Gündem çok yoğun ortalık toz duman,
Ancak bu yazı dikkatle okunursa birçok şey daha iyi anlaşılacak…
Dünyayı yöneten “küreselci güçler” için gezegenimiz yuvarlak değil, üçgendir. Merak eden, 15 Temmuz hain saldırısının sembolü haline gelen 1 ABD Doları’nın arkasındaki piramide bakabilir. Kişisel ve ulusal çabalarınızla o piramidin bir yerlerinde yer alabilirsiniz ama, en tepesinde asılı duran ve gözü barındıran nokta, sanayi devriminden bu yana insanlığı kontrol altında tutma gayretindeki bir-kaç ailenin elindedir.
O aileler, şimdi, hepimizin ulus devletlerimizden vaz geçmesini, ata topraklarımızda, ellerinde muazzam nakit biriktirmiş şirketlerin kölesi olmamızı istiyorlar.
“Dördüncü Sanayi Devrimi” hamlesi planlayıp, aslında her hangi bir karşılığı olmayan ABD Doları ile tek para birimli, devletleri yönetiyor görünen kadroların ise, dev şirketlerin halkları uyutan yan unsurları haline gelmiş bir dünyayı arzu ediyorlar.
Dünyanın 3 büyük kredi derecelendirme kuruluşuna sahipler, eğer sistemin içindeyseniz sizi, ateş üzerinde ısıtılmış sac tavada terbiye edilen bir ayıya çevirebilirler. Bu kuruluşlardan Moody’s’in iki gün önce Türkiye için olumlu uzman görüşü açıklayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’deki konuşması ve tüm temaslarında “dik duruşunu” gördükten sonra notu indirmesinin bir anlamı var mı, var, çünkü, “direnen liderler ve direnen milletler” istemiyorlar!..
Güçlerini gözümüzün içine sokuyorlar: Yalanlara dayanan işgal gerçekleştirip Irak’ı, devamında Libya’yı yok ettiler. Şimdi, Suriye’deki savaşı uzatıp gaddarlaştırarak tüm dünya halklarını kanlı tablolarla korkutmaya çalışıyorlar.
Satın alınmış piyonların tank ve uçaklarına “defol git” demiş bir millete, Moody’s üzerinden mesaj veriyorlar: Bak, seni ekonomik olarak çökertmek için ilk adımı attım, ya, benimle uzlaş, ya da korkunç kaderine razı ol!..
Rusya’yı uyarıyorum: Tarihi hata içindesiniz…
Dünya siyaset haritasında belki irili-ufaklı sevmedikleri çoktur ama, esas olarak 2 liderle uğraşıyorlar: Putin ve Erdoğan.
Farklı zeminlerden gelip, “küreselcilerin” oyunlarını bozan iki farklı karakter. Meydan okuyorlar. Bu, ortadan kaldırılmaları için yeterli bir neden.
15 Temmuz öncesi ve sonrası bir gerçeği ortaya koydu; küreselcilerin kanlı senaryolarına “dur” diyebilmek için insanlığın Putin-Erdoğan işbirliğine ihtiyacı var. Ama Halep merkezli Suriye’de yaşanılanlar, giderek, bu önemli işbirliğinin ufkuna kara bulutlar yığıyor. Halep’te yaşanılan sivil katliamlarına Türkiye’nin sabrı, açık söylüyorum, kısa menzillidir.
Anladığım şu: Bu kez, Türkiye’nin değil, Rusya’nın, kendi içindeki “paralel devlete” yakından bakması gerekiyor, çünkü, köklü ve deneyimli bir devlet olarak Rusya’nın Türkiye’nin doğal tepkisini bilerek Halep’te yaptıkları normal değildir.
Nasıl, “bir güç”, Rus uçağını düşürmüş ve iki ülkeye büyük zarar veren 7 aylık krizin doğmasına neden olmuşsa, aynı kaynaktan beslenen “bir gücün” de, Halep’te Müslüman katliamını planlayıp, devreye sokması mümkündür.
Lafı uzatmayacağım, Rusya’nın gelişmelere soğukkanlı bakan beyinleri, 15-16 Temmuz’da bu ülkedeki “Soros merkezli” stratejik araştırma kuruluşları, akademisyenler ve yayın kuruluşlarının (bunların içinde bırakın Valdai Klübü veya SVOP gibi kuruluşları, Putin’in küresel sesi olarak tanımlanan RT TV’nin şef editörü Margarita Simonyan bile vardı, hepsini not ettik) Erdoğan’ın yok edilmesini nasıl desteklediklerini biliyorlar. Bu kurum ve insanların o sırada yürüttükleri algı operasyonları, aslında Rusya’nın ulusal çıkarlarına aykırıydı. Bu nedenle, uyarım, ülkelerinin geleceği için ter döken Ruslara’dır, bünyenizde bir virüs var ve o virüs yarattığı yüksek ateşle Suriye’de sizi hasta ediyor.
Halep’e atılan her bomba, aslında, Rusya’nın geleceğine düşüyor…
Türk milletine öfkeliler…
15 Temmuz’da kral çıplak yakalandı. Türk milleti ve ordusu içindeki vatanseverler, ABD’ye suçüstü yaptı ve bunu tüm dünya halklarına açıkladı.
Öfkeliler, bu nedenle geri adım atmıyorlar.
Ekonomi üzerinden üzerimize gelmeyi, ülkeyi büyük sosyal çalkantılar içine sürüklemeyi planlıyorlar. Panellerde oturup, “sosyal istikrarsızlık yaşanan Türkiye’de İncirlik’teki taktik nükleer silahlarımızın geleceği ne olur” konusunu bir fantezi olarak mı tartıştıklarını sanıyorsunuz, hayır, devreye soktukları planın doğal uzantısına önlem almaya çalışıyorlar. Alsınlar gitsinler o silahlarını zaten, ülkemizde başkasına ait nükleer silah istemiyoruz!..
Bilmedikleri, anlayamadıkları bir konu var: Bu millet, gerektiğinde ayağına çarık giyer, direnir.
Giydiği gömlekle tank durdurmuş bir milletten söz ediyoruz, geçiniz…