Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım aradı, İstanbul Ticaret Odası seçim çalışmalarına aktif destek verdiğini, bu konuda kendisine yardımcı olmamı istedi. Ona bu çalışmanın ferdi olmaması gerektiğini herkesin kendisi için çalışmasının güç kaybına neden olacağını, işin bir merkezden yapılması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Kendisi böyle bir çalışmanın zaten var olduğunu, İTO Platformu adı altında bir çalışma gurubu kurulduğunu onların da çalıştığını söyledi.
Anılarım birden yıllar öncesine gitti; yine bu aylardı yerel ve genel iktidarda Milli Görüş İktidardı ama sivil toplum kuruluşu denen oda ve birliklerde iktidar değildi. Hatta Refah Partisini iktidardan eden beşli çete adı verilen güya sivil platform bu oda, birlik ve sendikalardan oluşuyordu. Bu oda ve birliklerin üyeleri her ne kadar orta direk adı verilen esnaf ve tüccarlardan oluşuyorsa da temsil noktasında seçilenler oligarşinin temsilcileri oluyordu. Bizden adam olmaz anlayışı insanımızın zihninde öğrenilmiş acziyet olarak yer ettiğinden istemese de ya onları seçiyor ya da seçimlere katılma ihtiyacı duymuyordu. Ancak bu fasit daire, önceki yıllarda başlayan çalışmaların da semeresiyle 2005 seçimlerinde kırıldı ve Murat Yalçıntaş’ın başkanlığı ile taçlandı.
1990 yılından beri oda seçimlerine hazırlanan ve her seçimde büyük bir gayret ile çalışmamıza rağmen bizim meslek grubumuzda da aynı durum vardı. Muhasebeci ve mali müşavirler seçimin yapıldığı Pazar günü akşamında 10. Yıl Marşı eşliğinde coşan grubun o geceyi nerede geçirdiğini çok iyi biliyordu. Bunun için bir şeyler yapılması gerekiyordu ama yapılacak şey yasal değişiklikten başka bir şey değildi. Bunun çalışmalarını da başlatan biri olarak Allah’a ne kadar şükretsem azdır. Nihayet 2008 yılında meslek yasamızda değişiklik yaparak nispi temsil usulünü yasaya dahil ettik. Gerçi geçen üç seçim döneminde görülen uygulama insanımızın demokrasiden nasibini hiç almadığını gösteriyor ama denemeye değer bir uygulama olduğuna da şüphe yok. Seçimi kazanan kim olursa olsun odayı kendi çöplüğü sanmaya başlıyor. Oysa buralar hiçbirimizin özel işyeri ya da şirketi değil. Orayı, üç yıllığına bizi seçenler adına yönetiyoruz. Bunu içselleştirsek hiçbir sorun kalmayacak.
Ama konumuz bizim odalar değil 9 Nisan’da yapılacak İstanbul Ticaret Odası seçimleri olduğu için lafı ona getirelim. Gördüğüm kadarıyla İTO Platformu gerekli çalışmayı bu dönem gösteremiyor. Gördüğüm çalışmalar da kendi komitesi adına olan çalışmalar. İstanbul’da kendilerine destek olması düşünülen binlerce Meslekte Birlik üyesinden kaçına ulaşarak yardım talep ettiler ben bilmiyorum. Oysa İTO Platformunun başkan adayı Şekip Avdagiç yaptığı açıklamada “MÜSİAD, TÜMSİAD, ASKON, İGİAD, Mimar Mühendisler Grubu ve Meslekte Birlik başta olmak üzere çok sayıda vakıf ve dernekten oluşan İTO Platformu’nun, 400 bin üyeye birebir ulaşmak için gayret ettiği, güçlü bir üye desteğini almak istediğini” açıklamıştı. Her mali müşavirin 50-60 şirketi olduğu düşünülürse bu ulaşılacak sayının onbinlerce olduğunu hesap etmemek için bir neden yok. Bu yazının yazıldığı sıralarda 3-5 gün olduğu düşünüldüğünde treniz kaçmakta olduğunu anlamamak için cahil olmak lazım.
Bir de özel olarak Mali Müşavirler Komitesindeki dağınıklıktan bahsetmek lazım. Halen komite üyesi arkadaşlar kendi aralarında bilek güreşi yapmaya karar vererek güçlerini dağıtmışlar. Geçen dönem komiteyi 2(yazıyla iki) oy farkla aldıkları düşünülürse, her taşın altından hortlamaya hazır çağdaş grup da hemfikir oldukları gibi o akşam lüks bir otelde zafer kutlamaya namzet görülüyorlar.
Söylemesi bizden anlaması gerekenler ders alması gerekenler de seçime katılmayı düşünenlerdir.