ELEŞTİRİ

ELEŞTİRİ

Eleştiri, konu sınırlaması olamayan bir yazı veya söz türü olarak tanımlanır.

Kişinin, bir konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazdığı kısa metin ya da söylemlerdir.

Ağırlıkla edebiyat, sanat veya düşünce yazılarının içeriğinin işlenişi, benimsenen ya da karşı olunan yönlerini ortaya koyar.

Yanlış olan algı, eleştiri denilince akla görülen olumsuzlukların gelmesidir.

Eleştiri yapabilmek için yeterli bilgiye sahip olmak gerekir.

Dayanağı olmayan yüzeysel bilgilerle yapılması çatışma nedeni olacaktır.

Günümüzde yapılan çoğunlukla budur.

Birini eleştirmek, kişinin sadece olumsuz, kötü, kusurlu, beğenilmeyen, zayıf yanlarını ortaya koymak, yıkmak, yok etmek, intikam almak değildir.

Hem olumlu, hem de olumsuz yönlerini ortaya çıkarmak, her ikisini bir arada kullanarak, objektif ve yol gösterici olunmalıdır.

Eleştiri hep birilerinin istediği gibi olmaz. Her şey eleştiri konusu olabilir.

Bazen aşırıya kaçabilir, gerçekle bağdaşmayabilir, kişisel duygular da katılabilir.

Eleştirmek yakınmak, feryat etmek, kızmak, hakaret etmek değildir.

Bilgi, hoşgörü, ince düşünme ve acılığı ile yürütüldüğünde anlam taşır.

Eleştiri paylaşma, iletişim biçimi, haberleşme, düşünce alışverişi, bir çeşit konuşma, karşılıklı öğrenmedir.

Arkadan konuşmak, dedikodu etmek, kara çalmak gibi olumsuz bakışlar “eleştiri ruhunu” kavrayamamış kültürlerde ortaya çıkan durumlardır.

Haksızlık, çirkinliklerden arınmış bir yaşam için eleştiri yapılmalıdır.

Öncelikle yönetim kademelerinde bulunanlar ya da herkes hakaret ve dayanaksız suçlamalar dışında, eleştiriye hoşgörü ile bakmak zorundadırlar.

Tahammül gösterilmediğinde demokrasi yolunda yürümek olanaksız duruma gelir. Baskıcı, otoriter, totaliter olunur.

Haksızlıkları dile getirildiğinde ilgililer acaba ne tepki verirler? diye düşünülür.

Örneğin, önümüzdeki hafta yazacağım konuyu Giresun Belediye’si yönetimine ayırsam ve görmemelerinin olanaksız olduğu, görev alanlarında bulunan birkaç hususu dile getirsem ve başkana hitaben;

Sayın Başkan,

Bulunduğunuz görev gereği, sürekli eleştiri almak zorundasınız. Herkesi memnun etmeniz mümkün olmadığından yapılan eleştiriler çoğunlukla olumsuz yönde olacaktır.

Toplumun genel eğiliminde bireyselleşme, kendi çıkarlarını öncelikli olarak görme, bunu yaparken yasa, yönetmelik hükümlerini yok sayma anlayışı egemendir.

Ayrıca, yerel yönetimlerin devletle bağlantısı yokmuş, yapılan ve yapılacak tüm işlerin yönetim kabul ettiği takdirde gerçekleşeceği algısı vardır.

En çok eleştiri alan kurumun yöneticisiniz. Genellikle yapılan olumlu hizmetler gündemde fazlaca tutulmaz, tersi durumda sürekli tartışılır.

Gelelim asıl konumuza.

Özellikle son bir yıldan bu yana şehrin imar durumu ile yapılan değişiklik ve uygulamalar devamlı gündemde tutulmakta. Doğruluk derecesinin bilmemizin olanaksız olduğu birçok iddialar ortaya atılarak konuşulmakta. Bunları sizler de duyduğunuz için zaman zaman basın aracılığı ile yanıt vermektesiniz.

