genç koştu. Kollarından tutup kaldırdı ve genci yerine oturttu.
Delikanlı elini başına götürdü. Yara veya kan var mı diye yokladı.
Yardım edenlerden biri arkaya koştu. Yolcuların birinden bir kap su aldı.
Gence içirirken:
-Oğlum tansiyonun mu var, saran mı var diye sordum.
Saralı olmadığını tahmin etmiştim.
-Yok dedi.
Bir başkası bir miktar kağıt mendille koştu. Gözünü, yüzünü sildi. Şimdi yaşlar çoğalmış damla damla akıyordu. Burun da çekiliyordu.
Bu arada Kaptan aynadan olan biteni hiç kaçırmadan izliyordu. Hereke durağında durdu. Stop edip gencin yanına geldi. Hal hatır sordu. Ona “hemen ambulans isteyeceğim. Ne durumdasın” dedi.
Genç iyi olduğunu söyledi. Kaptan yerine oturdu. Yola koyuldu.
Sözü bizim hanım aldı. Annesini sordu. Nerede yattığını, ne hastası olduğunu sordu.
-Annem tıpta yatıyor. Beyin tümürü. Ciğerlerini sıçramış. Doktor para istiyor.
Hanım:
-Sen Valiye veya kaymakama başvur. Aile Bakanlığından yardım iste dedi. Ona:
-Nerelisin oğlum dedim.
-Kastamonuluyum.
-Baban yok mu?
-Babam öldü. Annemden başka kimsem yok. Amcamdan yardım istedim, ret etti. Onun için bayıldım.
-Annenin hastalıklarını istemeyerek kulak misafiri oldum. Annen için hastaneden rapor al, bu raporla Gebze Kaymakamına müracaat et.
O sıra da iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Önce gözünün yaşını sildi. Sonra burnunu sildi ve bana doğru hafif eğilerek.
-Abi çok zordayım. Bana biraz yardım et dedi.
Kirpiklerimi oynatıp, kaşlarımı yukarı kaldırıp:
-Ihhhıı dedim. Anladı.
Bu sefer sağ koltukta oturan. Düştüğü andan itibaren acıyarak olayları takip eden, bay bayanlı gençlere döndü.
-Abi sizde varsa, bana biraz yardım edin dedi.
Otobüs Körfez durağına gelmişti.
Kaptan:
-Körfezde inecek var mı dedi. Otobüs Kocaeli ne gidiyordu. Mecburen indik.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?