EMEKLİ EĞİTİMCİ  ERDAL ERDENİZ

EMEKLİ EĞİTİMCİ  ERDAL ERDENİZ

Erdal…

Ah Erdal ah!

Kimseleri incitmeyen,

Kimselerin üzülmesini istemeyen,

Üzülmesi gereken birisi varsa ben üzülürüm diyen,

Sanki bu alanda ‘Efendilik Fakültesini’ çocuk yaşlarda bitiren Erdal.

Sen karıncalara zarar gelmesin diye yere bile hesaplı basan Erdal,

En kötü anlarda bile tebessümü dudaklarından hiç eksik etmeyen,

Oturduğun yer dara olsa da, kimselere “öte git” demeyen Erdal,

Kısacası hiçbir konuda kimseleri kırmak, incitmek, üzmek istemeyen Erdal.

Bu kez bizi üzdün!

Hem de çok üzdün!

Ah Erdal ah!

Sanki daha dünmüş gibi anımsıyorum;

Baban Dereli Askerlik Şubesinde sivil memur olarak çalışırken, sen ortaokula giden küçücük bir çocuktun…

Akranlarının arasında iyi futbol oynayanlardan biriside sendin.

Bizler, sizlerin büyüğü ve ağabeysi olarak kendi aramızda futbol oynarken, sen hep her zaman olduğu gibi kenardan efendice izler ve sanki gözlerimin içine bakarak; “Şaban ağabeyi takıma beni de al” dercesine bakardın…

Ve ben o senin güzel gözlerinin ne demek istediğini hemen anlar ve ne eder-eder seni benim oynadığım takımın kadrosunun içine mutlaka yerleştirirdim.

Aslında ‘takımın içine yerleştiren’ senin iyi futbol oynamandan çok efendiliğin ve herkese olan saygılı ve sevimli duruşundu…

(Hatta o sıralar Giresun Spor da esmer tenli ‘Cumali’ isminde bir futbolcuda vardı da, senin küçük kardeşin ona benzediği için ben ona ‘Cumali’ lakabını takmış ve her zaman öyle şaka yapar, öyle seslenirdim de, senin çok hoşuna giderdi)

Her neyse…

Geçmişi sen erken kapattığına göre, bende bu konuların üzerine gitmiyorum daha!

Ama şunları da sormak istiyorum Erdal;

Hadi eğitimciliğini genç yaşta noktalayıp, genç yaşta emekli olma gerekçenin; “Eğitim sistemi artık çekilmez olmadığı için emekli oldum” demeni belki bir ölçüde anlarım anlamasına da, aramızdan bu kadar erken ayrılmanı anlamlandırıp, nasıl değerlendireceğimi bilemiyorum be Erdal…

Çünkü şaşırttın bizi…

Belki de şaşkına çevirdiğin için ne diyeceğimi bilemiyorum kim bilir!

Bu acı haberi bana Ahmet Elmalı arkadaşım telefonla bildirdiğinde.

Gerekse bu ‘Sosyal Medya Sayfasında’ paylaşıldığında bile kendi gözlerime inanamadım be Erdal…

Hala da inanamıyorum ve inanmakta istemiyorum…

Çünkü seninle yapacağımız daha çok işler vardı geride…

Unuttun mu sana bundan daha iki-üç ay öncesi; “Erdal sana oynayacağımız oyundan bir rol vereceğim” dediğimde, sende bana; “Bakarız ağabeyi neden olmasın” diye yanıt vermiştin…

Hatta sana düşündüğüm rol karakteri de ’68 kuşağındaki devrimci gençlerin’ birisini oynatacaktım…

Ama sen kaçar gibi ayrıldın aramızdan!

Hemde bu soğuk kara-kış ayında!

Hemde Herkesi şaşırtırcasına, hatta şaşırtmak istercesine yola çıktın!

Seni seven birisi olarak sözcükler boğazımda düğüm-düğüm olmaya başladı sevgili Erdal…

Ne diyeceğimi bilemiyorum…

Sözcüklerin ayaklarını birbirine dolaştırmaya başladım…

Ne demeli, nasıl bitirmeli bilmem ki?

Aklıma ilk gelen: “Ölürse ten ölür, canlar ölesi” değil özdeyişiyle kendimi biraz rahatlatabilirim diye düşünüyorum…

Çünkü sen diğer güzel insanlar gibi aramızdan sadece ve sadece fiziki olarak ayrıldığına inanıyor ve geride bıraktığın bütün güzelliklerin belleklere kazındığı için unutulmayacağına inanıyorum…

Güle güle Erdal, güle gülü…

Güle güle yakışıklı çocuk…

Güle güle yaşadığı süreyi insan sevgisiyle dolduran delikanlım güle güle…

Yolun ışıklarla dolsun…

Mekanın cennet olsun…

Sevenlerinin, hepimizin başı sağ olsun…

Sosyal Medyada Paylaşın:
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?