Daha önce bu köşede yazmış olduğum “Kaldırım İşgalleri” başlıklı yazımda, “…yayalara ait olması gereken kaldırımların işyerleri tarafından adeta işgal edildiği, marketlerin boş kasa, çöp bidonları hatta servis araçlarını, sattıkları malları kaldırımlarda sergiledikleri, kendi özel mülkiyeti gibi kullandıkları, şehrin en işlek cadde kenarlarında “oto alım satım, araç kiralama işleri yapıldığı, buraların paralı ve nüfuzlu kişilerin işgalinden kurtarılarak yayalara tahsis edilmesi…” gerektiği ifade edilmişti. Ancak, “ aynı tas aynı hamam” anlayışının devam ettiği görülmektedir.

Kısaca, kaldırımları biz yayalara bırakmanızı rica ediyoruz.

Son aylarda şehir imar planında yapıldığı ifade edilen düzenleme ve uygulamalarla ilgili söylenenleri iddia, söylenti olarak kabul etmek zorunluluğumuz vardır. Doğru veya yanlış deme hakkımız bulunmamaktadır. Sadece iddia olarak görürüz. Kaldı ki, bu konuda sizlerin de duyumlarınız olacak ki, “..ispat etsinler, bu görevi bırakırım…” diye demeç verme ihtiyacı duydunuz.

Zaman zaman mahalle gezileri yaparak vatandaşlarla sohbet etmektesiniz.

Sizden isteğim, şu an inşaatı devam eden, Güre Mahallesi Bağcılar Sokak 8 no’lu bina ile, tam karşısındaki on katlı bina girişine sonradan yapılan eklemeyi bizzat görmeniz olacaktır. Bizim bulunduğumuz adadaki tüm binalar beşer kat ve on daireli iken, hemen bitişiğimizde yapılan binaya yedi kat ve on sekiz daire olarak ruhsat verilmesi, karşısındaki binada zemin katta bulunan ve işyeri olarak tasarlanan yere şu an yapılmakta olan eklemenin yarattığı görüntü çirkinliğini yerinde gördüğünüzde, bizlere çok ama çok hak vereceğinize eminim.

Yerinde yapacağınız inceleme sonucunda biliyorum ki, o “ucube” görüntülü projeleri kimler, hangi koşulda, neden, niçin, hangi yetkiyle, niye vermiş ve onaylamış diye epeyce tepki göstereceksiniz. Yerel yönetimin en uç noktasında bulunan bir yönetici olarak hayretler içinde kalacaksınız.

Bu durumu yetkililere sorduğunuzda ise, “projeye uygun, yapacağımız bir şey yok” yanıtını vereceklerdir.

Asla inandırıcı değillerdir.

Bu ve diğer benzer iddialar kimine göre “bal tutan parmağını yalar”, bazılarına göre “ateş olmayan yerden duman çıkmaz”, ötekilere göre “minareyi çalan kılıfını hazırlar” atasözlerini anımsatmasıdır.

Bizler için ise, mutlaka araştırılması gereken iddialardır.

Diye seslensem acaba ne söylerler?

Olumlu ya da olumsuz yönde mi değerlendirirler?

Nasıl tepki verirler?

Bu isteğimizi gerçeklerden haberdar etme, haberleşme, iletişim, haksızlığa karşı duruş, katkıda bulunma ve yurttaşlık görevi olarak görürler mi?

Ya da, “ sana ne, biz ne diyorsak o, işine bak, bunu söyleme hakkını nereden alıyorsun.. vb. “ söylemlerle tepki mi verirler?

Bilinmesi gerekenin, bireyler, özellikle yönetim kademesinde bulunanların eleştiriye tahammül etmek zorunluluğunda olduğudur.

Hoşgörülü olunduğu sürece demokrasiye katkısı olacaktır.

Demokrasinin dayanağı, temelinde eleştiri özgürlüğü olmalıdır.

Bir cümleyle “ucube, rezalet bir görüntü” olarak tanımlanabilecek bu durumu acaba yazsam mı?

Napolyon, “Yapıcı bir eleştiri akıllı insanları güçlendirir. Ahmakları öfkelendirir” der.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?