Hâfızlık Eğitimi Böyle Mi Olmalı?

Hâfızlık Eğitimi Böyle Mi Olmalı?

“Ya âlim, ya talebe veya bunları dinleyenlerden olun! Yahut ilim ehlini sevenlerden olun! Bunlardan gayrısı olan helak olur!” (Beyheki) 

Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemine geçildikten sonra hem kaldırılan İmam Hatip Ortaokulları geri geldi, hem de hâfızlık eğitiminin önü açılmış oldu.

Yeni eğitim sistemiyle ortaokulda okuyan talebelerin hâfızlık yapabilmelerine de imkân tanınmış oldu.

Ülke genelinde son verilere göre 121 binin üzerinde hâfız bulunuyor… Ortaokulda hâfızlık eğitimine devam eden talebe sayısı da 20 bin civarında.

İmam Hatip Ortaokullarının tekrar açılması, üniversite imtihanlarında meslek liselerine (özellikle İmam Hatiplilere) uygulanan katsayı adaletsizliğinin kaldırılması,  başörtüsü serbestliğinin üniversiteler yanında ortaokul ve liselerde de serbest bırakılmış olması; Ak Parti iktidar döneminde yapılan ve kamuoyunun takdirini celbeden önemli icraatlarından oldu.

Bunları görmemek ve takdir etmemek (hele hele 28 Şubat sürecinde Kur’an eğitimine ve Müslümanlara reva görülen baskı ve zulümleri yaşayan ve bilen) bir Müslüman için nankörlük olur.

Ancak, bütün bu güzel hizmetlerin yanında genelde Kur’an Kurslarının (eğitim ortamı)  fiziki yapısındaki, özelde hafızların (gerek talebe gerek hocaların) eğitim şartlarındaki yetersizliklerini görmemek ve sorgulamamak da basiretsizlik olur!

Devlet, ilk ve ortaöğretimde okul binaları ve sınıflara, yatılı talebe pansiyonlarına bir standart getirirken, talebelerin en iyi eğitimi almaları ve sosyal aktivitelerini artırmak için bütün imkânları seferber ederken; aynı imkânların Kur’an Kurslarına ve hâfızlık eğitimi alan talebelere tanınmaması acaba nasıl izah edilebilir? 

Çoğu vilayetlerimizde yardım sever halkımızın önderliğinde inşa edilen ve yürütülen Kur’an Kurslarımız bir tarafa, câlib-i dikkat olan devletin Kur’an kurslarını niçin sahiplenmediğidir!

Mes’ele talebesi ise, bu kurslarda eğitim görenler de talebe!..

Mesela Ortaöğretim ve Yüksek Öğretim talebelerine tanınan burs ve indirimli seyahat kart imkânı hâfızlık eğitimi gören talebelere niçin tanınmaz? 

Gençlerin eğitim ve öğretim psikolojisi ise, bunlar da genç!..

Talebelerin sosyal aktivitelerini artırmak için yapılan (özellikle sportif) faaliyetlerden Kur’an Kurslarında okuyan gençlerin yeterli derecede istifade ettiği söylenemez.

Mesela bu gençlere ders saatleri dışında bedensel, zihinsel ve kültürel yönden gelişimine katkıda bulunmak adına güreş, tekvando gibi sportif faaliyet fırsatı verilemez mi?

Eğitimlerini yatılı okul ve kurslarda tamamlayan gençler için hemen hemen her vilayette bulunan kapalı yüzme havuzları, bir fırsat sayılamaz mı? 

Hâfızlık eğitimi sürecinde ailesinden 3-4 yıl uzak kalan, gelecekte yavrularına anne, kocalarına eş olacak hâfize kızlarımıza; yemek ve dikiş hususunda eğitim imkânı tanınamaz mı? 

Öğretmenlik ise, bu kurslardaki hocalar da öğretmen!..

Öğretmenlerde aranan “Pedagojik Formasyon” eğitim şartı, hâfızları yetiştiren hocalarda acaba niçin aranmaz?.. Kur’an kursunda okuyan yavruların pedagojik eğitime ihtiyaçları yok mudur?

***

Hâfız; Kur’anı Kerimi baştan sona, tamamını ezberleyen ve Kur’anı en güzel şekilde okuyan kişi demektir.

“Kur’an sadece okunmak için mi nazil olmuştur?” diye sorulduğunda hemen her Kur’an ehlinin verdiği cevap; genelde “Kur’an sadece okunmak için değil, anlaşılmak ve hükümleriyle amel etmek için nazil olmuştur” olur!

Peki, Kur’anı en güzel şekilde okuyan hâfızlar acaba Kur’anı anlama noktasında ne durumdadır?

El cevap; özel eğitim almamışlarsa; sıfır!

Hâfızlık eğitiminin olmazsa olmazı; Arapça ve tefsir eğitiminin de olmasıdır!

 

***

Kuran Kurslarının yetersizliği ve hâfızların dert ve sıkıntıları hem yeni değil, hem de tabiî ki yukarıda sayılandan ibaret değil.

 

“Peki, bilinen bu sıkıntılar yıllardır, üstelik Ak Parti iktidar döneminde hala nasıl devam eder?..

Çözümsüzlüğün sebebi nedir?” diye sual edilecek olursa;

Âcizâne kanaatimiz; çözümsüzlüğün sebebi; ilgisizlik ve duyarsızlıktır!.. Müsebbibi de il ve ilçe bazında mahalli siyasetçiler ve bürokratlardır!

 

Faraza bir şehirde, bir hafızlık icazet merasimi yapıldığında;

Eğer o vilayetin milletvekilleri ve belediye başkanlarından, mülki idare amirlerinden pek iltifat eden olmazsa…

3-4 yıllık eğitim sürecinde talebe ve hocaları dinleyen, dertlerini soran, kursların fiziki ortamını görme ihtiyacını hisseden bir siyasetçi, bir idareci bulunmazsa; çözüm, kimler tarafından nasıl üretilebilir ki?

 

***

Hâsılı kelam:

– Hâfızlık eğitimine ve hâfızlara hak ettikleri değer verilmeli…

– Hâfızlığı teşvik edici teşebbüsler yapılmalı…

Gençlere dünyevî açıdan çok para kazandıran meslekler yerine hâfızlığı tercih etmeye yönelik fırsatlar verilmeli.

 

Kısa vadede, FETÖ soruşturması kapsamında el konulan okul ve yurt binaları OHAL kapsamında çıkartılan/çıkartılacak KHK ile Kur’an kurslarına tahsis edilebilir…

Uzun vadede, Ortaöğretim okul bina ve sınıf standardı Kur’an Kurslarına da getirilmeli.

 

– Mahalli siyasetçi ve mülki idareciler, Kur’an aşığı Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet başkanı olduğu bir dönemde onun arzu ve iradesine uygun Kur’an Kurslarının ihyasını dert edinmeli ve o istikamette hizmete zemin hazırlamalıdır.

“Kur’an’ı ezberleyerek okuyan hâfız kişi, es-Seferetü’l Kirâm olan (vahiy getiren) meleklerle beraberdir.” (Buhârî, Sahih, Kitâbü’t-Tefsir, 458)

 

Vesselam…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?