Güzeeel!…
Hemde öylesine çok güzel ki!…
Nasıl güzel olmasın birader?
Düşünsenize bir; Varsın para etmiyorsa, fındığınız para etmesin!
Dağlarımız-taşlarımız, yayla ve ormanlarımız para edecek bundan sonra!..
E,şimdi buna güzel demeyeceğiz, buna sevinmeyeceğiz de başka neye sevineceğiz Allah aşkına?
Zaten yıllar öncede hedeflediğimiz şey bu değil miydi?
Bundan otuz yıl öncesi dağ başlarında ‘şenlik ateşimizi’ bu günleri görmek için yakmamış mıydık?
Hiç sözü uzatmadan ve dolandırmadan söylemeliyim ki; aynen bu duygularla çıkmıştık yola…
Ve Doğu Karadeniz’de ‘Yayla Şenlikleri’ ateşi bundan otuz yıl önce ilk Giresun yaylalarında yakılmıştı…
Aradan çok geçmeden de 1991 yılında dönemin hükümet yönetimi “Dağ ve Yayla Turizmi” yasası çıkararak (bizim ilimiz Giresun’da) Kümbet, Bektaş ve Kulakkaya yaylalarının merkez yerleşkelerini “turizm alanı” olarak ilan etmişti…
Sözü uzatmadan şuraya getirmek istiyorum.
Bizler yaylalarımız ‘turizm alanına’ girdi diye sevinirken ve turizm alanı ilan edilen yerlere proje beklerken; ne yazık ki önce ‘Şenlik’ etkinliklerinde bol-keseden nutuklar atanlar oldu!
Ardından atadan-dededen kalma yaylacılık geleneğini sürdürmek isteyen köylüye “Doğayı bozmayın” diye yası çıkartıldı…
Ve ardından da -saman altından su yürütülür- misali yaylalarımız, akarsularımız ve ormanlarımız yabancı sermayeye “gel vatandaş gel!.” dercesine satılmaya başlandı…
Ve bugün Doğu Karadeniz Bölgemizin önce suları, daha sonrada yaylaları ‘yabancı sermaye patronlarına’ pazarlanmaya çalışılıyor.
Bu pazarlama payından da en çok Körfez Sermayesi yararlanıyor.
Yani yöremizdeki en güzel yaylaları ve gayrimenkulleri satın alanlar; entarili Arap Şeyhleri alıyor…
Bunu muhalefet Milletvekillerinden Yalçın PEKŞEN’İN ifadesiyle söyleyecek olursak; “Turizm adı altında bölge yağmalanıyor.”
İsterseniz sözü Yalçın Pekşen’e vermişken, onun tespitlerini yine onun ağzından dinleyelim;
“…Orman kadastrosu bahanesiyle bölgedeki halkın tapulu arazileri ve yaylalardaki evleri kamulaştırıldı. Bambaşka bir senaryo varmış ortada. Yeşil yol yaylalara yol falan değil..Bu bölgeye 39 tane şehir kurulacak demektir. Bunların özelliği ne? İçerisine dilerseniz Malikane yapabilirsiniz, dilerseniz restoran yapabilirsiniz, otel’de konutta yapabilirsiniz.” diyor…
Ve “Doğu Karadeniz Master Planı” adıyla yürütülen projenin yanlış yürütüldüğünü ve Karadeniz’de 8 ilin yaylalarını birleştirecek yolun adına ‘yeşil yol’ denilerek, halkın kandırıldığını ifade ettikten sonra şöyle devam ediyor uyarısına;
“Yeşil yolda yolsuzluk var. Gerçekler Türkiye’yi ayağa kaldıracak. Karadeniz sinsice parsellenmiş, yağma hazırlığı tamamlanmış. Rize-Çamlıhemşin yaylaları gizlice Hazine adına kaydedilip Körfez milyarderlerine pazarlanmış.” diyor Sayın Yalçın Pekşen…
Ve bende konuyu şuraya bağlamak itiyorum; geçtiğimiz günlerde (benimde yazarı olduğum) Gündem Gazetesinde İl Genel Meclisi Üyesi ve aynı zamanda meclisteki görevi; Giresun Turizm Altyapı Hizmet Birliği (GİRTAB) Meclis Başkan Vekili de olan; Mustafa Yılmaz’ın şöyle bir demecini okudum;
“..Giresun Tarımsal Kırsal Kalkınmayı destekleme kurumu her 500 bir Auro’luk yatırımın yüzde 65’ini hibe olarak veriyor. Buda yaklaşık 1,2 milyon liraya denk geliyor. Bu imkanlarla Giresun’da birçok otel açıldı. Fakat Giresun turizmi öyle hızlı bir büyüme hızı yaşıyor ki; mevcut oteller sezonda yeterli gelmiyor.Yeni girişimciler bekliyoruz.”
