Ne kadar çileli ne kadar acı bir aymış.
Bazen insan nereden başlayacağını bilemiyor. Temmuz 2015’den Mart 2016’ya kadar toplamda 215 asker,133 polis ve7 korucu olmak üzere toplam 355 güvenlik güçlerine mensup vatandaşımız yaşamını yitirirken; 11’i çocuk, 17’si yabancı uyruklu olmak üzere toplamda 285 sivil vatandaşımı teröre kurban vermişiz. Ne acı bilanço. Aslında ben bu tür yazıları yazmak istemiyordum ama maalesef geçen hafta para babasının biri çıkıp, insanı derinden yaralayan açıklamayı yapana kadar. Bir kadın olarak bunu kendimde yazma hakkı gördüm. Eğer bir kusurum olursa af ola.
‘Adam’ demeye bile parmaklarım izin vermiyor ya neyse. Adam çıkıyor milyonların önünde pişkin pişkin; ‘Ortanca hanımla fakirlerin karanfil bıraktığı yere ben gül bıraktım’ diyor…
Kim bu adam? Bir zamanlar baba servetiyle magazin sayfalarında boy gösteren, sonrasında babasının yolunda giden ve Allah’ın yürü kulum kim tutar seni dedikten sonra yolunu bulmuş kulların arasında yer alan biri. İlk gafı değildi bu. Fakat sözleri öyle kanıma dokundu ki!!! Yazmamak elde değil.
Babadan oğula devreden bir meslek. Zaten bizim ülkemizde müteahhit olmak için inşaat mühendisi olmak gerekmiyor. Nasılsa mühendisleri çalıştıran müteahhitler çok oluyor. Bu kişi taaa lise yıllarında mühendisleri yönetiyormuş. Çekirdekten yetişmek bu olsa gerek. En acısı da bu sözü okuduktan sonra ben de hak verdim, karanfil yerine ortanca karısıyla gül bırakmasına. Çünkü; babasının verdiği altın öğüt. Ben de internet üzerinden okuduğum biyografisinin yalancısıyım.
Söz aynen şöyle: ‘Benim en büyük idolüm babamdır.’ Ve şöyle devam ediyor: ‘Liderim olmuştur. Arkadaşları orada burada gezerken’
Lise öğrencisinin ortalama yaşı 17 olsa o mühendislerin başına gidiyormuş. Hani burada dese ki; ‘Ben de amele gibi çalıştım, bileğimin gücü ile kazandım.’ Hırs ve risk almayı sevdiği için gençlik dönemlerinde magazinlerde en pahalı arabalar ve sevgilileri ile boy gösteriyordu. Neyse bize ne konu bu değil. Konu ÜLKEMİN insanlarını aşağılamış olması. İşte sıkı durun baba nasihati söz geliyor:
“Parayı başının üzerine alırsan paranın ağırlığı seni çökertir, ama ayaklarının altına alırsan seni yüceltir.’
Şimdi, hayat felsefesi; ‘Güçlüyüm ezer geçerim’ diyen adamdan ne beklersiniz?
Dönem dönem gündeme gafları ile gelen ama çabucak unutulan bir adam. Belki de kendince haklı olabilir. Arz – talep meselesi. İnsanlar çuvallar dolusu para verip evlerini koşa koşa alıyorlarsa. Daha ne olsun.
Kadın olarak izlerken utanç duydum. Acaba hangi ülkede yaşadığını sanıyor? Halbuki adı ‘TÜRKİYE’ olan ülkede yaşadığını unutuyordu galiba!!!
Bizim Ülkemizde medeni kanunlar çerçevesinde ‘Adam’ diyorum. Adam olan adamın bir eşi vardır. Gerçi nikâhlı eşi bir tane olmak üzere cepte para çok olunca ehh kısacık yaşamına 5 tane bilinenleri sığdırabilmiş. Eğer içinizden biri okurken, sanki duyar gibi oluyorum. ‘Sen de başımıza ahkâm kesmeye mi geldin? Sana ne be? Alan razı, veren razı.’
Affedersiniz de ulu orta yerde çıkıp hem kadınlığı, hem de ülkemin insanlarını aşağılayacaksa, çok şey derim. Gerçi biz millet olarak çabuk unuturuz olayları. Bir bakmışız başka bir sansasyonel bir olay olur, bu yaşanan utanç tablosu unutulur gider… Unutulur demişken aklıma bir de Rezza Zarrab’ın Miami’de yakalanmış olması, hemen ardından Ali Ağaoğlu’nun gül bırakması. Biraz düşündürücü geliyor.
Ve ben bu ülkenin vatandaşı olarak, terör can aldığı noktalara vatandaşlarımız gibi bu ülkenin Başbakanı da, Milletvekilleri de karanfil bırakıyor. Ama elin oğlu Ali Ağaoğlu sıralandırdığı ortancası ile birlikte utanmadan; ‘Fakirler karanfil bırakıyor, ben de gül bıraktım’ diyebiliyor. Bu sözler, şahsın devletten daha zengin olduğunu gösterir.
Öyle ya geçenlerde Sayın Başbakanımız da terör saldırı sonrasında olay mahalline Devlet-i Erkan ekibi ile ‘Karanfil’ bırakmıştı. Sonra bıraktınsa bıraktın. Sanki bütün işimiz gücümüz bitti sırf sen gül bıraktın diye yaptığın basın toplantısı ve o yanında sırıtan adamlar. Dilerim bir gün sizin öldüğünüz yere de ben çiçek bırakırım diyeceğim ama buna değmezsiniz. Siz terör olaylarının ardından hayatlarını kaybedenlerle düpedüz alay ettiniz. Siz hiç bir şeye değmezsiniz. Unutmayın para ile çok şeyi satın alabilirsiniz ama insan olmayı asla satın alamazsınız.
Ne günlere kaldık YARABBİM. Farkında olmadan parça parça bölündük. Ta ki aklımız başımıza gelince de feryadı figanları bastık. Bir dönem köylü – şehirli diye ayrıştık. Sonrasında sağ – sol diye ayrıştık. Yetmedi okulları ayrıştırdık. Daha da yetmedi zengin – fakir diye ayrıştık. Her ayrıştırmada parça parça bölündük. İnsan olduğumuzu unuttuk. Yaşanacak güzelim yaşamları yok etmek için çırpınıp durduk.
Ne olurdu, insanlığın ön planda olduğu bir yaşam olsaydı? Paranın bir araç olduğunu unutmasaydık. Ne olurdu, sevginin paylaştıkça güzelleşeceği bir dünyada acının da paylaştıkça azaldığının farkında olsaydık? Yere düşene bir tekme atmak yerine elinden tutup kaldırmayı deneseydik. Ne olurdu, ülkenin menfaatlerini ön planda tutup rant uğruna terörün bu kadar can yakmasına seyirci kalmasaydık?
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin efsane lideri Nelson Mandela’nın sözleri ile yazımı bitirirken; hepinize saygı ve sevgiler diyorum.
“HİÇ KİMSE TEN RENGİNDEN, GEÇMİŞİNDEN YA DA DİNİNDEN DOLAYI DİĞERİNDEN NEFRET EDEREK DÜNYAYA GELMEZ! İNSANLAR NEFRET ETMEYİ ÖĞRENİRLER VE EĞER NEFRETİ ÖĞRENEBİLİYORLARSA O ZAMAN ONLARA SEVMEYİ DE ÖĞRETEBİLİRİZ.”