Bu demeç; Giresun il merkezi ve çevre yerleşkeleri için geçerli olduğu kadar, bana göre yaylalarımızdaki konaklama sorunu için de geçerli…
(Bunun yorumuna geçmeden önce burada bir nokta koyup, nefes alalım ve bundan iki-üç hafta önce Giresun Ticaret Oda başkanı sayın Çakırmelikoğlu’nun turizm konusunda yaptığı bir konuşmayı da anımsatalım)
Ticaret ve sanayi Oda Başkanımızda şöyle demişti; “Turizmde Dereli ana merkez olarak düşünülmeli.”
Şimdiiiii!
Gel-gelelim fasulyenin nimetlerine!
Ne mutlu bizlere ki; bizim kanaat öncülerimiz de turizm konusunda diğer illerden geri kalmıyor ve ne yapılması gerekiyorsa; yapmaya çalışıyor!
Bütün bu iyi niyetli çalışmalara eyvallah!
Kim ki iyi niyetle ilimizde turizm adına elini taşın altına sokuyor; onu hep birlikte ayakta alkışlıyoruz…
Ancak gözleri; kendinden başkasını görmeyenleri de hiç kusura bakmasınlar, yadırgıyoruz…
Niye mi?
Niye’si gayet basit…
Ve hemen kısa yoldan açıklayalım ve unutulan veya da unutulmak istenen bir şeyi anımsatalım…
Türkiye’de; TÜFAD (Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği) diye bir dernek var…
Bu derneğin içerisinde; Şenol Güneş, Fatih Terim, Aykut Kocaman gibi ülkede ne kadar futbol antrenörü ve teknik adamı varsa bu derneğin üyesi…
1965 yılında yola giren bu büyük kuruluşun birde Giresun’da 273 antrenörü çatısı altında barındıran bir şubesi var…
Sözü daha fazla uzatmayalım, TÜFAD Giresun Şubesi 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını, 20 Mayıs Aksu şenliklerinde çok güzel bir etkinliğin altına imza atmıştı…
(Bu konuyu çok dile getirdim ama sağır kulakların duyacağı günü kadar da yazmaya ve dile getirmeye devam edeceğim.)
Giresun TÜFAD Şubesi, Türkiye’de bir ilke imza atmak istedi ve “Yaylalarımızda Spor Turizmi” başlığı adı altında yukarıda sözünü ettiğimiz tarihte Giresun’a; ülkemizin ve dünyanın en önemli spor adamlarını davet etti ve bu ‘spor turizmi’ konusunu masaya yatırdı.
(Bilmeyenler ve duyup da-duymamazlıktan gelenler için tekrar anımsatacak olursam kimlerin geldiğini söyleyeyim bu etkinliğe)
FİFA’nın 2. adamı ve başkanı; Şenez ERZİK geldi…
Türkiye’de ki tüm Teknik Direktörlere ve Antrenörlere başkanlık yapan TÜFAD Başkanı; İsmail DİLBER geldi…
Türk Sporunda; yazar ve akademisyen olarak hatırı-sayılır bir yeri olan Haldun DOMAÇ geldi…
TÜFAD Genel Başkan Yardımcısı; Osman Yozgat geldi…
Giresun’dan Teknik Direktör Aziz Ergun vardı….
Giresunspor ve Adana Demirspor’un efsane Kaptanı; Erol Pamuk vardı..
Giresun Üniversitesi-Spor Akademisi Dekanı; Prof. Dr. Mustafa TÜRKMEN vardı..
Ve Giresun TÜFAD Şube başkanı; Hasan Ali TEK, zaten bu güzel etkinliğin baş mimarıydı…
Ki, bu güzel insanların niyeti; Giresun Yaylalarında Turizme hizmet edecek; Otel-Pansiyon gibi dünya standartlarına uygun turistik konaklama tesislerini yapmaya adaydı…
Üstelik 500 bir avro çıkaracak kadarda paraları vardı…
Ama her nedense bu konuda TÜFAD sesini bizim ilimizin kanaat öncülerine bir türlü duyuramadı!
Üstüne-üstlük ilimizin en üst noktasında oturan yöneticilerimizin bu konuda bilgiler de vardı…
Acaba TÜFAD’ın bu projesi niye hiç hesaba katılmadı?
Niye bu projeyle ilgilenenlerin bir kere olsun çağrılarak görüşleri alınmadı?
Yoksa bu işlerin içinde bizim bilmediğimiz başka işler mi vardı?
Hı, ne dersiniz?
Bu soruyu (malum kişilere değilde) en azından bu sayfayı günlük takip eden arkadaşlarıma sormak istiyorum;
Sizce de bu konunun üstünde düşünmeye değmez mi yoksa?
Ne yalan söyleyeyim, yinede merak ediyorum…